12 Ağustos 2010 Perşembe

odtuvircinya3vesongibi


vircinyanın ..
gelişiyor sonra romancılığı.

benim de sabır tüketiciliğim..

kocaman bir yazı oldu baktım..
o yüzden yazdığımı sildim..
öykü kursunda anlatıldığı gibi..
sadece vazgeçemediklerim kaldı..
o bile uzun..

yalnız eserleri değil...
günlükleri de olduğundan.. lio'ya bir teşekkür de bunları derlediği için..
ve kadın dostları ile yazışmaları..
hangi kişinin hangi romana..
hangi olayın hangi duyguya tepkiden doğduğunu biliyoruz..

katıldığı sanatçılar grubunda tanıdığı yazar vitasekvilvest ile ilişki yaşıyor..
1928de..bu kadından etkilenerek orlandoyu yazıyor..
vitanın oğlu.. yazılmış en uzun aşk mektubu demiş..
bu kitapla ilgili olarak..
kocasının haberi ve onayı var bu ilişkiye..
güçlü bir kadın vita..
onunla birlikte olduğu dönemde sanatı çok ilerliyor..
ilgilenenlere.. vanessaredgreyvin oynadığı 94de çevrilen.
vitaendvircinya filmine bi bakın derim..
bir de vita ve vircinyanın mektupları var..
basılmış..
"medeni insan yalnızlığı keşfetmiş.. ve gerek duyuyor der birinde.. ilkel insanın klanlaşması korku sonucudur.. korunmaya yönelik güç gösterisidir.. bireyin kendine güvensizliğindendir.."
eskir bu ilişki de her ilişki gibi.. vita
aldatır virginyayı.. o da yine yalnız entellektüel yaşamına çekilir..

ifadeleri çok güzel vircinyanın..

deniz fenerinde..
evlilikteki hayal kırıklıkları ve gücenmelere alaycı bir yaklaşımla..
" demek evlilik böyle birşey diye düşündü lili.. bir adam ve bir kadının top atıp tutan bir kızı seyretmeleri.." der basitçe..

yine deniz fenerinde.. "erkeksi zeka"dan söz eder..mantık ve düşünce farklılığının altını çizer..

bunun nedenini de bulmuş.. vircinya..yine deniz fenerinde..
“misis remsey.. düşünce akışını sürdürürken..
“a”dan “b”ye “b”den “c”ye.. binbir zorlukla “p” eye gelebilen bir düşünce dizisi yürütür..
ama ya “r”.. peki “r”gelir mi.. ya zamanında gelmezse..diye dertlenir..
ama mistır remsey.. adan “z”eye gidilebileceğini bir kez öğrenmiş..bir daha düşünmez.. bir kerede gidiverir..”

kadın karakter olayların uyandırdığığ duygu ve çıkartımlarda ile.. erkeklerin çözüme odaklı düz mantıklarından..

deniz fenerinde..örneğin..
bir mutfak masasından söz eder ki..
evin hanımı gelip baktığında mutfak masası..
fırçalanmış silinmiş bile olsa çatlakların arasında..
kıymıkların arasında .. takılıp kalmış olan..
yemek hazırlığı sırasında..
sebzeler doğranırken yapılan dedikoduları..
yapılan şakaları görür duyar gibidir..

ailenin günlük yaşamı mutfak masasındadır..

ama işte aynı "fırçalanmış mutfak masası”..
başka birinin bir erkeğin gözünde ise "tabula raza"dır..
tüm duygu ve duyulardan.. kişisel çıkar ve gereksinimlerden temizlenebilir..

elbet her saniye bir eşyaya platonik aşk dolu gözlerle bakmıyoruz canım biliyorum..
ama masa masa olmayabilir bazen işte onu diyorum.. onu güzel anlatmış diyorum..

artık kadınların da rasyonel mantıktan söz ettiği devirdeyiz.. farkı artık bilip.. o mantığı uygulamaya çalışıyoruz..
ama saçaklı kuantumda boğulabiliyoruz hala..

