3 Eylül 2011 Cumartesi

bir olgu dolayısıyla.. duygusal yeme bozukluğu =)

İnsan ruhu yaptığı seçimlerle bellidir.. Nietzsche


Nihayet bu yaşımda yeme bozukluğum olduğunu öğrendim..
Bu sabah kesin tanımı koydum ve hatta tam olarak hastalanma zamanımı da bildim..
Yok terapiye gitmiyorum.. bir sohbet ve sonrası..oluverdi işte..

Akşam çekirdeğin arkadaşı misafirdi bizde.. dillerinde yeni bir terminoloji var..
“ çıtırından “ çıtırdan”..
Ne demek derseniz.. azıcık.. önemsiz derecede anlamında.. joker sözcük..
Çıtırdan sinirlenmek.. çıtırdan bişeyler yemek gibi..
Çıtırdan atıştırmalık olsun diye.. ve çukulata krizleri nedeniyle.. diabetikler için yapılmış çukulata almışlar.. ama gene de paketin üzerinde kalorisini görünce şaşırdılar..
“Diyet çukulata yoktur “dedim ben de.. “diyabetik o”.. “diyet yazıyodu” diye karşı çıktılar.. sonuçta.. benim “ben doktorum yav dinleyip inanacaksınız bana .. verdiğim bilginin avantajlarını kullanın .. millet bu bilgilere sahip olmak için para ödüyo bi de “ bağırtım sonucunda bir an duraladılar..
“Konu diyet olunca.. bişeyler bilirim.. hatta çok bilirim.. “diye pekiştirdim ..
“ insülin seviyesini sabit tutmanın faydaları.. bunun yolunun kısa aralıklarla yemek olması.. uzun süreli açlığın.. etkileri bakınız ben.. ben bilmezsem kim bilir bilimselinin ve pratiğini şeklinde seyretti.. Çekirdek de.. bu yeni ve beni sadece bu halde bilen ve dolayısıyla şaşkın bakan arkadaşına.. “ he doğru çok zayıftı” dedi..
Buduar tarihinin tombul.. zamanlarından birini yaşamaktayım..

He ne yedim de aldım tombullaştıran güzelleştiren artıları..
hiç .. öyle aman aman bir ziyafetler silsilesi yoktu ..
Metabolik sendrom yaratıyorum kendi kendime..
“Ben sıkıntımı yiyorum dedim.. “
İşte bu cümle düşündürdü.. bu yazıyı..
Duygusal yeme bozukluğu diye bi kavram var aslında.. blumikler ve anoreksikler için.. ölünüyor bile sonunda.. ciddi bir konu..
ama benim tür.. durdurulamayan yeme..

