29 Temmuz 2008 Salı

..

önce karakteri tanıtayım olur a .. belki bilmeyen vardır..

kadın efbiaydan ayrılma..
servis şefi.. cinayet masasında..
biraz şaşkın.. pasaklı.. her daim aç.. ama yemeksiz..vakitsiz..
çekmecenin dibinde kalan 3 haftalık kuru poaçayı yemeye çalışıyor..
kocaman bi çantası var.. içinde bişiler ararken başka şeyler çıkarıp duruyor masanın üzerine..=D
bu da ona dalgın.. şaşkın bi hava veriyor..=)
her dakika kendimi ev işine vemeem ya diyip..
bütün tabak .çanağı kirlenince bir şişe şarap açıp..
bulaşığa girişiyor.. saatlerce sürüyor ama bir defada bitiyor..
üstelik yıkadıklarını koyacağı yeri bilmiyor..
tek tek her kapağı açıp..yıkadıklarının benzerlerini arıyor yeniden yerleştirmek için..
sevgilisi vaffl pişirince.. benim bir vaffl makinem mi varmış diyor.. =D..
cevap hıhı evet.. =P..
annesinden hala korkuyor.. telefonda yalanlar söylüyor..
komut dizilerine.. peki anne yemeğimi yerim ..
olur anne dikkat ederim şeklinde cevap vermek zorunda.. hissediyor..
kendine "biç" diyen eş kıdem farklı bölüm erkek kişisine..
sakince..
eğer bana "biç" denmesini sevsem hala evli olurdum diyor.. =D..

/"biç"i çevirmek zor.. geliyor bana.. abedelilerin bunu fahişe yani..
gerçek anlamında kullandıklarına inanıyorum..
ama çevirilerde "kaltak" olarak geçiyor hep..
sanırım akılla ezemediklerini cinsellikle ezmeye çalışmak bir içgüdü erkeklerde.. /

ama işinde zeki.. ve tanıklar.. zanlılar.. sanıklar.. kanıtlar arasındaki..
ilişkileri düşünerek bir bir çözen..
sorguda şüpheliyi gülümseyerek ve en davetkar ve yumuşacık baştançıkarıcı sesiyle..
sonra birden tehdite kayarak..
ifadesini doğru vermeye.. itirafa yönlendiren..
üstelik üstü kapalı ya da açık.. diğer polislerle ve şeflerle..
kendi işinin sınırlarının çatışmasını yapan..
bir kadın..
izliyor musunuz..
dı klosır..
ben arada yakaladıkça.. izliyorum..
düzenli bir kadın olabilsem.. hiç kaçımadan izleyeceğim ama.. olamıyor bi türlü..
zaten bi tı klosırı.. bi de.. hani kapanmamış dosyaları yeni kanıtlar ışığında yeniden ele alıyolar..
bi de.. birileri kayboluya da onları buluyolar..
bi tane daha vardı.. hah.. delilleri toplayarak cinayetleri çözenler var bir grup.. adli tıpçılar gibi..
isim misim bilmem..
işte bu dördünü yakalarsam izliyorum..
bazen aynı geceye denk geliyo.. ikisi filan.. yapışıp kalıyorum bazen de..
birini biterken yakalıyorum filan..


ama klosırdaki kadın..
ben bayılıyorum ona..
mimiklerine..
bık bık lafı edip odasına girerken omuz üstünden geriye yandan bakıp yaptığı etkiyi ölçmesine..
=P
çok doğal.. çok sevimli.. çok gerçek..

son bölümdeki kumpasa göre..
iranlı aile..
kadın kızı kocası oğlu..
adam bir kat otoparkta öldürülüyor..
badi gardıylala beraber..
sonunda..

kapalı iranlı karısının.. abedeli doktoru ile bir olup..
adamı öldürdükleri çıkıyor ortaya..
benim hatun bu ikisini sorgularken.. tam da bu noktada..
abedeli doktor iranlı kadına..
-bana bırak ... dedi..
ve sonra polislere dönnüp..
-avukat istiyoruz dedi..
benim hatun.. iranlı kadına döndü..
-kendi yerine gene bir erkeğin mi karar vermesini istiyorsun..
dedi..
-sanırım kocanı bu nedenle öldürdün.. ama işte sana bir fırsat..
bir kez kendi adına karar ver..
kendi adına konuş..
ya da gene söz hakkını bir erkeğe devret..
bizim detektifin gözüne baktı baktı.. iranlı kadın ve..

