aslında önüme bir boş kağıt bir kalem bırak.. konu bile verme..
ya da bir boş sayfa.. ver piside..
dedim ya konu verme..
biraz durur.. sonra büyülenmiş gibi.. başlarım ben yazmaya..
ben beni bilir beni yazarım..
ama benin içinde çok ben var..
üzeri insan benle kaplı bir mozaiğim ben..
çok hayallerim var..
inanamazsın nasıl detaylandırırım..
misal dün de manisaya yerleştim..
bir ev kiraladım..
minik bir bahçesi olan..
güzel şeyler veya keyifli şeyler merkezi açıverdim ayak üstü..
binbirdirekli bir merkez hazırladım..
anlattığım çıtırların bile.. ağzı sulandı..
ne zaman gidiyoruz dediler..
ufak bedellerle kurulur güzel şeyler keyifli şeyler..
ayrıntılarda gizlidirler..
gerçekleşecek kadar elle tutulur ayrıntılar koyacaksın.. gıcırdayan parkeleri.. perdelerin arasından sızan gün ışığını..
mutfaktan gelen kektir kahvedir çaydır iç ısıtan kokuları.. dışarda yağan yağmurun pıtırtısını ihmal etmeyeceksin..
keyif kişiden kişiye değişir .. elbet..
ancak keyif çekicidir.. çekici gelir..
bir anda neden benim de böyle bir keyfim olmasın der insan kişi..
şaşırmayın..
diyelim hiç turşu sevmeyen birinin.. iştahla turşu yiyen birinin karşısında dururken aniden uzanıp bir turşu kaptığını görmediniz mi hiç..
atar ağzına..
bu sefer yanılmayı.. aniden turşudan tereyağlı pilav lezzeti almayı bekler gibidir..
sonra yüzünü buruşturur..
ağzı yanar.. dişi kamaşır bir telaş.. onu yutmaya.. çıkarmaya uğraşır.. göğsünü yumruklar.. öksürür..
su yetiştirirsin sofrayı sohbeti turşuyu bırakıp..
iyi misin dersin..
ama sen sevmezsin ki dersin..
“ne bileyim çok keyifle yiyordu” der..
sahi hiç yaşamamış olamazsınız değil mi..
çünkü benim çok başıma gelir..
bunun sadece bana mahsus bir eziyet olması beni öfkelendirir bak..
ortalık durulur..nihayet..
o arada turşuyu yiyen çoktan kalkıp köşeye geçmiş..
sofra dağılmış.. bitmiştir..
sana ortalığı temizlemek kalır..
ya da aksi vardır..
ille sen de tad.. benim keyfimi diyenler..
ben turunç sevmem..
evet bilebilecek kadar yaşadım yerin üzerinde..
net biliyorum ne bana keyif verir ne vermez..
hangi renk hangi koku..
hangi tarz..
yok ille bir dene.. uzatır .. yaşam durur sohbet durur.. herkes reddederek ortamı bozan sana bakar.. odaklanır..
anlarsın.. tatmadan koklamadan.. suratını buruşturup.. bööö demeden vazgeçiremeyeceksin..
kadere lanet okuyup..
denersin..
abartılı..
bana göre değil.. dersin demiştim dersin..
ama ağzının tadı.. burnunun direği.. ruhunun bir notası çıtlamıştır..
sen sonucu bildirene kadar durmuş olan hayat..
yeniden akmaya başlar..
sen çıtkırıldım vaziyette orda duruyorsundur..
artık odak değilsin ya.. gizlice gider.. yalnız bir yer bulur düşünürsün neden diye..
neden insanlar böyle..
sonra aniden farkedersin..
bu ille’ cilerle.. pıt diye turşuya dalanlar aynıları..
üstelik bir özellikleri daha var..
onlar aynı zamanda hep biz diye konuşanlar..
biz deyince.. bölüşme hakkı doğuyor diye mi..
ama bak ben de veriyorum işte biz diyorum diye düşündüklerinden mi..
onlar aynı zamanda hep biz diye konuşanlar..
biz deyince.. bölüşme hakkı doğuyor diye mi..
ama bak ben de veriyorum işte biz diyorum diye düşündüklerinden mi..
yeter ki hayatta onların dahil olmadıkları bir an gerçekleşmesin..
mümkünse..
mümkünse.. elleri kolları kulakları aracılığıyla ve şimdi de sanal alanlarda ulaşabildikleri heryere ulaşsınlar..
sen şaşkın.. tek kişi..
bir de hayal gücün.. onun hedefinden kaçamazsınız..
sen daha içinde hissetmeye..
ağzında tadı hayal etmeye çalışır ve anlatırsın..
inci gibi dizersin..