Saime hanım oğlunu çok severdi.. başka severdi.. bir oğlum dediğinde bir oğlum daha dökülürdü ağzından..
Ama oğlu olduğu yani xy olduğu için değil.. zaten doğurduğunda ağlamış.. ağabeylerim kocam ve şimdi de oğlum ben kendime bir kız istiyordum diye de tece tarihine geçmiş olabilir.. oğul doğurup ağlayan kadın olarak..
ama çok zayıfmış bebecik.. bir de yıkarken boğmaya kalkışmışlar yanlışlıkla.. tepesinden dökeceklerine suyu ağzına boşaltıp.. başaramamışlar ama.. kaybettik çocuğu diye korkudan ölmüş Saime hanım..
sonra cemal bey.. doğu hizmetine gidivermiş.. Saime hanımla oğlu izmirde kalmışlar..
Bak bu zor işmiş.. Saime hanım alışveriş özürlü..
Bu nedenle önceden ödenmiş.. tüm manav kasap ve diğerlerinin paraları cemal bey tarafından.. Saime hanım her öğlen okuldan eve dönermiş oğlunu beslemek için.. kasap onu bekliyor olurmuş kapıda.. bebek köftesinin kıymasının hazır paketi elinde.. konuşmadan paketi alır geçermiş Saime hanım.. uyuşturucu alışverişi gibi..
iki sene yalnız kalmışlar.. ve bir gün çarşıdan geçerlerken .. Saime hanımın oğlu balıkçıyı görmüş.. bunlar ne demiş.. balık.. cevabını alınca ben bunlardan isterim demiş.. Saime hanım başlamış ağlamaya.. alamam diye.. oğlu da başlamış ağlamaya.. ben isterim diye.. oturmuşlar kaldırıma .. ağlaşırlarken bir tanıdıkları geçmiş.. onlar öyle görünce.. önemli bir şey oldu korkusuyla.. ammann diye yanlarına koşmuş.. meselenin balık olduğunu öğrenince.. o da gülsün mü ağlasın mı bilememiş olsa gerek.. ama neyse ki pratik insanmış… balık almış.. evinde pişirmiş.. bizimkileri de davet etmiş.. de balık yiyen Saime hanımın oğlu.. susmuş.. herkes mutlu..
Yani özel zamanları paylaşma.. başta istemediği çocuğa kendini “adama” psikolojik sorunu vardı Saime hanımın üstelik bir de benimle yirmilik gibi bir ruh benzerlikleri de olunca.. suçluluk duygusu artmıştı kesin..hem sev.. hem her paylaştığını özel hisset.. hem de başta istemediğin için suçlu hisset..
Özel severdi işte oğlunu..

on yıl sonra.. ben bir kız isterim restiyle “ isteye ve tehdit ede” dünyaya getirdiği benden bile farklı severdi..

Hissederdim.. kıskanır da olmam lazım..
zira o anne oğlun bir başlar birbirine dayanmış..
stüdyo fotoğrafının gözlerini oymuşum..
ama kendi anımsama becerimle..
Saime hanımın oğlunu da hiç kıskanmayıp.. çok sevdim ben..
onların özel zamanlarına girmek için hiç rahatsız etmedim.. bakışmayla anlaştıklarını fark edince ben de her biriyle ayrı ayrı bakışıp anlaşabilme dili geliştirdim..
yaradanı var.. yeterince becerikliydim de bu konuda..
birisi sormuştu da.. "kıskanmadın mı" diye.. "yok" demiştim.. "baktım herkes onu çok seviyor.. sevilmesi gereken olarak kabullendim onu ben"..

İştahlı bir bebek olduğumu söylerdi Saime hanım..
cılız ve yemek seçen ve asla kilo almayan hatta zafiyet bile geçiren oğluna kıyasla sanırım iştahlı bebek mutlu etmiş olmalı onu..
hatta bir keresinde..
Tam da beni beslerken.. bir konuk gelince ve mama tasına bakıp.. "hepsini mi yiyecek deyince"..
Saime hanım nazar değer diye korkup.. "yoo hepsini koydum da yediği kadar.. gerisi kalacak" diye geçiştirmiş cevabı..
tabağın yarısına geldiğinde kadın hala gitmeyince..
yedirmeyi kesip tası da mutfağa götürmüş..
koridorda arkasına baktığında.. mama sandalyesinden sarkabildiği kadar sarkıp.. mamamı nereye götürüyor bu kadın der gibi arkasından bakan beni gördüğünü..
kadın gider gitmez mamayı geri getirip hepsini yedirdiğini anlatırdı..
tombuuul bebektim..

He işte..
Biiir.. bebeği çok yedirmeyeceksin..
yağ metabolizmasını bozmayacaksın..

