9 Nisan 2009 Perşembe

...

tuhaf bir hafta idi.. geçen hafta benim için..
herkes farkında son zamanlarda sıkıntım var..
sıkıntı benim değil elbet kaynağı başkası
sıkıntısı bana kaldı..
ama daraldım..
tam doluya koydum almadı..
boşa koydum dolmadı durumu..

sıkıntımı bir kaç akîl kişi ile konuştum..
akıl almak değildi de ..
anlayacağına inandığım kişilerle paylaşıp yükümü hafifletmekti derdim..
ama geçici oluyordu bunun etkisi..

derken en olmadık şekilde geldi berraklaşma..
cuma akşamı yemekteydim.. eskiiiii tanıdıklarımla..
dost ya da arkadaş diyemiyorum..
arada bir araya gelebildiğim kişiler diyebilirim sadece onlar için..
tanıdıklar..

benimle hiç ilgisi olmayan konulardı konuşulanlar..

biz çok gençken beraberdik iş yerinde..
o zaman da ayrı ayrı idik..
kişiliklerimizle..

aradan geçen yıllarda herkes kendi karakterine göre yollar çizdi..
bir şekilde.. bir nedenle hadi toplanalım dedik..
gecenin bir noktasında çok önemli birşeyi farkettim..

anlattıkları şeyler..
yaşadıkları..
dilekleri..
övündükleri..
başarı olarak gördükleri..
kırıklıkları..
sorunla baş etmeleri..
eğlenceleri..
o kadar farklı idi ki.. benden.....

çoğunu dinlerken..
yzümde kibar bir gülümseme ile..
içimden "hiç işim olmaz" cümlesi geçip durdu alt yazı gibi ...
onlar aslında toplumun geri kalanı gibi..
çan eğrisinin yoğunlaştığı alanın bireyleri..
ben hiç bir zaman o alanın insanı olmadım ki..
hep kenara dökülmüş üç beş kişiden biri idim..
o kenardaki üç beş kişinin beklenen kalıplaşmış davranış özellikleri yoktur ki..

e o zaman ben neden kendimden beklenti geliştirdim..

ve bir başkasından..

hem de uzun vadede..

ve geleceğe dönük...

olayın tanımı hatalı imiş bi kere baştan..
utanmadan o tanımı ben yapmışım bi de..
e o zaman ben ne demeye sıkmışım kendimi..
neden çan eğrisindeki kalabalığın arasına yerleştirmeye çalışmışım kendimi..

bilmiyorum..

bunu da sorgulamak bana yabancı..
çünki de ondan.. derdi bebecikken yeğenim..
işte doğru cevap..

anlatılanları dinlerken o gece..
farklı varoluş biçimlerini dinlerken kişilerin..
birden .. farkettim.. bunu..

sonuç beklemeyin..
yok bi sonucu..

akşam o... aradı ..
gel bira içicez.. sen de katıl dedi..
gittim.. içtim biramı miss..
gittim eve..

kendinden esirgemeyeciksin..
dört/dört beklemeyeceksin..
yok çünkü..

bu da bugün meylde geldi...
Hayat kısa
Kuralları Yık
hemen affet
tutkuyla öp,
dürüst sev
içten gül
Ve gülümsemeyi asla bırakma…

hayatın ne kadar tuhaf olduğu önemli değil
hayat her zaman katılmayı beklediğimiz bir parti değil
Ama burada bulunduğumuz sürece gülümsemeli ve, şükretmeliyiz…
sonunu tadını çıkarmalıyız olarak değiştirebilirim ben..
********
bizi kendimize en iyi hatırlatan.. getiren .. düzelten şey..
yabancı bulduklarımız mı ?? acaba..

ruhuma en kardeş olanlar.. bu etkiyi yapamadığına göre..
********

12 yorum :

alpernatif dedi ki...

