6 Kasım 2009 Cuma

ve döngü kapandı.. çemberler.. kapandılar..

bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti..
diyordu kitabın ilk cümlesi.. ve benzetmelerde pek kullanılan bir cümle oldu..

bir kitapla bir hayat değişmez çünkü..
değişirse de vardır büyük eksik gedikler o kişide.. o kitaptan önce..

ama bugün bir kitap okudum ve hayatım normal seyrine döndü.. yine..

itiraf etmeliyim ki.. ayda dokuz on kitaptan azını okursa depresyona girdiğini iddia eden ben..
sanırım..yaşamı yaşamak yerine okuduğuna karar verip bilinç altından..

daha öncesine döneyim az öncesine..

sanırım bir seneye yaklaştı..
aslında bloğu okusam bulurum tam olarak ne zaman ama.. önemi de yok..
okuyamamaya başladım..
keyif almamaya..
sonrasını merak etmemeye..
yazmayı da aksatmaya başladım..
bir iki kapat git de geldi..bloğu..
kenara köşeye notlar almaz oldum..
ama almayı sürdürdüm..
devere ve remzi ve sanal kitapçılar..
herzamanki gibi..beş benemez seçkiler..
yığınlar..

yükseldi... hiç yükselmediği kadar..
okuyamadım..
yazı atölyesine katıldım ..
hem yazamadım.. hem de okumam gerekenleri okuyamadım..
öykü yazarlarının konuşmalarına gittim..
anlattıkları ilginç geldi..
kitaplarını edindim.. ama okuyamadım..
bugüne kadar.. vicdan azabi çektim.. bazen geceleri aklıma da geldi ama yine de okuyamadım..
elime aldım..
birkaç sayfa sonra..
kıvrıldı kondu kenara..

bugün tuhaf bir nedenle.. klinikte olmamam gerekiyordu..
o yüzden önce kendimi tuhaf işler dükkanlarına attım.. elimi oyalayacak.. bişeyler edindim..oralarda.. payet taş parlak..
saksağan günümdeydim..
sonra hala dönmemem gerekiyordu .. işe..
bari sinemaya gideyim dedim..
ama seans başlamıştı..
sonra..
ayaklarımın sancıdığını hissettim.. topuklu çizmelerin tepesinde durmaktan..
ve ben de.. devereye girip bir dergi almaya karar verdim.. iki kitap ekledim.. sonra bir de sidi..
kitaplardan biri hakkında.. türkiyeden bir küçük prens öyküsü diye söz etmişti bana biri..
okuyun ilginç..
başka dilde yazılmış..
40 dile çevrilmiş.. sonunda da türkçeye..

deverenin karşısında starbaksa yerleştim..
tombul mor koltuklardan birine..
kahvemi aldım.. atıştırmalık bişeyler..
ve bir göz atayım dedim kitaba...

bitirdim kitabı.. orada.. öyle kalktım..
kaç sayfa.. yüzkırktan fazla.. en son baktığım sayfa yüzkırktı.. ama daha bitmemişti..

ha neden bi solukta okudum..
bazıları çok etkilenmiş.. ben etkilenmedim..

kapakta.. martıyı.. küçükprensi ve simyacıyı sevenler.. bu kitabı.. sevecektirler.. diyor..

içinde martı seven bir ressam.. güller.. metaforlar.. ve artemiş ile meryem var..
tam da atalete göre..

martıyı yirmili yaşlarımda okumuştum..
küçük prensi defalarca..
simyacıyı.. basıldığı yıl .. sanırım doksanlı yıllarda..

bu kapaktaki söz.. yanlış.. eksik ya da.. anlatım bozukluğu var bence..
"o kitapları sevenler" tümcesinde..
bu tür kitaplar sadece edebiyat olarak kabul edilemez..edilmemeli..
o kitapları sevenler .. o kitapların anltmaya çalıştığı prensipleri benimseyerek..
sonunda o kitapları yazacak hale getirebilmeliler kendilerini..

hiç durmadan bu tür mesaj içeren kitaplar okuma gereksinimi duyanlar bence..
yerinde sayanlar..olabilir..

vardır öyle insanlar..
tanıdığın en pragmatik egoist hırslı ve egosu parlak kişidir .. mesela..
ama elinden tanrıyla sohbet.. bir çift güvercin.. yüreğinin götürdüğü yere git filan ..
düşürmez bunları.. sonra da..
kitabı kapatır..
onu yargılar.. diğerini kısıtlar.. ötekini cezalandırır.. birini harcayıverir..
çıkarır sonra ayracı kitabın arasından devam eder okumaya bilgelik patikasındaki yolculuğu..

küçük prensi ilk okuduğumda.. ehlileşmeyi ve sorumluluk taşımayı..
o saf naif adanmışlığı..
martıda hedefe kitlenmeyi.. defalarca çabalamayı.. alıp benimsedim..
simyacıda da.. hayatın çeşitli hallerini ve kabullenmeleri...

yaşamın verdiğinden daha kolay alıverdiğini..
kendinden başka yarışacak.. güvenecek.. bezeyecek eleştirecek kimse olmadığını.. bilirim .. insanoğlunun..