-o (kocam) beni irana geri göndermiyordu.. 17 yüzyıla geri gönderiyordu..
-konuşmak yok evden çıkmak yok yaşayamazdım.. dedi..

anladık o zaman..
bu nedenle kocasını ve onun badigardını öldürmeyi göze aldı..
benim kadın bu durumdan o kadar etkilendi ki..

sonraki sahneyi.. bu etkilenişe borçluyuz..

duygularını.. mimiklerini çok güzel kullanıyor.. benimki..
film yönetmeni bunu belirtmek için hoş bir çekim yapmış..
kadın masasında.. önünde dava dosyası açık leptopda..
dalgın oturuyor..

sevgilisi ile akşam iş çıkışı yemeğe gidecek..
ama o anda onu düşünmediği belli.. açıkça..

adam odaya geldi..
kadının pardösüsünü aldı..(bu arada narçiçeği bir pardösü bu bahsettiğimiz)
ve ..
hadi artık çıkalım havasında.
giymesi için havada tutarak beklemeye başladı..
kadın masadan baktı..
baktı..
basitçe boşanmak yerine..
özgürlüğünü elde etmek için..
biri masum iki kişiyi öldürmek zorunda kalması dedi..
ne kadar kötü..

sonra dikildi adamın önüne.. ama tutulmuş mantoyu.. giymedi..
aldı..
koluna attı..
kapıya geldi.. eli kapı kulpuna gitti..
ama durdu adama baktı.. adam gülümsedi..
uzandı açtı kadın geçsin diye..
sonra koridorda kadın..
ama sen ısmarlıyorsun dedi.. yandan bakıp..
gene omuz üstünden..

şimdi..
ben hep uyumlu ilişkileri dansa benzetirim..
herkes rolünü bilir..
aynı anda.. bir şeye atlamazlar mesela.. herkes doğru uca yanaşır..
koşarken yürürken çarpışmazlar..
birbirlerinin boşluk içindeki yerini bilirler..
toplum içinde biri dudağa öpücük kondurmaya kalkınca.. diğeri yanağı çevirmez mesela..
nerde nasıl öpüşeceklerini bilirler..
mantosu tutulsun kapısı açılsın diye uzun ve manidar beklemez kadın mesela..
ya da.. aynı anda mantonun yakasına kapının koluna atlamazlar ..

neyse anladınız sanırım ne kastettiğimi..
bunun birlikte geçirilen süreden çok..
birbiri ile uyum ve birbirini tanımakla ilgisi vardır..
yıllarca beraber yaşayıp güvenlik alanını dikenli tellerle koruyanı var ..
birbirinin alanında dans edeni.. ayağına basanı var..
birlikte geçirilen süre değil..
birbirleriyle ne kadar konuştukları değil...
birbileri hakkında ne söyledikleri değil..
ama herkesin diğerinin hayatındaki..yerini sınırını bilmesi..birbirinin dilini bilmesi..
önemli olan..çift olmada..
bu dabence..
iki tarafında sağlam karakterli olmasını gerektiyor..

işte aslında bunlar da yeni bir çift ama genellikle bakışarak da anlaşabiliyorlar..
iş için itişip dalaşıyorlar ama özel hayat sokmuyorlar filan..
genel olarak hangi anda kim önde yürüyecek..
kim oturacak kim kaveyi koyarken kim oturup bekleyecek gibi sorunları yok
uyumlular..
ama bu olay ile..
özgürlüğün bazen bir hadi gidelim diye tutulan mantoda..
bazen açılası beklenen bir kapıda..
olduğunu pek güzel vurgulamıştı..

tıpta hep diyorum ya bir düşünülerek yapılanlar var..
ilk defa bisiklete biner gibi..
beyin kabuğundan.. yönetilen davranışlar..
bir de yıllardır yaptığınız şeyleri yaparken..
daha ekonomik kullanımlar var..
beyin alt alanlarında.. idare edilen..
ocağı yakmak mesela..
musluk açmak..
ancak modeli değişikse.. bakar ve beyinin kabuğu ile yaparsınız bu işi..
kendi evinizdeki bin yıllık ocak .. musluk..
için değil..

işte ilişkiler de böyle..,
ama bu birinin alanını diğerinin üzerine çıkarması anlamına da gelebilir diyerek..
hassas teraziye de koydun mu..
denge şaşıyor doğallığını kaybediyor..
di mi..

hele hele kadının haklarına sahip çıkmasının..
onun kendi kapısını açmak zorunda.. olduğu geyiğini çok duyduğumuz canım ülkemde..
feminist ya.. ona karşı kaba da olabiliriz..
nasıl bir mantık ise..=P..

ben bu sefer dizinin genel yapısının dışında..
bu sahneyi yöneten kişiyi ve senaristi pek merak ettim..
aradım..
buldum..
senarist..
jeyms daff.. bir röportajda..
baş roldeki kadının içinde..
hem kendisi.. hem kızkardeşi.. hem annesi hem de..
yapımcılardan birinin olduğunu söylemiş....



bi site buldum.. çok eğlenceli..
dilerseniz bi bakın derim...........