İşte orası esasında kırılma noktası

sorunum olduğu zaman kolay kolay (asla değil)kimseye anlatmayı sevmem
sebep ?
çünkü çözümü yok
Aslında vardır
illa ki bir çözümü vardır
Ve ben onu bilirim

aşk meşk işleri ise uzak dur
sağlıksa doktora görün
paraysa harcamaları kıs
vs vs

ve zaten derdimi açtığım kişilerinde verecekleri yanıt bunlardan farklı değildir

sorunlarımız fizik problemi değil ki aklımızda çözemediğimiz denklemi biri gelip "ahan da bunun sinüsünü alırsan cuk diye oturur" desin !

dertlerimiz insanlarla alakalı
ve işin içine insan girince herkes her şeyi zaten bilir

evet var olan çözüm aslında yok bizim için
haliyle sormaya gerek yok

ama o işin anlatıp da rahatlama kısmı yok mu ?
işte güzel olan yan o
ben anlatayım,birileri dinlesin
hatta suç kimde olursa olsun bana hak versin
gerekirse "vah vah" desin

içimin yağları eriyor valla :)

.. dedi ki...

bizi kendimize en iyi hatırlatan şey yabancı bulduklarımız mı acaba?
sanırım öyle.
ancak o zaman uzaktan bakabiliyoruz galiba görmemiz gereken şeye.

laleninbahcesi dedi ki...

uzun yalnız yolculuklar yaptın mı hiç. Ne acaip , kimseye anlatamadığın sırlar paylaşılır o yolculuklarda, hayatında ilk kez gördüğün ve bir daha da görmeyeceğin biriyle çünkiii de ondan iş orda O kişiyi bi daha görmeyeceksin . İşte işin özü burda ataletim çook öptüm seni ben

uctemmuz dedi ki...

senin ruhuna yakn olanlar...senin gibi düşünenler...çünki de ondan..:) ancak senden farklı olan bir şeye baktığında sende farklı olan şeyi anlıyorsun bebekim.
bi de senin ruhuna yakın olanlar, seni sevdikleri için...senin gibi sevdikleri için, bazen susuyorlardır. vardır bir bildikleri...
bu netleşme anı bana hep şu görüntüyü hatılatıyor. hani matrix'te de vardı. bulanık camı önce köpürtüyorsun, sonra bir siliyorsun...pırıl pırıl ortalık...
ondan sonrası kolay...hele bir de üstüne üstlük camı açmayı da becerirsen...o zaman içeri temiz hava bile girer...

kayipsimurg dedi ki...

sabah muhalefetle başladım zaten, muhalefete devam edicem huysuz günümdeyim:)
Üçtemmuza muhalefet edicem bu defa:
Ben kendi adıma ruhuma yakın olanları dürterim sadece. Susmam susamam. Yakınımdakileri dürter, uyarır, uyandırmaya, benim gördüğüm tümsekleri farketmesini sağlamaya çalışırım. Onun ayağına takılan taş beni acıtır çünkü. Ruhuna yakın olanlarla aynı yöne bakarsın çoğu zaman ama aynı şeyi görmezsin. Bana yakın olmayandan bana ne bildiği gibi ağlasın.
Ama bazen elinde olanın farkına varmak için etrafa bakmak iyidir. Bu okulun en güzel kızının iyi arkadaşlarından birinin çirkice bir kız (hadi şirin diyelim:) ) olması gibi bişii. Hem kendisi hem de etrafındakileri güzelliğini ancak o arkadaş yanındayken farkeder çünkü tek başınayken değil...
Bi de şu hayat kısa felsefesine muhalefet edicem.
Hayat kısa: Kime göre neye göre kısa. Mesela bi kelebeke göre biz acaip uzun yaşıyoz da hani o bakımdan..
Kuralları yık. Aha buna da muhalifim. Kuralları nasıl yıkarım. Benim işim toplumu düzenleyen normlar. Nasıl para kazancam sonra. Bana bakıcanız mı?

