2 Mart 2016 Çarşamba

artık pek kimse okumazken de simone.. ben birilerine konuşur gibi yazmaya devam.. olsun .. sen varsın.. çay alır mıydın..



bağladığın yerde.. ölürüm...
sabah rutininiz nedir bilmem..
benimki..
hemen kahve içmeye koşmak..
ve o arada haber kaynaklarımı okumak..
o yüzden telefonu veya ablasını alıyorum elime..
cünkü haber..
tibitırda ..
neyse..

telefonumu elime aldım ve sağ üst köşesinde..
ekranın..
parlak bi güneş gördüm..
beni nedense..
istinyeden bağlamış..
istinye güneşliymiş sevindim..
onlar adına çünkü..
benim baktığım camda bir gri bulut ve pıt pıt yağmur serpiştirmesi vardı..

biraz önce telefonu tekrar elime aldım..
bir yerden msj gelmiş..
dikkat yağmura yakalanabilirsin demiş.. 
sağ üst köşeye baktım..
yerim istanbulmuş..
bulutlar varmış..
bu sefer de.. güneş giriyordu gözüme pencereden baktığımda..
üstelik bencileyin bir bina içre yaşam geçirenin yağmura yakalanma olasılığı nedir..
sorarım size..

tesadüfen komiklikler olmasa..
meteorolojinin bugününü bana adaması gibi..
yaşam başka yerde diye dolanır dururdum..

zira karanlık ve !?!?!? bir gün bugün yine..
nefesimi tuttum ve öğleden sonra dördü bekliyorum..

dört bacaklı minarenin son hali..
içler acısı..
daha da acıyor içimiz bina olmayan kayıplarla..
o yüzden o ünlem-soru-ünlem-soru kaygısı..

haftanın sonu.. harketli geçti simone'cuğum..
hareketli olmasını planlamıştım ama..
bu şekilde değildi hayalim..

tam bu mevsimlerde ben..
tanıdık balıkçı tekneli balıkçı olsa isterim..
sabahın kör vaktinde sarıp sarmalanıp..
bir elimde poğaçalar bir elimde kahve dolu termosumla..
cebimde sadece kitabımla..
onun teknesine sızmayı..
rüzgar altı baş altı bir yer bulup..
sarı yağmurluk içinde saklanıp..
onlar naaparsa yapsın ben rüzgar martı çığlıkları ve motor patpatları arasında..
öyle dünyada uzak kitap okumak isterim..
kendime bir film karesinden bir an yakalamak..

ağ atacak kadar büyük tekneli balıkçı ahbapları olanlar temasa geçsin benimle..
acil..
bugün öğleden sonra dörtte..
endişe kaygı nöbetindeyim.. 
ama sonrasında serbest olacağım..

işte bu filmatik hafta sonlarından biri de..
bağlar pıt pıt uyanırken kitap okumak elimde bir şarap kadehi üzerimde bir battaniye ile..

malum okurken hareketsiz kalır insan ve hareketsizlik de üşütür..
ruh da üşür..
kaygılanırken..

o yüzden bilindik bağlara.. 
vino dessera bağlarına gidesim vardı erkenden uyanıp..
program değişti sonra..
evde kaldık..
tamam koltuk da olur okumak için derken..
mutfağı yakmaya çalıştı çb..

biliyorum.. bu biraz saldırgan bir ifade..
ben de üstelik.. bildiğin çatır çatır yakmıştım mutfağı..
zamanında..
ama özür dilemiştim ben...
sigortacıdan bile..
hem kendim temizlemiştim kendi yaktığımı..

köpek burnum düşmesin..
aynura fazla iş kalmasın..
çünkü onun onun.. 
nasıl hiç mutfak yakmayan bir şahane olmakla ilgili vıdıvıdısı..
 daha da çekilmemelik is kokusundan diye..
  beyaz sabun kalıbı ve ben ve bir kaç vanilya paketi..
iş başına geçtik..
siliyorum ve söyleniyorum..
çünkü dolap silmek..
is koklamak keyifli bir uğraş değil..
okunacak kitaplar izlenecek filmler ve..
ekilecek kerevizler var..
ben homurdanırken umutla..
bir sesin .. 
ya tüh ben iş çıkardım filan demesini duymak istiyorum..
ama yok..
o zaman susacağım halbuki..
ama yok..
tonu yükselttim sonra..
zaten armutluda da her yeri is ettin..
 nedir bu bana garezin..
şiiri eşliğinde..
 şimdi gidip bir de orasıyla uğraşacağım..
diye..

ne kötü adamım ben ya !! dedi..
dedim nasıl hiç replik bilmiyorsun..
ay.. tüh.. hay kibele..
vah vah..
bunlardır beklediğim..
bi gelse..
bi kere gelse..
sussam..
hiç konuşmasam..

üstelik çbye alıcı gözle bakmam.. 
ve alma kararımı vermemde etkin olan..
bir gecenin onbirbuçuğunda..
yazık sana.. yoruyolar mı seni..
demesiydi..

aynı quasimodo gibi ruhum..
bana acıdı.. bana acıdı..
sen yaparsın demediii..
diye tuhaf iç çığlıklar atmaya..
putrelden putrele salınmaya  başlamıştı o anda..

yıllar sonra yine bir homurdanma seansımın ortasında..
bunu söyledim..
sen bana acıyan ilk adamdın.. 
ne oldu sana da bu kadar suskun oldun dedim..
ben ne bileyim dedi..
ne bileyim senin bunu önemsediğini..
bunun sonucunda..
sipariş vermeye başladım artık ben de..
içinden gelmese de..
bir yazıklanma.. bir tüh bir vahvah..
ısmarlama mısmarlama özür..
içten  yapılmasa da..
enerjimi farklı yöne akıtıyor.. 