*************

durum.. jeykıb dı layırı biliyor musunuz..
toplama kampındaki hayalci yalancıyı..
mottosu...
"hiç bir umut kalmadığında..
umut uydurmalısın".........
olan ve rabin vilyımsın oynadığı filmi..
her felakete.. bir şindlır gerektiği kadar.. bir de jeykıb.. gerekir derim ben..
şindlır işini görene kadar.. diğerlerinin dağılmaması için..
ben de jakıbiye miyim bu durumda..
evet.. sanırım..

*************

7 yorum :

alpernatif dedi ki...

Dur dur
Hemen kaldırma yazıyı
İlişki kurallarını ve düzenini bir not edeyim
Ondan sonra :D
Bir de iş ortamında değilde evde sakin kafayla oturup okuyayım bakayım

Kedi Narnia dedi ki...

yazının ilk paragfını okur okumaz anlamıştım hangi filmden bahsettiğini :) herşeye değinmişsin ama kadının diğerlerinden farklı olan aksanından bahsetmemişsin hiç :) o aksanlı halini kavrayamamıştım filmin ilk bölümlerini seyrederken. çünkü kadının başka filmlerini seyrettiğim için neden böyle garip konuşuyor diye anlam getirmeye çalışmıştım. aynı kadın birde herşeye alaycı bir ifadeyle teşekkür eden bir özelliğe sahip. en başta bu tavrından ötürü tüm ekip tarafından yadırganmış, alaya alınmıştı... ama o kadın, aç gezmekten çok tatlıya deli gibi düşkünlüğü var fakat az yemeye çalışıyor sözüm ona. ve bunu bilen arkadaşlarıda tatlı tatlı dalgasını geçiyor ara sıra onunla... evet anlaşılacağı üzere the closer'ın bende müptelalarından biriyim. e2 de oynuyordu o dizi. o yüzden sen keşfedememiş olabilirsin hemen. şimdi tekrarlarını koyuyorlar cnbce ye ve bahsettiğin bölümü seyretmiş bende çok etkilenmiştim... diğer ismini hatırlayamadığın dizilerden birinin adı cold case :) bu yorumdan anlaşıldığı üzre cnbce nin sıkı takipçilerinden biriyim...

ilişkilerdeki uyuma gelince. ben hep o tarz bir ilişkiye sahip olmayı hayal ettim. bu iki kişinin birbirini çok iyi tanımasıyla alakalı dedin ya belkide niyetim o kadar iyi tanınıyor olmaktı bir xy tarafından... ama kendime güveniyorum bu konuda... sanırım beraber olduğum adamı tanıyabilme ve ona göre davranabilme konusunda çok fazla acemilik çekmeyeceğim ama karşı taraf ne yapar bilmem :P

jeykıb tı layırı seyretmiş ve çok etkilenmiştim... umudun bittiği anda söylediği minicik bir yalan yüzünden nelerde gelmişti başlarına....

Adsız dedi ki...

Kış boyu en sevdiğim diziler kold keyz, vitaut a treys (kayıp bulanlar), csi-ny (new yorklu adli tıpçılar) oldu. Yazın pek dizi izlemiyorum ama Dı closer'ı kardeşim tavsiye etti, rastlayınca bakıyorum. İranlı kadının itirafı sırasında elektrikler kesilmesin mi!!! (hep klimalar yüzünden). Ama manto tutma sahnesini kaçırmadım. bir de Dexter var kardeşimin tavsiyesi. Gündüzleri adli tıpçı, geceleri seri-katil. Ona bir kere rastladım, daha kanım ısınmadı ama belki izlersem severim. Neden bu adli tıp dizileri bu kadar seviliyor acaba? Bu sene bir yurdışı uçuşunda film olarak vitaut a treys'in bölümlerini yayınladılar da pek şaşırdım...Her milletten insana hitap ettiğini falan tespit etmişler ki uçakta bile onu gösteriyorlar?!

laleninbahcesi dedi ki...