Sonra.. okul çağımı hatırlıyorum..
bildiğin çocuktum..
normal sınırlarda.. yaş boy kilo persentiline uygun..
fotoğraflarım da var ince uzun bacaklı bir kız çocuğu…

Derken ergen oldum..
sanırım ben imoydum..
kafam önde.. ilgisiz.. içine dönük.. asabi.. konuşmaz..
okur.. okur okur..
şu rahibe okulunda çarşambalar yarım gündü..
Saime hanım ise tam gün okulunda..
Bildiğin ergen kızın babasından nefret etmesi klasik bişeydir..
çarşambalar o yüzden eziyetti
evde nefret ettiğim cemal beyle
çatık kaşlarla girerdim kapıdan .. mutsuz huzursuz.. ..
beni mutlu etmek için..
önüme Çarşamba öğleden sonrası okumalarıma eşlik etmesi için..
üç çanak koyardı cemal bey..
mintips.. fruttips.. ve fındık fıstık..
bu karışıma bir de östrojen eklersen..
muhteşem bir karışım elde edersin..
Anne eksikliğini de ekle..
al sana büyülü formül.. kalıcı .. kötü alışkanlıklar..

Bu dönemin sonunda..
Okumak benim için atıştırmak oldu..
okumadan yaşamadığımdan..
devamlı yedim.. ve hep ıvır zıvır ..
kronik sıkıntı olan dönemler de..
yemek yiyerek atlatılan zamanlar oldu.. ve hep ıvır zıvırla..
Duygusal yoksunluk çekmek de ..
yiyerek atlatılan zamanlar.. ve hep ıvır zıvırla..
Çocukluğu içe dönük gözlemci iken..
ergenliğinde beter olan ataletin nefretini .. öfkesini bağırmak yerine bir avuç fındık fıstık kemirmek .. tatlının şekerin dibine vurmak .. kalıcı oldu..

Bu arada Saime hanım bunu fark etti..
benim de duyacağım şekilde cemal beye yalvardı..
cemal verme bu kıza böyle şeyler.. yoğurt ver.. meyve ver.. diye.. aa.. kadın hem beni nefret ettiğim cemal beyle bırakıyor evde ..
hem de bi de elimden yiyeceğimi alıyor.. duygusu yarattı..

derken beni diyete soktu.. Saime hanım..
benimle ilgilenmesi hep..
“yemeğimi kısıtlamak” şeklinde ifade etti kendini..
görev kadını Saime..
şimdi biliyorum .. anlıyorum ama ne fayda..

Baktı başa çıkamıyor.. kilit vurmaya başladı..
çukulataları gardrobuna kilitlerdi..
mutfağı da kilitlerdi..
ben de anahtar uydururdum.. büfeninki gardroba uyardı.. yatak odasınınki mutfağa.. bunu da bir ben bilirdim evde..

yani ben savaşa katıldım..
ama Saime hanımla savaşa..
kötü yeme alışkanlığıyla ve kilolarla değil..

gizli yemeyi öğrendim..
bir kez okurken yine krizim tuttuğunda..
parmaklarımın ucunda bakkala gidip.. bisküvi almıştım..
hani şu arası kremalı yuvarlaklardan..
dönüşte ayağım kayıp merdivenlerde düşmüştüm..
tesadüfen düşme sesini duyan Saime hanımın..
"ay biri düştü" diye kapıyı açınca..
içerde kitap okuduğunu sandığı kızını yerde..
etrafında konfeti gibi dağılmış bisküvilerin arasında yatar gördüğünde..
şok geçirip.. "yaradan iyiliğini versin senin" dediğini
ve kapıyı gerisin geri kapadığını anımsıyorum.. =)..
eminim cemal beye tıslamıştır.. “ssenn yaptın bunu” diye..

Neyse ki zamanla okumayı..
kahve eşliğinde yapmaya başladım da..
artık okumak kilo aldıran bir edim değil..
kalorisiz okuyabiliyorum.. =D..