Hemen affet. Valla hiç de bile kolay kolay affetmem. Deve tarafım vardır hafiften. Tartışmayı 10 sene sonra kaldığım cümlenin yarısından devam ettirebilirim.. Affetmek o kadar kolay olursa ne anladım ben o affetmeden.
Tutkuyla öp: Burda konuyu iki kısma ayırıp işliycez. kimi ve ne zaman sorularını sormak lazım sonra "tutku"dan kasıt ne. ne demek istemiş yazar burda.. bunun da açıklanmasını istiyorum.
Dürüst sev..Yine birden fazla soru sorduran bir emir cümlesiyle karşı karşıyayız. Dürüstlük kime. kendine mi karşındakine mi? kendineyse sevmek aslında çoğu zaman insanın kendine haksızlık etmesi boyutuna varıyor. Dürüstlük edilmiyo bu durumda. Eee karşındakine seni seviyorum dediğin anda kendini bulunmaz hint kumaşı sanmaya başlıyor. Nasıl olcek bu dürüstlük ha sorarım size nasıl?
İçten gül: Gülmek hele içten gülmek kolay mı bu devirde. İçten bir gülümseme bile çoğu zaman az bulunur bir lütuf olmuşken gülmek.. sonra bi de kendi kendine gülene deli derler diye bi atalar sözü var. Bişey biliyo ki söylüyo atalar. Eee bu durumda gülmek zaten iki kişilik bi eylem. Her zaman güldürecek birini nasıl bulucaz bu nu da bi izah etseniz ...
Ve gülümsemeyi asla bırakma: Bu bir yaşam biçimi olabilir ancak:) Burada söylendiği haliyle Gülümsemek bilinçli bir eylemdir. Her bilinçli eylem gibi bir mantık süzgecinden geçer ve kar zarar hesapları yapılır beynin bir köşesinde. Oysa eğer gülümseyiveriyorsanız bu bilinçli değildir. Bir yaşam biçimidir ve o zaman içten olduğuna inanırım ancak. Gülümsemeyi hiç bırakmamak bir hesap kitap işi oluyor. Bu dürüst sevip hesaplı kitaplı yaşamak hangi kitaba sığar..
Hay allah gene mi münasebetsiz yorum oldu :) Yok yok bu defa münasebet var bütün mesele asıl yazıdan uzun olmasında:)

uctemmuz dedi ki...

anacumm...bana muhalefet edilmişşş...:)

şöyle oluyor be simurgum...sen en yaknındakine ne kadar anlatırsan anlat,ne kadar dürtersen dürt kişi kendi kafasına dank etmeden olayın özünü kavrayamıyor. aslında atalet de bir noktada söylemiş ya: sokma akıl kapıya kadar dayanıyor.
o yüzden,
ısrarla durumun özünü kavrayamayan ve dertli bir arkadaşım varsa, sorularla, canlanırmalarla anlatmaya çalışıyorum ben...üstüne çok gittiğimde kabuğuna çekiliyorsa, ya da o andaki yanlışına daha bir ısrarla sarılıyorsa susuyorum...ama onu yalnz bırakmadan tabi. susuyorum ve bekliyorum...elbet kendi de görecektir diye düşünüyorum...
Böylecik yani...:)

uctemmuz dedi ki...

ama tabi pratikte "tek yol devrim" diye bişey yok...çeşitli yollar var...her biri de işe yarayabilir.
(ay şimdi bu olabilir noktasından kaos teoremine gelirim ki, buna izin veremem...)
iyi gecelerrr...:)

geçkalmadımki dedi ki...

Tadını Çıkarmalıyız...
Ruhuna kardeş olmak dileğiyle :))
Sevgiler :))

Adsız dedi ki...

alperim natifim..
çözümü biliriz.. yapasımız yok..
ama dert yanmanın anlatmanın ferahlatıcı etkisi süper.... diyosun...

ama ööle diil işte..
yoksa..
sığınacak bahane arıyodum..
iyi hissetmek için .. sorunu halletmekten kaçmak için de..
bana benzeyenler sorunu halletmemi beklerken..
ama işe yaramazken ..
bana benzemeyenler bana halletme gücü veriverdi..
gibi olur o zaman..