izlemiyorum yav, ama sen anlatınca ilgimi çekti. Bazen criminal canala takılıyorum ama içim ürperiyor.
Umut olmadığı zaman umut uydurmalısın sözü tam bizim ülkemize göre. Bu ara acilen umut uydurmalıyız. Öptüm seni ataletimm

Adsız dedi ki...

hani o omuz üzerinden bakıp da,
tepki ölçme var ya..
pek olmaz normal hayatta ya ataletim..
dizilerin, filmlerin güzel yanı da bu işte..
pek olmayanı,
hep olurmuş gibi göstermek.. :)

bir de şu uyumlu ilişkiler meselesi..
birbirlerini ilk tanıdıkları andan itibaren %100 uyuma inanmak zor..
uyum tememli şart..
elektrik gibi..
kimya gibi..
bunlar olmazsa,
uyum da olmuyor zaten..
bir iğretilik oluyor..
ancak zamanla da gelişip,
büyüyebiliyor uyum..

babam karşıdan karşıya geçerken,
erkek araba gelen tarafta durur derdi..
kadını korur..
nezaket kuralıdır..
dünlüğün babasıyla birlikte olmaya başladığımızda,
ben otomatik onu ata ata arabaların önüne,
o da öğrendi işte :)

uyum gelişebilir..
iki taraf da istedikten sonra :)

Adsız dedi ki...

sondan başlayacağım yorum altlarına..

oyam..
zamanla oluyor diyorsun ya..
o dediğin kendini kandırmak..oluyor aslında..yıllarını bir arada geçirip de.. hala hiç uyuşamayan ne çok insan var..
aslında temeli..
sanırım yeniden düşününce.. saygı..
ve kendine güven.. karşıdakinin değişmeyeceğini bilmek ve olduğu şeye saygı duymaktan geçiyor..
fizik ve kimya.. ile beraber o uyum ya ta baştan oluyor....
ya da..
bi taraf oldu oluyor diye kendini kandırır..

güçlü insanlar her taşın altından kalkarım sanır da..
işte evlilik öyle bir taş değil..
ha oldu ha oluyor diye.. ömür biter..
bi bakarsın ki..
hiçbiryerde değilsin hala =)...
bir uyum yok aramızda.. ama biz hala evliyiz.. beraberiz modeli de vardır bunun..
daha iyidir..
diğeri yeterince uğraşırsam olur.. fikri.. bence perfeksiyonizm aşkına.. vazgeçememek ve kendini kandırmaktır....
yaradan korusun.. bu durumdan ..herkesi..
*************
lalem.. jeykıb kadar umutsuz değiliz ama...
bunu da biliyoruz..
daha ne olsun.. du ben masal anlatayım size gene..
*************
hbaşakım ..
ben bu türde..
eskiden hafiyelik derlerdi hani..
zeka bilmecesi gibi tüm gerilimleri severim..
ama bunları daha da sevdim.. toptan =)
*************
dolfinim..
iyi dileklerim seninle..
şişte bu işler zorlama ile olmuyor..
bi şekilde oluyor.. olunca da hoş oluyor..

filmi seyretmiş olmana ve beğenmene sevindim.. benim favori filmlerimdendir..
***************
alperim..
hiç bahsetmesen de..
sanırım sizin de uyumlu çıkacak testin sonucu..
=P
baksana bugünkü yazında.. hanımın sana hak vereceğini söylediğin konuya..=).........

hbasak dedi ki...

Dün sofrada bu yazıyı andım. Anne-baba, anneanne-dede teyze vs. birarada büyük sofra. Yok, bizimkilerde tarafların "birbirlerinin boşluk içindeki yerini bildiği" uyumlu ilişkiler yok...Çift olarak da ana-kız, abla-kardeş olarak da yok. Herkes aynı anda aynı yere uzanıyor ve çok konuşuyor. Söze çok meraklıyız çünkü. Bana kalırsa birinin elini masada ileri doğru uzattığını görünce hiç söz etmeden alıp istediği tuzluğu ona doğru uzatmalı, teşekkür için bir bakış kafi. "Tuz mu istedin, dur sana vereyim, al işte burada" "evet, lütfen uzat onu bana, zahmet oldu, sağol"...ve daha bir sürü gereksiz söz edildi mi ruhum daralıyor, geriliyorum. Ama bakıyorum diğerleri -bu arada tuz çoktan çorbaya ekilse de- illa ki lafları peşpeşe sıralıyorlar, benim niye kızdığımı anlamıyorlar, onların tahammülsüzlüğü sessizliğe.

Follow my blog with Bloglovin