Ve sonra aşık oldum..
kilolu kızın aşkı.. vahimdir..
o zamanlar sıfır beden yoktu daha ama gene de ben..
Saime hanımın gözüyle kendimi şişman kız olarak gördüğümden..
aşk= yemeği kesmek oldu..
öz beğenim yüksekti entelektüel alanda ama.. akıllı şişman kız olmak aptal zayıf kız olmaktan daha iyidir onu bilirdim.. söz hakimse.. orda kraliçe bendim.. ama aşk.. ahh..

hiçbir şeyin yendiği diyetler vardı hani..
birinci gün her öğünde bir orta boy patates.. ikinci gün.. sadece birer kaşık haşlanmış pirinç.. bir gün birer yumurta.. bir gün yoğurt gibi..
Bunun zaten Saime hanımın suda haşlanmış kabak çözümünden farkı yoktu..
ve acaip hızla iniverirdi kilolar..
aşk ya sıradanlaşır ya biterdi..
kilolar kitaplarla beraber geliverirdi..

Binlerce üçkağıt öğrendim yıllar içinde..
"Yemek sadece sofrada yenmeli"den.. tut da.. "tabağı küçült"e.. "proteini karbonhidrattan ayır"dan.. "önce bir çanak salata ye" ye..
Ama hep geldi ve gitti kilolar..
Her seferinde gelmemek üzerine gittiler sandım..
hatta bazılarında gardrop dolusu giysiyi attım..
Ama gene geri geldiler..

Ani aşk ve sıkıntılarda hala bir şey yiyemem ben..
Ama iş uzadığında..
duygusal açlık çektiğimde..
içim söyleyemediklerimle dolduğunda..
hala durduramam yemeği..
ve hep gizli yerim..
hiç bir şey yemeden kilo alan kadının gizemi....

Bir kez tombul bir zamanımda muhteşem bir dekoltemle şık giysilerle yüksek topuklarla bir yemeğe katılmıştım..
ha bi de toplu yemeklerde yemem.. "şişman kadın bi de yemek yiyor" demesinler diye..
İşte.. o "yememek"te bir arkadaşım sen çok güzel bir kadınsın ama bu kez kiloları benimsedin galiba demişti bana..
ben de en parlak gülümsememle.. sen hiç mutlu ve zayıf bir atalet hatırlıyor musun diye sormuştum ona..
zira atalet.. ani sıkıntılarda erir..
saime hanım hastalandığında.. ve yiyemediğinde..
Arnavut ciğeri isteyip.. ikinci ciğer parçasını yutamadığında.. annesi kendini Saime hanımın bakımına ve işine adayan şimdiki yirmilik o zamanki üçbuçukluk..
rafadan yumurtanın sarısını bile çiğnemeye başlayıp yeme arızası çıkardığında..
ben artık hiç yiyememeye başlamıştım ..
Saime hanımın cenazesi.. hayatımın en zayıf dönemidir..
baş sağlığı dileyen biri..
“ ne kadar zayıflamışsın “ dediğinde..
“ömrü boyunca beni zayıflatmaya uğraştı.. ama ancak ölerek başardı “ demiştim..

sonrasında bazı aile içi sorunlar baş gösterdi..
sıktılar beni.. “ başımın etini yediler”.. "kafayı yedirdiler"..
o zaman ben de sıkıntımı yedim..
Hak ettiğimi içten içe bildiğim .. inandığım.. ilgiyi özeni görmediğimde.. sıkıntımı yedim..
Özleyip göremediğimde sıkıntımı yedim..
Bekleyip hedef zamanı uzadığında sıkıntımı yedim..
Ha ne yedim.. ne bulduysam.. elektrik süpürgesi süpürmede emmede ne kadar seçici ise.. ben de o dönemlerde o kadar seçiciyim..

İtiraf işte.. en güzelinden..
Şu aralar gene.. bir sıkıntıyla üzerime gelen ve bu sefer.. bir süredir var olan.. bir iki kilom var..
Vermeliyim..
Binbir mazeretim var.. yenmeliyim..
Hedef koyup.. tutmalıyım..
Kimbilir belki yeniden aşık olmalıyım…..

Uzun ama eğer ne dedi bu derseniz..
Bir kilo alma verme ustasından öğütler..