misis remsey..
cennetsi güvenli alanı.. zamanı.. erkeklerin yarattığına inanır..
gözlerini kapalı bile tutabilir.. çünkü bu işi onlara devretmiştir..
böylece.. bilme ve yapma işlerini onlara devretmiştir..

ama kapalı gözleriyle düşünür bayan remsey..
hayal kurar..
erkekler ona bayılır ama onu dinlemezler..
/zaten o da onları dinlemez..
dediklerini değil demediklerini yaptıklarının farkındalığıyla izler onları../
bir elin bir kitabın bir bardağın üzerinde alışılmıştan uzun süre oyalanmasını farkeder.. yorumlar mesela../
oysa biz duyarız onu..
"çocuklar unutmaz.. işte bu yüzden.. dediğimiz ve yaptığımız çok önemlidir"..
hayatı bilir.. bayan remsey..
ve bunun gibi ata sözü kadar somut sonuçlar çıkarır.. kapalı gözlerinin arkasından..
akan hayatı dinlerken..

bayan remsey ve benzerleri erkeğin koruması altında yaşamlarını bu şekilde sürdürken..
birden yalnız kaldıklarında da yaşamı bir şekilde sürdürürler..
aslında güçlerini kendilerine saklarlar.. bunu hissettirir.. vircinya..
ama onlar gittiğinde yaşam asla aynı olmaz.. kalanlar için..

aslında..romantik dönemden.. modern döneme..
ve toplumsal.. cinsellik ve yaratıcılık açısından..
kadınların gereksinimlerine ve becerilerine dikkati çekmeyi başarmış bir kadındır....

kadınların kendi dikkatini de çekmiştir bu konuya
sanki birden omuzlarından tutup.. kendinizi bilin der gibidir..
saldırgan değil.. sağlam bir el teması şeklinde..
bağırmadan yumuşak bir ses tonuyla..
telaşsız bir güç aktarımı..

1929 da.. kendine ait bir oda..
çıkar ortaya..
arkasında binlerce kadın olan bir yazı diye bahsediliyor bundan..
erkek edebiyatçıların..
“kadınlar da erkekler kadar iyiyse.. neden bir kadın şekspir yok” tezine cevaben..

"bir kadının kurgusal eserler yazabilmesi için kendine ait bir odası ve parası olmalıdır".. der bu makalede..konuşmada....sonuçta.. özetle..

o günün edebiyatının..erkekler tarafından..
erkeklerin kendi gereksinimlerine cevap veren..
kendi kullanımları için.. yapıldığını..
bu formun artık değişmesi gerektiğini de yazar..
konusu edebiyat da olsa.. sosyal içeriği ile..
kadının insan hakları konusunda..
davranışlarını ayarlaması sorumluluklarını alması gerektiğinı de vurgular…
erkeklerin bu konuda neden bu kadar tedirgin olduğunu da ilk sorgulayanlardan olur..
bence her kadının baş ucunda durup arada okuması gereken bir yazıdır..

ilginç insanlarla tanışmış yaşamında..
1939 da eserlerini bastıkları freudle tanışıyor
" berbat çökmüş yaşlı bir adam.. bir maymunun açık gözlerine..felçli spazmlı harketlere.. bozuk telaffuza sahip fakat..uyanık.. biri.." diye not almış..

acaba freud ne not almıştır diye merak ettim.. ben =p..

romanları dışında deneme ve makaleleri var..
beşyüztane kadar..
yazı dili diyalog gibi..
doğrudan okuruna seslenir gibi.. gittiği bir sergiden sonra..
soruyor mesela bir makalesinde.. renkler hangi sözcüklerle ifade edilir..
birçok iyi yazar aslında iyi renk kullanıcıdır şekspire bakın..
eserleri renk patlamaları gibidir.. diyor..

bu makale tarzı.. montenye benzetiliyor ..
bilseydiler ahmet rasime de benzetirlerdi..
bir de bana =D..