ööle deil..
sorunun sorun olmadığını idrak ettim ben..
*********

ayçöreğim..
benim durumumda..
onların hayata bakışı..
benim bunu ne kadar tuhaf bulduğum..
bana kendimi.. hayata bakış biçimimi hatırlattı..
neden mi..
bilmiyorum......
onlara uzaktan bakarken kendime mi yaklaştım..
beni sıkan olayın aslında benimle ilgisi olmadığını mı düşündürdü..
hiç bilmiyorum...

*********

lalem..
en sevdiklerim.. uzun yalnız yolculuklar..
ama inan yalnız sürdüler..
hiç de anlatmadım..=)

ketum ben...
kaptım ben de öpücükleri..
yenilerini bıraktım kendimden...

*********

3 temmuzum...

benden farklıların benim içime göz atmalarınabile dayanamam..
şok geçirirler bi de
onlarla uuraşamam..
ben onlara bakınca..
kendi içimdeki farkı yakalıyorum diyelim...

ama görüntüleme dooru..
birden netleşme..
böyle yapıyorum çünkü böyle olmalı noktasından..
böyle yapıyorum..
çünkü bu!! benim.. noktasına geçiş...

********

simurgum..
bana muhalefet edilmemiş gibi görünüyo ama..
edilmiş.."ben kendi adıma" ile başlayıp......ağlasın"a kadar olan bölüme.. karbon kopya gibi
katılıyorum...
o mantra gibi şey var ya..
madde madde "itiraz ediyorum!!! " dediin...
işte orda nüanslar var aramızda..
kimbilir belki hepsimizin aralarında vardır böyle minicik farklar..
belki o yüzden mantralardan da sakınmak gerek... uyuşturucu etkileri var di mi aslında..

sadece "hayat her zaman parti deil" diyebiliriz belki....
onu bile demek için parti atmosferini bilen birileri gerek karşımızda di mi..
=)
********

üç temmuzum..
en önemlisi..
"onu yalnız bırakmadan" bekliyorum ben.. cümlesi..
sanırım böyle bi sabır..
herkesde yok..
amannn ne halin varsa gör demek ööle kolay ki....
gerisi kaos evet..
ve hepimiz bir zerreyiz.. alem içinde...ye kadar gidiyor da..
işte o zerre ne biçim baş belası olup kara delik yapcaksa .. hepimizi sürükleyecekse.. nolcak..
der .. gene karışmış olan aklımla.. bakarım ööööle sayfaya......

********

tadını çıkaralım istanbullu geç kalmayanım evet..
ve sevgiler sana da..

********

Ece dedi ki...

Allahım.. Ben gibi garip ve cahil kulunu esirge n'oolur.Gene beni aşan bişeyler çıktı karşıma.
Yavan yavan yorum yapmaktan ve rezil olmaktansa, gelip okuduğumu,etkilendiğimi,sevdiğimi söyleyip, bi de öpüp kaçayım en iyisi..

carpediem dedi ki...

yolculuk deyince ,
bir yerden geri döndüğünde,
sanırsın herşeyi değişmiş bulacaksın...
bakarsın hiç bişey değişmemiş,
aynı kalmış,
değiştirmek isterse insan,önce kendinden başlayabilmeli.

diğer insanlarla paylaş yahut paylaşma,
dinlenenler ,gözlenenler
anlık paylaşımlar,
vakit geçirme faaliyeti
anı yaşamalar...

o çan eğrisinin,
yoğunlaşan kısmında
olanlardan olsaydık
burada işimiz olmazdı,
yoktur onların içinde
bizim gibiler...

iyi gelir bazan
o tipler insana,
kendinin ne olup olmadığını gösterme babından...

onların da ne olmadığını
görmek,kendini iyi hissetmeni sağlar...

adı üstünde yabancı...

kayipsimurg dedi ki...

Nüanslar olmasa adı arkadaşlık değil aynaya bakmak olurdu. Olmalı ööle nüanslar. Hem iyidir muhalefet etmek, nüansların farkına varmak falan. Bedeni bilmem ama aklı da ruhu da dinç tutar:)

Follow my blog with Bloglovin