gerçi blog okurlarını dağıtana kadar inat ettik düzensiz yazdık di mi canıtın..
ama olsun..
tilkilik var serde işte..
lise boyunca sekiz sene gri ve beyaz giydikten sonra yıllarca giymemiştim gri..
sonradan da.. eh bir tane filan gri veya füme aksesuar bulundu o kadar..
ama bir geri saplantısı almış durumda beni..
morla da yakışıyor tabi..
bi de bjle birlikte seviyorum..
kumun üzerindeki gri denizde yuvarlanmış taşlar gibi ya da kendileri gri bej çizgili olmuyorlar mı hani
onlar gibi..
bi de iki yıllık siyah beyaz mor dışında giyememem aman döneminden sonra.. azıcık turunculanasım gelmiş durumda..
ama yine aksesuar .. yoksa mor kıskanır..
gri bana volkanları.. külü.. donmuş çimenlerin yeşilimsi grisini anımsatıyor serinlik duygusu veriyor.. ama yüzümü de.. mumyalara benzetiyor.. o yüzden kırmızı rujsuz çıkmam abi durumu oluştu.. ama kırmızı ruj turuncuyla da morla da gitmiyor..
işte bu hafta böyle bir derdim var..
hem aksesuarlarımla uyuşacak hem de griyi parlatacak bir ruj rengi söyleyin bakiim..
**********
erkek okurlarım geri gelin.. gezi yazısı.. yol yazısı.. meyhane yazısı.. ctesi bir meyhane.. sakın yanılıp da gitmeyin diye söylüyorum.. feysdeki resimlerdeki gülüşüme kanmayın.. yemekleri lezzetli de olsa.. servis kötü.. garsonlar.. terbiyesiz.. ambiyans tatsız..
sevmedim.. bi daha da gitmem.. aynı binada en üst kattaki yerin aksine.. sarısiyahavlumudurnedir..
*****************
ben birçok kişiye obsesif nooolcak derken..
galiba kendim gizli obsesifmişim..
=)
gerekçelerim..
gün sayarmışım..
bi aralar ondörtmetrekaredeondörtgün.. diyordum..
şimdi on ikigün diye dolanıyorum..
onikigündür çok gerdi beni ev ahalisi.. aklımda bi gitmek fikri..
ki gerekçe iki bu oluyor..
gitmek.. takıntısı..
ikili üçlü majüskül harfleri olan marketlerden birinde dolanırken.. termos.. hem de mor görüp almıştım .. anlatmışmıydım..
ve üç tane de metal halka gibi sapı olan takılıp çıkarılabilen sapların içine oturan mükemmel beyaz porselen fincanlar..
çekirdek sen yola üç kişi çıkıyorsun dedi diye.. ancak üç adet alabildim..
neyse işte gitmek takıntısı gelince..
topladım termosu fincanları neskafenin yeni çıkardığı serinin mayld olanını.. süt tozu ve kepekli kurabiyeleri..
ev yapımı süslü bej boyalı.. gri-mavi bej tual dö juy kumaşla kaplanmış sepetin içine yerleştiriverdim.. üzerine hangi ben gibi başka manyak parisin ortasındaki adadan hem de fred periden kurulama bezi alır ki dedirten kırmızı bej yumurtalık desenli örtü yerleşti.. benzincide her türlü sıvı takviyesi ve candanın son albümü.. kırıkkalpler bişeysi..
iki de ne desem dost arkadaş sırdaş keyifortağı hatunu bana katılmayı kabul edince kareyi topladık..
tamam biliyorum kare dörtlüdür hani pokerde briçde filan ama bizim üç fincanımız var.. her fincana bie sevilen olunca.. sonuç böyle işte.. benim yol karem üç kişiden oluşuyor..
albümden sonra bi takıntım daha oldu.. gitmek takıntısı duruyo da.. bi de yanına “git”… takıldı
dinlemediyseniz dinleyin ama en azından sözlerini okuyun bulup..
yeter ki onursuz olmasın aşk diyen şarkı kadar yer etti benim gönlüme..
diğerleri albümün birince ve onikinci parçaları..
ilk şarkıda herkesin gönlü kırık diyor..
e kim kırıyor o zaman bu kalpleri dedim.. sanırım karşılıklı.. kısır döngüsel bişey.. birinin kalbini sen kırıyosun biri de seninkini.. öylece kimsenin ahı kalmıyor.. desem öyle de değil..aslında kimi durmadan kalp kırıyor mesela.. ee.. demek sayısal değil.. nicelikle ilintili bişi bu.. bir tanesi yetiyor… ki bütün kalpler kırık durumu var.. =)..
bir albümün beğendiğim parçasını ripiite alıp al başa sar başa dinlemek de benim takıntım aslında.. sadece git”e özel değil.. yanılıp şaşırmayalım.. etti mi bi takıntı daha..
yollar ormanlar içinden gidiyordu. meşeler hala sonbahar renginde olsa da birkaç bahar tomurcuğu birkaç süsen birkaç nergis birkaç da.. hellebores bulduk.. onların altından da mini mini kış menekşeleri.. violavulgarisler..
ormanlardan ilk kıyıya varışta.. bir erkek tarafından verilen rahatsızlık yüzünden kısa kalabildik ama kahve molamızı aldık.. fincanların hakkını verdik.. ama şöyle bi rahat fotoğraflayamadık..
=P
bi erkekten mi korktun atalet demeyin kızarım..
erkek dediysem beygirdi..
aa bi attan mı korktun filan demeyin sapın bak ona da kızarım..
hem azgın hem de köpekler gibi alışmış beslenmeye oralardaki lokanlara gelenlerden.. aralık pencereden burnunu dudağını içeri uzatıp duruşuna bakılırsa.. açtı..
biz yine erkekleri sevdiğimiz gibi.. şefkat gösterelim dediysek de.. eh biraz da nankördü şu meşum Y yüzünden..
benim de bu hayatta bir çifte daha yiyesim olmadığından.. blokladım kendisini.. sürdüm arabayı.. bir başka kıyıya varmadan hemen önce hamur molamızı verdik.. canım ülkemde gözlemeye mantıya aç kalmayız.. hiç bir bulduğumuzda da.. burun kıvırmayız..
son durak.. yine sahil.. son bir saatlik gün ışığını kumsalda değerlendirdik..
ben yine hedef kulemi.. yol göstergemi yaptım fotoğrafladık yine viktoryaalber müzesinin sahillerdeki taşlar projesine eklenmek üzere.. /takıntı/sonra yeni fikirler geliştirdik.. bu kez martı.. tüyünü /takıntı/balkonundan kolayca kandırıp yanıma kattığımız güzel kadın eliyle ulaştırdı bize.. onu da ekledik minik taş yığınına..
bu kez hamsileme vaktiydi.. şans yine güldü.. bir şömine deyip durmaktaydık kış başından beri..
onu bile yapabilirdik ama kütükler nedeniyle yapmadık.. olsun baktık ateşine..
döndük işte..
duş sonrası.. araba kullanacağım için içemediğim alkohol dozumu merlotundan seçtim gene.. kocaman bardakta.. /takıntı/ iyi geldi..
ve bir hafta sonumuz geçti bitti..
giyinme alanım tımarhane gibi.. oniki gündür üstüste attığım takılar fularlar.. aksesuarlar..
bu akşam onlarla uğraşasım var.. hızlı giyinip evde yine hiç durmayasım var..