bu yüzden arada bilgece laflar edebilirdim..
açıktı kanallarım herkese..

ne kadar da dar bir tabana oturtmuşum..
meğer..
bir davranışla nasılda çöküvermiş..
benim oturdu sandığım öğretiler..

kitabı okurken..
ben bunları biliyordum.. dahası yaşamımdı.. kişiliğimdi.. diye hayıflandım..

bitince koydum kitabı.. düşündüm..

basit bir kitap..
okurken birkaç kez..
yirmibirinci yüzyılın öğretisi.. kendine dön.. başkaları gibi olarak ilginleşmeye çalışma diyor..
hedef koy.. sorumluluk al filan demiyor..
kendi sorumluluğunu al diyor..
=)

özelleş biraz.. ayrıl güruhtan diyor..
durum düşündüğümüzden de kötü olsa gerek..
ferrarisini satan bilgeden bile daha basit şeylere işaret etmek zorunda kalıyor..
yirmibirinci yüzyılda bir yazar..
ne öğrendim..
hiç..

ama hatırladım..
daha önce bir kez zaten kendimi hücrelerime ayırıp yeniden birleştirdiğimi..
yıllarca çabalayarak.. bir ben yarattığımı..
sınırları kaldırıp.. yükseldiğimi..
sonra.. hangi şaşkınlık anı beni bunca sırada bir yere..aşağıya çekiverdi..
onu düşündüm..

uzun zamandır empatisizliğime..
hatta etkiler altında kalışıma..
öfkeme.. tepkime.. sıradanlığıma..
üzüldüğüm zamanlara..
kaçırdığım zamanlara..
başkasının gözüyle değil.. kendi gözümle yeniden bakmaya kendime..
kuyruğuma..
yanına taktığım yana ve çana..
baktım ve yükseldimmmmmmmm...

ben bu değildim..
hiç olmamıştım..
nereye saklamıştım kendimi..
bilmiyorum.. ama buldum birden...

ağır adımlarla ilerledim .. yüksek topuklarımın tepesinde.. dinlenmiş adımlarımla..

iki kişiye teşekkür ve özür borçluyum.. ben bugün....
onları edeceğim hemen şimdi..

ama önce şu minicik alıntı..burda dursun..

"okyanusta bir dalga.. keyifle ilerliyormuş.. güneşli güzel bir günde..
bir bakmış.. kıyıdaki kayalara vurup paramparça oluyor önündekiler..
panikle daha yaşlı daha büyük bir dalgayla paylaşmış korkusunu..
şaşkın demiş yaşlı dalga.. sen okyanussun.. dalga değilsin..."

bizi biz yapan davranışlarımız..
onları herkese göre değiştiremeyiz..
herkesin anladığı dil farklı da olsa..
biz bu kadar şekil şekil olamayız..
ben ne isem oyum..
oysa bir süredir.. beni yanlış anlayacaklar diye susmaktan..
durmaktan daraldım..
ümitlenip yeşillenecekler diye davranmamaktan.. bunaldım..
yaşamda bunları düşünmekten.. hesaplamaktan..daha güzel şeyler var..
hatırladım..........

bu sancılı süreç boyunca.. yanımda olanlara kocaman bir teşekkür daha..
ettim aslında sık sık..
ama bu defa farklı bir nedenle..
daha önce.. üzülen bunalan kadına tahammülleri için.. onları bu kadar üzdüğüm içindi..
bu kez..
kendini olduğu ve tanıttığından bu kadar farklı bir konuma biçime getiren birine katlandıkları için teşekkür etmeliyim..
ve onlarda eğer.. bir.. yanılma/yanıltma duygusu yarattıysam.. inanç güven eksikliği oluşturduysam..
bir de teoride söylediklerimi.. eğer şüpheli bir şekilde hayata geçiremediysem..
özür dilerim...

Image Hosted by ImageShack.us

12 yorum :

alpernatif dedi ki...

:)))
Böyle yapınca yukarıdaki iki arkadaşın toplamından daha fazla tebrik etmiş oldum di mi ?

Sevgi Gibi dedi ki...

ifade edemeyip de çokça içimde yaşadığım ve ne yapsam yazmaya muktedir olamadığım şeyleri bir başkasından okuyunca tokat yemiş gibi oluyorum.
çoğu zaman yaşadığım, gördüğüm, duyduğum, algıladığım her şeyin bir düş olduğunu seçme yoluna gidiyorum. doğru yapmıyorum biliyorum. bazen çok yabancılıyorum kendimi.olması gerekenle olan arasındaki uçurum gitgide daha da büyüyor böylece.
olması gereken madem biliniyor niye uygulanmıyor o halde? devreye bir şeyler giriyor olmuyor belki de bilmiyorum.
kendi kendime böyle konuşuyorum işte, söylediğim şeyleri ben de anlamıyorum sonra. içimdeki, dışımdaki tüm ben'leri birlemek gerekiyordur belki de ama ben bunu da bilmiyorum ki....

kayipsimurg dedi ki...

bir zamanlar tartışmıştık ya...
Ben seni senin çizdiğin resimle değil kendi çektiğim fotoğraflardan tanırım...

carpediem dedi ki...

okuyorum
izliyorum
düşünüyorum
karar vermek zor geliyor artık...
hayatı okumak mı
kolay kılan,
hayatı yaşamak mı
aslolan...
geçerli olan nedir,
insan yaşamak zorunda mıdır?
herşeyi,
tekrarlar bıktırmaz mı insanı...
kafam karışık ...