ve fakat sanılmasın katilimi seviyorum..
etrafım onlarla sarılı..
ikisini ben doğurdum..
biri beni doğurdu..
birini beni doğuran doğurdu..
 yıllardır..
her yer katil..
ben direniş..
hani gönül umduğundan kırılır tamam..
ne bilsinler kırıldığını.. tamam..
e ben söyleyince de..
'ne gerek var kırılmaya..
kırılma abi..
gerçek bu abi'..
 tribi başlıyor dört bir yandan..
garip ilişkiler içindeyim..

en son kırıldığımda.. kanatlarımı topladım yazımı gönderdim de..
vassaptan..
ee kanatlarını toplamışsın..
gereksiz..
bi de buna sevinmişsin..
gereksiz diye cevap geldi misal..
çıtır çekirdekten..
çb.. çok uzun okuyamam sen bana özetlersin dedi..
hbç'nin sesi bile çıkmadı neymiş.. vassap app bozulmuş..

o applar bana gelince bozulur hep..
bi benimki bozulmaz..

dün aslında gayet keyifli bir gündeyken..
en azından mutfak beyaz sabun ve vanilya kokar..
manikürüm bozulmamış..
öğleden sonra dördü beklemezken..
akşamına sevdiceklerimle içecekken..

bizim çıtır psikologla migren konuştuk..
bir noktasında..
bana çocukluk travması sorgulamaya başladıysa..
dedim bende yok yok..
bir ikisini anlattım..
anlatırken gözlerim dolmaz mı..
dedim ki..
aslında ben kendime ağlamak istiyorum ya..
ben oturup..
iki ayağımı açıp..
uzun uzun kendime ağlamak istiyorum..

huzurun huzursuzluğu tanısını biliyorsunuz..
bugün yok bak o ağlama isteği..
çünkü öğleden sonra dört huzursuzluğu var..
adı belli..

ve demin yukarda yazdıklarım..
onlar şımarıklık gibi göründü gözüme..
çünkü simone..
ben sadece yanan tencereden tüten isi konuşurken..
ben sadece..
aslında daha ergenken halletmeye başladığım madır işşu'larımdan söz ederken..
yangının travmanın babası yaşanıyor memleketimde..
bakır tellerden adlarını kıvırıp boynuna asan çocuklar ülkesindeyiz..
atalet..
tuh senin suratına ve klavyene..
...
elitizm de yapmalı biraz çıkmadan..
hem is kokusu çıksın..
enter tuşuna tıklamadan..

simone'cuğum..
gertrude stein'ın hayat arkadaşı alice ..
gertrude'un ölümünden sonra..
bir tek kitap yazmış..
75'inde yazmış..
iki ayda yazmış..

ömrü boyunca deftere yazmadan.. 
aklında tuttuğu güzel yemekler tariflerini yazmış..
okumadım kitabı.. listemde..
 hakkında bir yazı okudum..
anladığım kadarıyla benim yazmak istediğim kitap gibiymiş..
yemeği 'nasıl kimden öğrendiği ve yaparken ve yerken'leri içeriyormuş..

olsun dedim.. 
ben de yazacağım sınırlı kısıtlı sofistike yemek anlarımı..

satılsın satılmasın..
basılsın yeter..

siz kitapla ilgili yazıya bi göz atın..
bi de bana kolay gelsin deyiverin..
bi de öğleden sonra dördü hasarsız atlatalım dileyin..
bi de ağ atmalık balıkçı motorlu balıkçı tanıdığınız varsa deyiverin..

http://egoistokur.com/gertrude-stein-ve-alice-b-toklastan-kusursuz-ask/


5 yorum :

Çiğdem dedi ki...

Kıyamam ki sana ben... <3

Yetmiş Zaman Olur ki... dedi ki...

Kolay gelsin Ataletim, atlatalım inşallah her şeyi, her sıkıntıyı hasarsız atlatalım. Birhan'ın şiirindeki gibi "şuraya bir umut koyalım, belki ucundan yakalarız".
Ben o bahsettiğin kitabı okudum, hem de epey oldu okuyalı. Şimdi sen yazınca gittim kitaplığı kolaçan ettim bulamadım. Tadilat sonrası kitaplığı elden geçirdim ya tövbe aradığım kitabı bulamıyorum. Öncesinde elimi attığım yerden çıkardı kitaplar, şimdi her biri bir yere gizlenmiş. Tekrar elden geçirmye isi gücüm yok.
Sever, okşar, öper giderim kardeşim...

Leylak Dalı dedi ki...

Ay ne yetmişi sekseni be benim ben Leylağınen nadide dalı, eski bir blogu kurcaladıydım sabah, hala orada takılı kalmış :)

Lale dedi ki...

Güney Amerika' o kadar sancılı bir yer olmasaymış Marqueler, Allendeler, Nerudalar çıkmazmış. Ben senin en çok bu kaoslar anlatan yazılarını okumayı seviyorum.
Bir kuzkardeşin olarak seni üzen her şeye üzüldüm,seni kızdıranlara çok kızdım hem de çok.İs kokusundan nefret ederim, o Lalehan'ı bi dövebilsem keşke, öğleden sonraki saat dört endişeni elimin tersiyle silebilsem hatta.
Ama bu yaı var ya bu yazı muhteşemdi azizim.
Seviyom seni harbiden, biliyon Ataletim canım benim.

ATALET dedi ki...

sevginizle nasıl besleniyor bu ataletiniz.. bi bilseniz..
düşünce kalkmayı bilirim de..
sayenizde düştüğüm yerden toprakla kalkabiliyorum..

sevgiler hepinize..
laleme leylakıma ve çiğdemime..

Follow my blog with Bloglovin