17 Eylül 2011 Cumartesi

benim epik öykülerim

okuduğum bir blogdan çevirdim.. esinlendim ve ekler yaptım..
kendi kesintili dilimle..


1940 yılında..
cozef czapsi gnazowietz sovyet kampında tutukludur..
katin katliamından kurtulmuş 400 polonyalı subaylarla birlikte..
aralarında "en iyi anımsadıkları konuda" birbirlerine konferans verme konusunda anlaşırlar..
kendilerini yılgınlıktan kurtarmak için..

yazar ve ressam olarak czapi de..
fransız edebiyatı ve sanat konusunda usta olarak ..
bu konuda özellikle .. La Röşerş du Tam Perdü / kayıp zamanların peşinde ve..
prust hakkındadır ..
sadece aklında kalanlarla..
elinde kitap olmadan..
ellerinde hiç kaynak olmadan..

kimi avcılık ve tarih konusunda ders verir ama o .. prustu anlatır..

"ufak ve tıka basa dolu bir odada.. her birimiz en iyi hatırladıklarımızı anlattık..
hala marks engesl ve lenin fotoğrafları aldında sıkışık oturan arkadaşlarımı görür gibiyim..
o zamanlar aşırı sıcak mantar duvarlı odasında oturan prustu düşünürdüm..
ölümünden yirmi yıl sonra.. polonyalı tutuklularınların..
karda ve soğukta geçirdikleri bir günün sonunda..
germant düşesi.. bergotun ölümü
ve bu keşifler dünyasından anımsayabildiğim o değerli psikolojik ve güzel edebi
öykülerini büyük bir ilgiyle dinlediklerini bilseydi.. sanırım şaşırır ve duygulanırdı..

entelektüel bir çabaya katılma mutluluğu ..
bize..
hala düşünebildiğimiz ve o andaki kendi gerçekliğimiz ile hiç ilgisi olmayan..
zeka nesnelerine tepki verebilmemiz.. o eski manastırın yemek salonunda geçirdiğimiz zamanları ..
pembeye boyardı..
bizim için sonsuza dek kaybolduğuna inandığımız bir dünyayı "okuldan kaçmış gibi" yeniden yaşatırdı..


polonyalı yazar ve ressam.. bunları "ALÇALMAYA KARŞI PROUST" isimli kitabının ön sözünde anlatmış..

bunlar da benim epik öykülerim işte..
silahla değil.. sözle yazılan öyküler..

bir hasır sepette..
bir fotoğraf makinesinde..
ufacık kağıtlara yazılan romanlarda..
bir odada..
bir tutukevinde yazılan öyküler..





Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Atalatim canım benim, kuzenim Funda tam bir Proust hastasıdır... Hastane de bir dergi çıkarıyorlar çıktıkça gönderir, derginin de editörü aynı zamanda, çaktırmadan bir Proust yazısı sokuşturur...,

Seni de öykülerini de seviyorum ,nreye yazarsan yhaz... Ha bizim Zuz dün akşam seni sevdiğini söyledi. Demek yazılarını okuyormuş....

Öpptüm çook

uctemmuz dedi ki...

tekrar okumam gerekecek.

Follow my blog with Bloglovin