“şu odası daha bir karanlık ..
ahşap koyu renk kitaplıklar .. ortasında bir eski masa.. üzerinde banker lambası dedikleri lambadan..
etrafta loş masada net bir aydınlık..
orası yazı merkezi olur..
hatta kapısını bile ses geçirmez yaparız..
yazacak yerim yok diyen gelir orda yazar..”
“arkadaki büyük odaya .. hani bahçeye bakana.. kocaman bir masa.. orası üretim merkezi..
mutfağı da büyüteceksin..
çukulata kursu neden olmasın evet kurs vereceksi mesela..”
diye elini kolunu sallar ve bir dünya yaratırsın..
dinleyenin gözü önünde..
o karanlık odadaki masaya kurulur.. koltuğa iyice bir yaslanır ..
şöyle kedinin yerleştiği gibi.. kımıldanıp inceden.. koltukla beden arasında hiç yer kalmayacak gibi.. yerleşir.. dinleyen..
bir diğeri kapıyı çekip çıkan olur..
yerleşmiş olanı yalnız bırakıp yazı odasını kullanmasına izin veren olur..
paralel zamanda hayat akmaya başlar..
illüzyonistler.. bir hareket..
gaz toz ve gürültülü bir müzikle ve tek hareketle bir dünyayı yok ederler..
sen mırıl mırıl yaratırsın..
sonra biri senin hayalini duyar dinler..
aslında hiç işi yoktur yazmakla ..
ya da ilk kez duyuyordur..
ama bir bakarsın..
kuruvermiş yazıvermiş yapıvermiş..
üstelik hiç bir keyif de almamış..
hatta neden bunu yapıyorum ki diye soruyor kendine..
hayal arakçısı..
misal birileri senin için bir şey hayaller.. bir güzellik düşünür..
bir bakarsın.. biri daha ortak olmuş..
aynısından.. ucundan..
böylesi de var..
bakarsın senin için hayallenene..
ııh o sen ya da senin değil artık..
ver bana bir beyaz kağıt ya da boş sayfa sana insanları anlatayım..
nasıl severken öldürürler..
hırpalarlar..
sonra da sen kapris yapıyormuşsun gibi üste çıkarlar..
egoistmişsin gibi.. davranırlar sana..
kendi manipülasyonlarını es geçip.. insanları ite ite..
acındırarak.. nasıl istedikleri kıvama getirdiklerini göz ardı ederek..
birden “insanları yönetemezsin.. kontrol edemezsin şekerim.. “ diye ders verirler sana..
ben net biriyim aslında..
karmaşık ama net..
güzel ve keyifli şeyler avcısı biriyim..
oturup onların yaptıklarının çetelesini tutmak bana uymaz..
o gereksiz şeyler avclarının işi..
o yüzden asla haklı çıkamam böyle gündelik tartışmalarda..
umurumda değildir zaten haklı olmak aslında..
ben güzel ve keyifli şeyler avcısıyım. avlanacak güzellik yoksa.. hayalcisiyim..
ama net olduğumdan..
o keyifler bana özel olmalı..
ya da ben dağıtmalıyım.. bak bu keyif bana geldi ama düşündüm bu senin de keyfin.. o zaman hadi bölüşelim demeliyim..
yoksa..
“a güzelmiş.. hoşmuş” deyip keyfin ucundan ortak olmaya
hani kedinin sıkı sıkı sürtündüğü gibi sürtünmeye başlarlarsa..
“aa al şekerim” der bütün keyfi veririm..
bir hareketle bir dünya kurarım ben..
tek parmak hareketiyle bağışlar arkamı dönerim o yarattığıma..
kolaydır çünkü yeniden yaratabilirim..
hiç ellenmemiş bir alan..
içim soğur benim..
çok çabuk olmaz..
toleranslıyımdır..
hele dosttur candır samimidir diye ..
yaftaladıysam..
alttan gelen sinyalleri de okumam ben..
gözlerimi yumarım sıkı sıkı..
ama sonra..
tek hareketle bir adım öteye giderim ben..
sana bir adım görünen benim için dünyanın ucudur..
hayalciyim çünkü ben..
ama hayallerimi .. ne kadar etkili anlattığımı bilecek kadar..
onun yaptığı etkiye verilen doğru ve yanlış..
iyi ve haset.. şımarık ve kıskanç tepkileri görecek kadar..
deneyimliyim de..
hayallerim nesneler hakkında..
insanlardan çoktan vazgeçtim..
*************
bu yazıda turşu turunç ve yazı odası tamamen öylesine..
söylememe gerek yok değil mi..
ve bu yazı.. belki herkese belki kimseye dokunmuyor..
dedim ya bana bir boş sayfa ver.. bir de kalem….
yazarım ben..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder