5 Eylül 2011 Pazartesi

orijinal kopya ya da kavır.. =)




farkında mısınız söz bitti sanırım..

yazılan yeni roman öykü kitaplarından artık yalanarak ayrılmıyorum uzun zamandır..
sanki tüm öyküler anlatıldı..
filmler de öyle.. alışmışım bakıyorum..
nerde o hayalin içinde kaybettiren çekimler filmler..
fantastiğin tırmanışı ondan mı ki..
yeryüzünde yaşanabilecek herşeyi çektik.. şimdi hayal gücümüzü kurgulayalım.. preşııııslarla sarışın prensesleri bir yüzük peşine koşturalım.. meğersem yerin altında da hayat varmış diyelim.. demeleri ondan mı ki..
artık figüran kalabalıklığı.. piksel sayısı.. üç boyut.. animasyonların ne kadar doğal hareket ettiği..
ve harcanan paralar önem kazandı.. sinema sektöründe..

"sartre'ın lavabosu"nu okuyorum..

pek güzel..
yaşlı adam ve duvar kağıdı..
sartre'ın lavabosu..
uğultulu tepeler yazarının .. kaloriferden hava boşaltma..
fayans değiştirme..

kafkanın çorbası yazarından bu da..

Edebiyatın “usta” yazarlarından, evdeki her türlü tamiratı kendiniz yapabilmeniz için yararlı bir kitap!
Eğer büyük yazarlar, kalemlerini “kendi işini kendin yap” kılavuzu yazmakta konuştursalardı, sonuç nasıl olurdu? Örneğin Sartre, “bulantı” yaratacak kadar tıkanmış lavaboları açma metodu, Hemingway ise “yaşlı adam” için duvar kâğıdı yapıştırma yöntemi yazsaydı?

Bir Milan Kundera kahramanının, dikizlenmeyi cama macun çekerken tecrübe ettiğini düşünün ya da erotik edebiyatın başyapıtlarını vermiş Anaïs Nin’in, bu kez marifetlerini panel kapı boyamada konuşturduğunu, hem de aynı cüretkârlık, aynı hassasiyetle…


diyor arka kapak yazısı..

aslında ilk üç öyküde ne yapılmak istendiğini tam anlamadım..
ama margerite duras ve emily bronte'yi okurken aydınlandı zihnim..

o yazarların dil farkı çok vurucu idi.. duras benim gibi kısa cümleler.. ve tekrarlamalarıyla.. bronte ise betimlemeleri ve uzun ağdalı cümleleriyle birden çarptı..

bu ünlü yazarlar.. tadilat tamirat işlerini evde kendileri yapıyor olsalar ve bu konuda blog yazsalardı..
böyle olurdu..

ama öykü olarak.. bilemiyorum..

sonra düşündüm..
ilginç..
söz bitti sanırım dedim...

sonuçta sadece söylenebilecek şeyleri en güzel söylemiş olanların uslubunu .. başka şeyler anlattırmada uygulayalım bakalım noktasına kadar gelindi..
açıkçası buna edebiyat diyemem..
kurgu yok..
uyarlama var..
ama kesin olan..
bu işlerden anlıyor bu kitabın yazarı..
tadilattan tamirattan..
kendinden bahsettirmekten..

hani ünlü ressamların kopyaları çıkar arada sırada.. a orijinal değilmiş denir..
ama o kpyaları yapanlar da iyi ressam olmalı aslında yoksa mesela ben öldür kibele.. yapamam öyle bir kopya.. çöp adamdan ötesi yok zaten benim için..
yani o da bi sanat..
hani şu orijinallikle ilgili filmde dendiği gibi.. kopya ne orijinal ne artık bilmiyoruz..

demek bunun edebiyata sıçramış hali..
bu kitap ve benzerleri..
yoksa oturup da bunu yazamaz.. edebi yeteneği olmayan biri..

bir fotoğraf sergisine gitmiştik simurgumla..
orda da uzaktan bakınca eski çin resimleri gibi görünen şeyin aslında büyük inşaat alanları ya da şehir çöplükleri olduğunu..
üzerine pagodalar şelalelerin fotoşopla yapıştırıldığını görmüştük..
ben nefret etmiştim..
brugel gibi..
ne güzel ne neşeli dersin de hani.. aslında herkes kötücül işler peşindedir.. biri yankesicidir..
biri kediye işkence yapıyordur.. biri ırza geçiyordur.. kalabalık neşeli panayır tablosu aslında danteesk bir tablodur..
bu da öyle uzaktan gözlerini kısınca güzel bişi.. bir bakıyorsun ya yıkıntı ya çöplük..
ben düşünürken ne gibi bir gereksiz gerekçe ile böyle bir şey denedi ki.. diye.. fotoğrafçı için..
simurg kestirmeden karar bildirmişti.. "dijital" sanat olmasın.. demişti..



şimdi aynı duyguyla..
bunlar.. edebiyat olmasın demek istiyorum..
ayrı bi kategori açılsın..

ha ama keyif aldım tabii..
yeni bişey.. adam aklını kullanmış..
nasıl ki eski liste başı müziklere kavır yapıyorlar..
o da kavırlamış..
dün yemek tarifi.. bugün kendi tamiratını kendin yap..
yarın da.. ev doktorluğu olur.. ya da bahçe bakımı.. neden olmasın =)..

ben en iyisi eski neşeli hoppa zamanlarımdaki gibi.. güleyim bir..
bir de..
kavırlayın beni de .. anacım diyeyim.. gene..
ha bir de şunu yapasım var..
orijinal öykülerle eş zamanlı okuyasım var.. bu öyküleri.. onu da yazar mıyım bi ara .. bilem.. belki..

budur..
ha bi de diz üstü edebiyat dedikleri bişey çıktı ya..
çok okunan bloglardan kitaba dönüşenler..
merak ediyorum.. tanımadıkları bir genç kadının ya da iki çılgın erkeğin anılarını kitap olarak alıp okuyan kişiler.. herhangi bir büyük adam düşünür ya da yazarın.. memoires'ını okumuş mudur diye..
ben mesela sıkılırım güncelerden..
ama blog okuyabiliyorum..
ama kitap halinde girerler miydi hayatıma bilmiyorum..
mesela şey gibi.. hani bazı insanlar herhangi bir konuda.. konuşur da..
bazıları amcam bi seferinde.. eniştem bi yaz. diye anlatır..
ben o tek kişiyle sınırlı tecrübeleri pek dinlemeyi de sevmem.. =)

çin resmini şurdan buldum..
bahsettiğim dijital sanatçının fotoğrafı ise .. burdan..
Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Ataletim canım benim, Kafka'nın Çorbasını okurken aynen senin gibi düşünmüştüm...Evet edebiayat olmasınlar üvertür olsunlar... Hani gazinolarda üvertürler vardı, solistten önce çıkar, ortamı hazırlar, asla solistin şarkılarından söyleyeemz...onun gibi bir kategori olsunlar ya da ara sıcak olsunlar he!
Çok keyiflidi yazı, seninde keyifli bir anında çıkmış sanki...

öptüm çok

Follow my blog with Bloglovin