1941 de..
"bitvin dı akts" romanının taslağını tamamladıktan sonra.. kocasına ve kızkardeşine..
yeniden hastalanmakta olduğunu hissettiğini.. sesler duymaya başladığını..
ve hayatının yükünü sevdiklerine taşıtmaktan yorulduğunu..
sonunda bir gün yazamamaktan korktuğunu.. anlatan iki mektup bırakıp..
evinin yakınındaki nehire girip yürür.. derinlere.. .. hırkasının cebine taşlar doldurup..

oysa.. hastalıkları zamanında bile..
babasından gördüğü sistemli çalışmanın etkisi ile..
yazmayı sürdürebilmiş bir kadın..
günde on oniki saat yazabilen bir kadın..

bitvin dı akts.. son romanı taslak halinde kalan..
hizmetliler ile işverenlerin aynı evde aynı çatı altında yaşadıklarında ortaya çıkan ikiye bölünme halini işleyen..
yaşamları karşılaştıran ve zıtlıkların altını çizen .. bir roman..
zaten o beyaz tenlinin oynadığı film de..
bu romanın yazılma zamanını aktardığından..
o hizmetlilerin altı boş sağlıklı gündelik mantığını ve yorgun halsiz aslında ölmeye yatmış kadının hastalıklı halsizliğini..
eleştiren .. anlamayan..
katı tutumlarına da yöneltmişti..
yönetmen kamerayı.. güzeldi o açıdan..
sanki iki farklı dünyanın canlıları bir araya geliyordu sahnelerde..
tombul.. kırmızı yanaklı ve eleştirici çalışan kadınla hayaletimsi düşünceli az konuşan vircinya bir araya geldiğinde..

vircinyanın yazmak için bir odası..
yazmasına saygı duyan bir kocası var..
ama o odanın kapısı tam çalışma esnasına vurulup..
öğlen yemeğinde ne pişirmesi gerektiğini soran mutfak görevlisi de..
o sırada lio kitap düzeltmekle meşgul oturma odasında..=P..


ah vircinya..
bilse ne çok kadın yazar ya da gazetecinin hala şikayeti bu..
tomris uyardan gülse birselden birer defadan fazla okumuşluğum var bunu..


özetle..
kadın kimlikten..
kadın sınırlarından.. söz eden..
bu sınırların gerekli olduğu için değil..
kadını kontrol edebilmek için konulduğundan söz eden..
kadınsılıktan .. zayıflık olarak değil..
fark olarak söz eden..
kadının düşünce diyalektiğinin farkı olduğunun altını çizen..
bunun da zayıflık değil biçem farkı olduğundan söz eden..
kitap seven..
/her eserinde kadınlar ya bir kitabın ya bir gazetenin üzerinden hayata bakar ve düşüncelerine dalarlar../
bir kadın..
hem güçlü hem kırılgan bir kadın.. kocaman bir sözcük sihirbazı.. kocaman bir yazar..

ben onu çok severim..
hem kadın.. hem edebiyatçı.. hem de kadının insan haklarına doğru dürüst parmak basan kişi olarak..

bu mudur
budur..

************
pese..
az önce tevede.. bir abede türü eğlencelik programda..
sokak röportajı yapıldı..
"old feytful nedir" diye sordular..
kadının biri..köpek dedi..
hayır o bir gayzer dediler..
onu da bilemedi..

sanırım ilkokulda okuduğum bir çizgi romanda gayzeri ilk kez görmüştüm..
old feytfulu da biliyordu..
antik yıkık bir bina denilen.. kolosseumu da.
kanallı şehirin panama değil.. venedik olduğunu da..
ve..
big benin yangın çıkaran ayı olmadığını da..
ve ..devid heykelinin alejandro olmadığını da..

sanırım abedeye gidip..
bir kültür yarışmasına katılacağım =D..





11 yorum :

Sevgi Gibi dedi ki...

doğruluğu konusunda emin olmamakla birlikte şöyle bir şey okumuştum: sudan korktuğu için duş almaktan bile nefret edermiş Virginia. böyle bir insanın seçtiği intihar şeklini intihar etmesinden bile acı bulmuştum. korkunun üzerine gitmek olarak algılamıştım bunu. sonucunun ölüm olacağını bile bile. bilmem doğru bir çıkarım mıdır ancak hayatı boyunca hep bunu yapmış olan- korkularının olmasa bile yanlış bulduğu şeylerin üzerine giden- bir insan zaten bundan başka bir yol izleyemezmiş gibi düşündüm.
ruhundaki o görünen kadar görünmeyen berelenmelerle şartları ne olursa olsun, isterse en üst düzeyde olsun zaten başa çıkamazmış diye düşünüyorum. ikilemmiş gibi görünse de intihar artık her şeyden vazgeçmek, kaçmak, pes etmek değil de o yaralı ruha daha iyi şartlar "sağlamak" için,onu "ait olduğunu" düşündüğü yere kavuşturabilmek için yapılan bir şeydir diye düşünüyorum. bunun dışındaki her dış etken talidir bana kalırsa.

farazi mi oldu bilmiyorum ama bilinç akışı yaptım ben atalet :P

laleninbahcesi dedi ki...

şimdi belki sana garip gelecek bir şey hatırlattı bu yazı bana... hani hizmetçinin kapıyı vurup, ne pişeceğini sorması bölümünde... Annem bana hep- profösör bile olsan; sonunda ev kadınısındır , bunları bilmen gerek.. ne doğru tespit.
Masanın çatlakları arasına sızanlarda saklı zaten hayatımız ... Vircinya kafamıza kakmadan söyler bunu bize hayal gücüyle...
Bı de bu Vircinya derlemesi aman kaybolmasa.. çıktısı alınsa...
Öptüm seni çok
ne zaman gidiyosun... bi de .. hadi yap tatiliniii

carpediem dedi ki...

vircinya falan derken,
biz ne olacağız ...
tatilimiz geldi de
geçiyor bile.

gülsen VAROL dedi ki...

teşekkürler sevgili atalet.. Seni kutluyorum..
Ve seni seviyorum P.

Adsız dedi ki...

sevgi gibim..
ben bilmiyorum..
seni okuduktan sonra.. bakındım bulamadım ama takıldım bi kere ararımelbet..
misis daloweyde..
şöyle bi cümle var..
" but she had no patience with women who were afraid of water."

=)..

her cümleden bir anlam olmalı elbet..

ben ingiltereye ilk gittiğimde.. seksenli yıllarda..
onlar o zaman bile duş kullanmıyodu gerçi..
küvet banyosunu sevmiyor olabilir vircinya..

kendini yok ediş..
elbet kendi kararı olabilir insanın..
ama nerden bilinecek bir gün dilediği parlaklıkta bir yaşamın ona sunulmayacağını ve bu şansı kaçırabilir olduğunu insan da..
bu kararı nasıl verecek..

işte bence zaten işimiz gücümüz çocuğumuz sevgilimiz değil de..
bu bir gün herşey istediğimiz gibi olacak dürtüsü..
yaşamı yaşatan..
yokse çekilip gidivermek kolaylığı dururken ne diye kalıp uğraşalım..

der..
öperim..

*************
lalem
tesbit doğru da..
bi de çare düşüneymiş..

ben gülsenin biten aygaz tüpüne yazdığı yazıyı anımsıyor ve ..
neden benim işim biten tüp diyorum..

**************

maviortancam dilaram..
be gidiyorum artık tatile..
zaten ben gitmezsem tatil bana gelecek sanırım..
sevgiyle..

*************
senfonili hasret..
teşekkür ederim =)..
dilerim dam işleri kolaylaşmıştış..
ya da taşınma..

sevgiyle..

atalet..

Sevgi Gibi dedi ki...

çekip gidivermek o kadar kolay değil aslında...
yani muhakkak o da düşünmüştür bir süre sonra her şeyin istediği gibi olabileceğini, o muhakeme gücüne zaten sahip bir insanmış ancak işin içine ruh giriyor ve o ruh bazılarınınkinden ya da çoğunluğunkinden daha farklı oluyor olabiliyor.
fakat işte bunu ifade edebilmek çok güç.
her neyse, sudan korkma meselesini ben de araştırdım tekrar, çünkü bunu çok uzun yıllar önce Almanya da öğretmenim söylemişti ders esnasında. bir tek ekşi sözlükte rastladım bu sava.