Ne yazdık en başta.. insan ruhu yaptığı seçimlerden bellidir..
İnsan ruhu yeme alışkanlıklarından da bellidir aslında..

*çocuğunuza duygusal durumlarla yemekleri bağdaştıracak gerekçeler vermeyin.. ne ödül ne ceza ne de avunma olsun yemek..
*çocuğunuz kilolu ise.. onu diyete sokmayın.. bedeninin kontrolünü sağlayacak bilgiler verin.. psikolojik rehberlik almasını sağlayın.. yemeğiyle arasına girmeyin..
*diyet yapmayın.. yaşayın.. öfkenizi bağırın.. sevincinizi haykırın.. sevginizi verin.. ilgi istiyor ve alamıyorsanız.. terk edin.. bitsin sussun gitsin diye beklemeyin.. bitirin.. susturun .. gönderin ..
*her zamanki gibi.. “doktorun “ dediğini yapın.. yaptığını yapmayın…

Image Hosted by ImageShack.us

16 yorum :

Adsız dedi ki...

Ne güzel yazmışın be Atalet..

Oku oku hiç bitmesin istedim. Öyle bir geçer zamanki de neymiş. Saime Hanım ve Cemal bey'in hayatını anlatan bir dizi filmi yapsalar keşke :) Neyse.. okurken ve seninde aynı konuya parmak bastığını henüz fark etmemişken benim kafamdaki Atalet ne zaman buluşuyor ve birlikte yemek yiyor olsak iştahlı ve yemeyi çok seven bir kadın görünümü vermedi ki şeklinde fikir beyanında bulunmuştum. Ben mesela.. pek çok arkadaşım benimle yemek yemenin çok keyifli olduğunu söyler.. Öyle iştahlı yiyormuşumki yanımdakinede ister istemez bulaştırıyormuşum bu iştahı.. Çatalının ucuyla yemek yiyen ve tabağındaki lokmayı pança pinçik eden insanlarla yemeyi sevmiyorum... İçten içe sinirime bile dokunabiliyorlar.

Bende aşık olduğumda yiyemiyorum. Yani adamla karşılıklı yerken tıkanıp kalıyorum. Yok denecek kadar az yiyorum. Çocukken çok cılızdım ergenliğimde birden bire kilo alan ve 38 bedene çıkan biri olmuştum. Boyu çok uzun olmayan biri olarak tombul hatlarım vardı. Ama hiç bir zaman tombul bir kız olmadım. Zamanla kilo alma korkusu oluştu bende.. Günün birinde yusyuvarlak bir kadın olmaktan ödüm kopuyor. Yurtdışındayken öğrendim iştahın nasıl kontrol edileceğini. Az yiyen ingilizlerin yanında utanır çok aç olduğum halde gönlümce yiyemezdim. Zamanla onlar gibi olmaya başladığımı arkadaşlarım söyleyince farkettim. Aileden çekindiğim için gizlice aldığım tost ekmeklerini odamda nasıl hüplettiğimi hatırlıyorumda şimdi.. O dönem sonrasında yemek yemek benim için sıradan bir şey haline geldi. Başkalarına göre iştahlı gibi görünen Dolfin aslında eski damak tadıyla yemiyor hiç bir yemeğini...

Çok mutsuz olduğum zamanlarda bazen duygusal açlığımı doyurmak ister gibi delirmiş gibi yiyorum. Ama mutluysam ve aşıksam yemek neredeyse hiç gelmiyor aklıma.. Mutsuzluğuma neden olan bir durum varsa ortada somut bir durum yani..o zamanda yemek yemek gelmiyor aklıma..

Sanırım doğru söylüyorsun.. yemek, aslında duygusal yaşantılarımızın çalkantıları arasında oluşan bir dalgaya benziyor. Ruh halimize göre değişim gösteriyor.. Buna rağmen fındık fıstığa alıştırılmış bir Atalet'i göz önünde bulundurucak olursak eğer aile içinde çocuğa verilen beslenme terbiyesiyle şekilleniyor..