.. dedi ki...

çok hayranım sana.
kitabı da listeye ekledim, aranıp duruyorum zaten 8)

.. dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
laleninbahcesi dedi ki...

ben bu yazıya yorum yazdım diye hatırlıyorum?????

Yazını bir kez daha okudum , Hani bir yazı yazmıştın yıllar önce ona gittim ben bu yazıyı okuyunca.

Yazdım sandığım yorumda demiştim ki, seni , kendini anlattıklarından değil, başkalarını anlattığın yazılardan tanıdım ben. İşte sırf bu bile seni sevmek için bir sebepti.

Bir de yüreğinin Götürdüğü Yere git, Tanrıyla Sohbet, Ferrarisini Satan Bilge gibi kitapları hiç sevmem, okumam. Bilmediğim hiç bir şeyi söylemezler çünkü.

.. dedi ki...

aynı yorumu iki kere yayınlamışım diye kalabalık olmasın birini kaldırayım dedim, daha beter boş poşet bırakmışım gibi olmuş 8))

Adsız dedi ki...

saklanbacım.. seni de poşetini de severim =)..
lalem.. hah işte ben de.... sevmem.. ama yüreğinin götürdüğü yere git.. silsilenin başlangıcı olmasaydı güzeldi..
bir büyüğün bir genci özgür bırakmasıyla ilgili oldundan..=)

ben hatırlayamadım o yazımı ama.. beni sevmene takıldım ki zaten..
şımardım burda mor mor..

saklanbacım.. onur uduyarım..
ben de sana hayranım ki
=)

simurgum evet.. sevgiyi dikte edebilemeyiz..
ne nasıl sevilmemiz gerektiğini.. ne hatta sevilmemiz gerektiğini..
sen sev beni de.. kendi tarzınla fotoğrafınla sev.. =9

dilaram.. hayır yaşamak zorunda değildir..
ama yaşamak istediklerini yaşasa iyi olur..
meli malıları bırakıp.. kendine en azından BEN ne yaşamak istiyorum diye sormak gereklidir..
=)

ya da bunu yaşamak istemiyorum.. dayatmayın ulen.. de diyebilir elbet..

sevgi..
ona yabancılaştırma diyorlarsanıyorum..
kötü bir düş gibi algılamak..
sanki yaşadığın senin yaşamın değilmiş gibi davranmak..
bir kaış yöntemi..
gerekli de..
çünkü koruyucu..
ama kaç korun nereye kadar..
bazen de.. saldırıvermek gerekiyor..
bazen de savaşıvermek gerekiyor..

alper neyi tebrik ettin cancağızım??..

çağlar =)

kumum havIzIm.. =)

atalet..

sedencik dedi ki...

sancılı bir sürece giren herkesin...
yükselme-uçma-dibe vurma...
öfkelenme-kızma-kızdırma...
vb.bir çok hakkı vardır...
veya...
olmalıdır...
hayat öyle yada böyle öğretirken...
bazen kollar..
bazen savururken...
bu kadar hakkımız olsun di mi :)
kaldı ki özür sanırım aslında kendinden dilediğin özür :)
yinede kendindede bu hakkın var :))
kısaca...
en kocamanından...
sevgiyle...

verocka dedi ki...

.)
bence yazıyı okumayanlar var. neyse

orhan pamuk yenihayat 93 basımı.

canan otobüs yolculukları ve saatcı adam. bide opa marka traş köpüğü.
oysa değişir deyip kapatıyorum pragrafı.

simyacıda züccaciyeci olamaycağıma karar vermiştim.

martı. aslında anılarım vardı ama uzun hikaye.

küçük prenses okumadım. Neden mi soyluluk hiç ilgimi çekmemişti. Prensesli şeyleride okumadım..

yüreğinin götürdüğün yer mi.
ehi
allam bana mektup yazacak kimsem yok ki. bak bu hazin. hazin ne hazin bir kelime.

ama ben kitabı bilmiyorum.

sorumluluk hiç kimsye ve hiç bir şeye duymamak gerekirmi allam anarşist mi oluyorum.

Adsız dedi ki...

verocka..
yeni hayatları bile bi seferde.. bi solukta okumuştum.. =)

yazık olmuş..

küçük prens..
prenses değil..
o da vardı
ama geç..

küçük prens.. okumalısın..

ben yazarım sana mektup.. hem el yaım da okunaklıdır bak..
sen bi posta kutusu bul yeter..
=)

***********

sedenim ayrık otum..
sen beni az biraz kayırıyosun sanırım =D
sevgiyle..

atalet..

Follow my blog with Bloglovin