20 Ocak 2014 Pazartesi

hollanda saboları.. canıtın tüy bahçe hüf sanatı ve diğer tuhaf şeyler hakkında..

bu sahne birkaç gündür dolaşıyor beynimde..
ama saboları bugün yazmaya oturduğumda anımsadım..

hollanda saboları çok moda olmuştu..
o yaz..
lalehana birisi üzerinde çiçekler olanından getirmişti..
bayılmıştım..

aramızda faşır fuşur selami dediğimiz..
saime hanımın oğlunun bir arkadaşı..
biyerlere gidiyordu ..
saime hanım da.. 
benim için ısmarlamış..
altı tahta üzeri deri sabolardan..

duyunca ne kadar hevesle ve heyecanla beklediğimi bilemezsiniz..
ya da bilirsiniz..
uyumadan önce..
türlü kıyafetle hayaller kurardım..
öyle güzel olacaktı ki sabolar her şeyle uyum gösterecekti..
acaba kırmızı sarı çiçekleri mi olacaktı..
yoksa başka desen mi.. ya da renk mi..
ama ne renk olursa olsun..
mutlaka her kıyafeti güzelleştirecekti..

ne kadar zaman sonra bilmiyorum..
selamiden paket geldi..
heyecanla açtım..
siyah..
siyah.. 
evet..
siyah..
ve yağlanmış  denilen mat deriden..

usulen teşekkür ettim..
ve hiç giymedim..
yani oldu bir iki kere denemem aslında..
ama benim derim de çok lanettir..
tabii modaya uyum narin ince latif de diyebilirdim..
ama canımı yakan bir şeye şiir yazamam.. lanettir burada gayet uygun bence..

hemen su topladı ayağımın üzerinde bir yer..
ve her denediğimde yine yeniden..

uzun yürüyüşlerde..filan giyemedim..
evde bahçede..
derken kullanılmadan yepyeni..
benimle beyşehire geldiler..

şaptı sanırım evin koridorları..
ya da çimentolu bir karışım..
ama içinde minicik taşlar da vardı..
ve üzeri cilalanmış gibi pürüzsüzdü..

sonradan ..
çok sonradan bunun özel bir teknik olduğunu ve tezgahlarda da kullanıldığını..
çok köysü bir art ve dekorasyon dergisinde..
yapımı ile birlikte halini de gördüm..
yağlanarak elde ediliyordu o pürüzsüz yüzey..
hatta yaz evimde öyle bir yüzey yaptırmak istedim ama okuyup yapacak usta yoktu..
bilen usta kalmamıştı..
yaptıramadım..

bu anlatacağım olay sırasında da henüz bunu bilmiyordum..
şap atılmış yüzey deyip geçiyordum..

bir pazar günü..
yaz tabii.
ben tam yirmi ağustosta indim beyşehire..
ve evimi de otuz ağustosta gelecek olan saime hanıma acele yetiştirdim de tuttum..
29unda temizlendi..
o gece ev boş durdu.. biz hastanede kaldık..
otuzunda evimdeydim..

demek eylülmüş..
saime hanım gitmişti..
bir pazar günü evimi temizledim..

elimde kova..
ayağımda sabolar..
eline hiç iş yakışmaz bir şehir kızı halinde..
kovayı dökmek için banyoya doğru..
koridordan ilerlerken ayağım kaydı..
kot pantalonda sıfır esneme payı..
ayağım kaydı..
havaya doğru ilerledi..
diğeri mecburen onu takip etti..
iki bacağım önce yere paralel hale geldi sonra ben o mesafeden ..
yere dik indim..
boylu boyumca..
sırtım yere vurduğunda..
bir anda bütün ciğerimdeki nefesin hüf diye zorlu bir dışa soluma ile boşaldığını hissettim..

hüf dedim ve bitmedi o hüf.. ciğerlerimin söndüğünü hissettim..

b.ku yedik diye düşünmüş olabilirdim..
ama o zamanlar sadece gösteriş olsun diye küfrederdim..
kadınlar da küfür eder bağlamında..
yüksek sesle..
dolayısıyla bi ihtimal.. yandık da demiş olabilirim..
çok korktum.. o kesin..
o hüf boyunca..
bişey olursa en az 24 saat kimse beni aramayacak..
orda o taşın üzerinde ölüp gidebilirim..
kimsenin ruhu duymadan..
diye düşünmeyi de başardım..

bunları düşündüm evet..

ve ardından başım da yere çarptı..
o kadar kısa bir an..

olduğum gibi durdum..
hiç kıpırdamadan..
o an sonsuzlaştı..

ilk farkettiğim..
bir damla suyun bile dökülmemiş olduğuydu..
elimdeki kova yere muntazam oturmuş..
elim de hala sapını tutmakta idi.. sıkı sıkı..

önce bir onu bıraktım sonra bir kıpırdadım  ..
ayak bacak kalca baş.. yok kırık çıkık belli..
kalktım yavaşça..
bir ayağımda sabo var..
diğeri ilk kayıp da havaya giden..
sabosuz..

bakındım etrafa ..
anladım fırlayıp gittiğini..
yok..
daha dikkatle bakındım..
yok..

anam ev bomboş..
eşya filan yok.. yani bişeyin arkasında olamaz..

sonra tam karşımdaki açık pencereyi fark ettim..
evin arkasındaki elma bahçesine bakan pencerenin iki kanadı da ardına kadar açık duruyordu....
bir ihtimal.. ayağımdan fırlayıp uçup bahçeye düşmüştü..

sonrasını hatırlamıyorum..
yani ev sahibi bahçeden saboyu bulup getirdi mi..
yoksa ben kalan teki attım mı..

ama o hüf anını çok net hatırlıyorum..
o şekilde düşmeyene anlatmak çok zor..o duyguyu..

göğüs kafesinin içten vakumlanmasını..
oldu işte..

 gene oluyor bazen..
düşmeden oluyor..

öyle bir şey yapıyor ya da söylüyor ki biri..
elbette  genellikle yakınımdan değerlilerimden biri..
hüff.. oluyorum..


Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

Adsız dedi ki...

Hiç hüff olma birdaha Ataletim..
Sevgiler sana...

Funda

Follow my blog with Bloglovin