Bu tıpkı.. yumurtadan nefret ettiği için kızına yumurta yapmayı akıl edemeyen dolayısıyla kızında böyle bir damak tadı oluşturmayan teyzemin durumuna benziyor... Kendisi çok zayıf olduğu ve yemek yemeyi yalnızca yaşamak için karın doyurmakla eşit gördüğü için evdeki yemek çeşitleride hep sayılı oldu.. Kolayına ne gelirse onu pişirdi..

Şimdilerde 13 yaşında ve 70 kilo olan, karnı selülit dolu bir kız çocuğu büyütüyor evinde...

laleninbahcesi dedi ki...

Ataletim benim, benim hikayem de seninkinin tersinden başalr...hep zayıf ama çok zayıf...Zavallı annem anasıl utanırdı bilsen... Saçlarımı bile kestirirlerdi , aklı evvelin biri saçlarına mı gidiyo acep vitaminler dedi diğye...
Nişanlıken , iskeletordu lakabım... Naziş doğduğunda hızla yeniden 36 beden oldum. Amaa Gamse doğduktan sonra lööök diye kaldım bir de yemek yemenin ne kaa leziz bir şey olduğunu keşfettim ve de çok eğlenceli ve de ne çok paylaşmalı... Sonra denizi olmayan yerin o güzelim lezzetleri, yeemzseniz küserimleri, her kutlamaya her geçmiş olsun , gözün naydın ziyaretine tüm ilçenin yemekler, tatlılar göndermesi getirmesi ve İşte bennn... Kitap okurken fıstık yemenin güzelliği de ayrı... İşte böyle ataletim benim ya...Öptüm çok seni

Adsız dedi ki...

Çok güzeldi her zamanki gibi.

Ben yıllarca kilo alabilmek için atmadığım takla kalmadı.Hastahaneye yatıp doktor kontrolu eşliğinde kilo alma çabam bile boşa gitmiş hatta 15 günde iki kilo vererek taburcu olmuştum(anla ümitsizliği). Bu yüzden hamileliklerimde, her gördüğüm camekân-ayna-vitrin camında kendimi seyretmeye bayılıyordm.Ama daha doğumhaneden çıkar çıkmaz kendimi eski kilomda buluyordum.

O meşhur sıkıntılı dönemde verdiğim 11 kiloyu iki senede anca toparlayabildim.Hep bende kalsın istiyorum.

Hayat bir tuhaf işte..Kimsenin istemediği şey bana mutluluk veriyor.

Not:Sen her halinle güzelsin.

Ece

Leylak Dalı dedi ki...

Ah Atalet sahiden kardeş miyiz neyiz:))
Satırların çoğunda kendimi gördüm, normalde yemek yemeyen, geçiştiren, mutsuz olunca tıkanıp aç gezen ama sinirini yatıştırmak için saçma sapan atıştıran, aburcubur düşkünü biriyim ben de. Neyse ki şu son diyet hem 20 kiloyu götürdü hem de aburcuburdan beni kurtardı. Umarım devam eder.
Bu arada frutips ve mintips ikilisi nasıl canım çekti, ne güzel şekerlerdi onlar:
"Serinletici, hafif
Mintips,
Hoş kokulu, meyveli
Frutips
Nestlenin şekerleri
Fruutips, Mintips"
Hatırladın mı bu reklamı:)))

Çiğdem dedi ki...

Ece kendine laf söyleme hayatımda çok az insanı kıskandım :)

Atalet sana sinir oluyorum bazen, bana beni anlatıyorsun. :)

Tombulum, güzelim yalanına da sığınamıyorum, tombulum rahatsızım... yine de seviyorum kendimi :) Bağırayım da da Atalet' cim duyan olmadıktan sonra zayıflamaya faydası olur mu acaba?

uctemmuz dedi ki...

bırak ataletim..kendini huzura bırak. aynen böyle yaz işte. iyi ki bloglarımız var.
Ünsal kanapeden yorum etti.