Adsız dedi ki...

şimdi elbet..
intiharın yaşamın doğal parçası olmadığını da kabullenmek gerek..

vircinya daha genç yaşlarında da üç kez pencereden atlamayı denemiş..

konuştum bizim psilolog grubuyla..
majör depresyonun tedavi edilmediği takdirde psikozlara yol açabileceğini söylediler..
yani bir kendini imha kararlılığı var vircinyada..
bunu yaparken ne kadar seçici davrandı yönteminde bilmem..
aslolan..
ellilerin sonunda iken ölmesidir..
ki yazıktır.. daha yazacağı onca yazı..
aktaracağı onca güzellik varken..

elbette..
peki ya ona aktarılmıyorsa hiç..diyebilir insan..ama
belki kendi yaşamımızı da güzelleştirmek içindir.. bu güzel fikirleri eserleri üretebilme becerisinin bize armağan edilmiş olması..

aferin canım kendim diyebilmesi iyi olurdu bence..
=)

atalet..

Sevgi Gibi dedi ki...

artık üretemeyeceğine inandığı için de intihar etti derler ya. delirmekten, hiçbir şey ortaya çıkaramamaktan korkmuş sanırım. o korku canım kendim demekten alıkoymuş onu.
bir de şu var ki o bir kova kadını (sadece ruhdaş değil aynı zamanda burçdaşız), gelip gelmeyeceği muallakta olan gelecekte olacakları bugünden hesaplarız biz :/
ay neyse, dilerim ruhu huzurdadır.
ben sırada kim var diyecektim ancak sanırım tatil varmış, öyle mi?

üçtemmuz dedi ki...

ben ise diğer tarafı, erkekleri düşündüm. mutlular mı, mutsuzlar mı, ne istiyorlar bizden ve kendilerinden beklentileri neler? çoğu zaman niçin bu kadar farklıyız, bu normal mi? doğanın isteği mi bu, yoksa kız ya da erkek çocuklarının yetiştirilişnden gelen fark mı? hoş, kadınlar ya da erkekler diye genelleme bile yapmak zor düşününce. vircinya bütünde bunları düşündürttü bana. cevap bulmamı beklemiyorsun ama değil mi tatlım? :)
bir de: o yemeğin hazırlanmasından biri sorumlu olmak zorunda. bunun bölüşümünü yapmak neden bu kadar zor oluyor? onu anlamıyorum. en azından bu konuda hiç sıkıntı yaşamadım, sanırım ondan.
saçmaladıysam affola. cidden sıcak.

Adsız dedi ki...

sevgi gibim..
aslında ben kararlılığının.. psikozuna mı yoksa mantıksal nedenlere mi bağlı olduğundan emin değilim..

hekim olmanın etkisi de bu..
tedavi edilebilecek bişey olduğunu düşünüyorsan.. tedavisizliğe.. kızıyorsun işte..

neyse sonuçta..

intihar etseydi de etmeseydi de..
büyük kadın..
büyük yazardı vircinya..
güzel ruhluydu.. der..
onu anar..seni öperim kocaman..

************
üç temmuz..
erkekleri düşünme..
erkekleri düşünme..
zira.. onları.. hatta günü gelip kendi yetiştirdiğini bile..
farklı bir canlı olarak görüyorsun..
düşünce diyalektikleri farklı..
yapıları farklı
duyguları ve dile getirişleri farklı ..
hükmetmeyi seviyorlar..
kale kurmaları da savaşmaları da bu yüzden..

seni de kocaman öper kaçarım..

atalet..

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çok severim Vırgınıa Woolf'u, en sevdiğim kitabı da "Kendine ait bir oda" ara sıra kendimi bulurum o odada. Çok güzel aktarım olmuş, sizi tanıdığıma sevindim. Sağolsun Ece'm ve sağlık dilediğim Cennet Hn.
Sevgiler...

Follow my blog with Bloglovin