.. dedi ki...

bildiğim en iyi zayıflama yöntemi yoğun mutsuzluk, endişe, korku. acı çekiyor olmak.
ölecek kadar aşık olduğum bir dönem, ölecek kadar zayıflamıştım. beni gören arkadaşlarımın tanıyamayacağı kadar. aşk da imkansızdı, yemek de. hiçbir şey, gerçekten tek lokma yemeden günlerce durabiliyordum. aşk sanıyordum, mutsuzlukmuş. çünkü tamamen aşk dışı bir sebeple hayatımın altüst olduğu başka bir mutsuzluk döneminde de 1 haftada 4-5 kilo verebildim.
uzun süren sıkıntılarda durum farklı evet. kanıksamaya başlamakla birlikte, yeme isteği artıyor bende. hayatta kalma güdüsü belki. bilmiyorum.
sonuç olarak:
iskelete benzeyen ve dışardan sayılan kemikleri ile acı çeken biri olacağıma, tombul kollarını, yağlı göbeğini pek de umursamayan biri olmayı tercih ederim.
eksiği fazlası olmayan fit vücudu ile mutluluk denizinde kulaç atan insanlar pek gerçek değil bence. ya da gerçektir, ne bileyim, bilmiyorum.
not: bu güzelim yazıya bu boş yorum o kadar rahatsız etti ki beni, sileyim dedim, sonra "amaann.. yabancı mı var" dedim yolluyorum. ama içime de sinmedi ha! 8)

Adsız dedi ki...

Son zamanların bildiğim tek zayıflaması Maslan'ı veterinere bırakıp üç hafta sonra döndüğümde yaklaşık 300 gram vermiş olmasıdır. başka kayda geçmiş zayıflama öyküsü yok bende. yıllardır mütemadiyen kilo almaktayım. yakında işe yuvarlanarak gidip gelicem kolay olacak :) Sıkıntıyı ve bulduğum başkaca her türlü duygusal durumu yiyebilirim :)

Adsız dedi ki...

sondan başa olsun..
kayıbım.. benimki de kilo alma öyküsüydü zaten.. içinde verme lafı geçse de..
yuvarlanmak iyidir.. yerinde saymaktan .. yosun tutmaz.. tutmazsın.. tutmayız.. =)

atalet..

Adsız dedi ki...

saklanbacım.. ay çöreğim.. dün akşam.. bi filmde.. "bu amerikalı kadınlar bi zayıflama derdine giriyorlar.. yemeksiz sporlu.. ondan sonra ne anne olab,iliyolar ne de sevgili.." diyordu meksikalıkadın..
inandırıcılığ azaltan .. meksikalının da pek fit olmasıydı.. =D

atalet..

Adsız dedi ki...

3üm temmuzum.. huzurluyum huzurlu..
=)
atalet koltuktan yorum etti..

Adsız dedi ki...

çiğdem bana sinir ol.. =)
kadının sesi.. ya da kadının nesi.. yazarıyım ben.. parmak basarım.. tuz ekerim...
ama inan en çok dakendime ekerim =)

atalet

Adsız dedi ki...

leylak dalım..mintips kardeşim.. =)

atalet

Adsız dedi ki...

ecem..
hep sendekalsın.. pek yakıştı.. çok güzelsi,n..
ve beni kandırma..

atalet..

Adsız dedi ki...

lalem..
okurken fındık olcek.. kabuksuz..
fıstık kabuğunu açarken.. vakit kaybettirir hem =)

atalet..

Adsız dedi ki...

dolfinim ..
evet çocukluktan başlıyor..
ömrü billah sürebiliyor..

he senim 100 gr aldım imdat çığlıkların da.. o korkudan o zaman.. iyi bari..

atalet

Follow my blog with Bloglovin