bazen bir çenen düşer..
duramazsın..
benimki zaten düşüktür..
ama bile isteye beraber olduklarıma..
yoksa ketum hatta nadan hatta densiz de olabilirim..
bugün anlatasım var..
gün boyu çok yoğundum.. bıdır bıdır hasta yatırdım ..
polikliniğe indim çıktım hasta baktım..
akşam saatinde çekirdek cüzdanını kaybetmiş.. okulda çantasından yok olmuş..
parası yok..
ama kimliktir bankamatiktir.. benim kredi kartımdır gene bir sürü takım taklavat gitti..
hemen bankamı aradım..
kartımı iptal ettirdim..
ona da aynısını yapmasını söyledim ne olsa reşit artık.. kendi yapacak..
yaa..
çekirdeğimiz büyüdü de reşit bile oldu.
önce bana iş yerime geldi...
sonra..
gidip polise tutanak tutturdu..
ordan gidip fotoğraf çektirdi..
sonra.. beraber yapmamız gereken birşey vardı git akmerkezde bekle beni dedim..
bir değiştirileceğim var..
eh kitabevi var.. alınacak kartlarım var..
sonra..
ve fırın almam gerekiyor.. o da var ..
hem de uzun süreli açık bir merkez..
uygundur dedim..
buluştuk..
yanında arkadaşı..
küçük arkadaşı.. =P..
öyle derler fransızlar..
öpüştük ve ben şu burger kingin mantarlısını pek merak etmiştim..
ondan yuttum bir adet.. ve beğenmedim..
neler hayal etmiştim hiç değil..
neyse..
indik aşağı önce..
remzi'ye girdik..
üzerime atlayan bazı şeyler oldu ..
kasadaki görevli yılbaşı kartı yok dedi.. yarın gelecek dedi..
arka tarafa doğru ilerledim..
ve kartlar orda duruyorlardı yalnız ve kimsesizdiler....
=)
aldım onlardan..
baktım çekirdek moleskinleri kurcalıyor..
"ne güzel defterler ama çok güzeller" diye..
ona moleskine nedir onu anlattım..
zamanında yazmıştım moleskine ile ilgili hikayeyi..
aklımda kaldığı kadarıyla..
tıkla ve oku ey okur..
genel kültürdür.. yaşamın tarihi değil de tarihçesi güzeldir.. =)
yumuşak kapaklı moleskine'in neden sert kapaklı çok benzer defterden daha pahalı olduğunu sordu..
=)
marka herşeydir mi deseydim..
neyse..
sonra
john grisham'ın vurguncu isimli kitabını gördüm ve pek sevindim hemen aldım..
birkaç çocuk kitabı aldım sonra..
uzaklarda yaşayan bir dostun çocuklarına göndereceğim..
derken..
değiştirileceği değiştirdim..
sonra bir de baktım ki..
fırını alacağımız dükkan kapanmış..
aman ne sinirlendim..
yani akşam geç saate kadar açık tutmayacaksan avm de dükkan açman ne iş diye sorarlar adama..
neyse nöbetçi beyaz eşyacı kavramımızın olmaması da iyi bir şeydir belki de ne bileyim..
en azından bazı insanlar için yaşamın normal mesailerde aktığını gösteriyordur..
ben ani sinirlenirim..
çekirdek de ani tepki verir..
hızlıca bir kapıştık.. küçük arkadaş biraz korkuyor bizim bu hızlı dalaşımızdan..
derken park yeri fişini işletirken..
anne gel dedi..
bana..
toplu iğne ucu kadar bir.. çift küpe görmüş..
bayılmış..
nasıl parlıyorlar..
topaz gibi gördüm önce mavi mavi..
ama sonra baktım.. yok..
başka birşey..
yeni tanıştım o taşla..
rengi ışığa göre değişiyor bir mavi oluyor bir sarı bir yeşil..
çekirdek bayılmış..
baktık mini mini küpelere..
.
eve geldik..
çok gençlik zamanımdam kalma minicik ametist küpelerim vardı onları törenle devrettim.
sıra sıra ( sekiz miydi tam olarak) piercingten .. bu günlere geldik..
inanamıyorum..
o arada biraz..
sohbet ettik..
benimle ilgili fikrini öğreniyorum böylece..
benim ürettiğim şeylerin gördüğü herşeyden daha farklı ve özel olduğunu..
neden doktorluk yapıp durduğumu söyledi..
alaçatıya yerleş yani dedi..
orda böyle yaşayan bir sürü kadın var =P..
ben de..
,cıx dedim onlardan olmayacağım..
ama bir kafe.. kitapçı kırtasiye ve kraft ve okuma yazma salonu içeren bir kompleksde nasıl da mutlu
olabileceğimi söyledim..
baktı ve..
yap ama dedi..
yoksa bir gün öldüğünde..
içimde ukde kalsın istemiyorum..
yani kitapçılara rahat girip çıkmalıyım..
=).
yani çok oturur içime anlıyor musun..
bazı hayallerin sadece hayal oldukları için güzel olduklaını da anlayacak bir gün..
çok hayalleri var bu ara..
üniversiteye girecek ya..
aniden değişecek hayat sanıyor..
evinden söz ediyor..
beni yerleştir sonra git diyor..
ama bir dört yıl dur başımda diyor..
sonra sakın ölme diyor..
sonra ölürsen de sakın gelme geri..
çok korkarım diyor...
tuhaf diyaloglar içindeyiz..
ama her gün biraz daha tanışır gibiyiz..
ben onu da o da beni.. elbet..
bugün iki blog yazısından da söz edeceğim size..
birisi
doğru gerçekçi bir yazı..
zamanında.. kariyer yapan ve bu arada diğer herşeyi de süper yapan ve hatta evde de organik ekmek de yapan..
kadınların iki ucundan yanmış..
fitil gibi hallerini anlatan bir yazı okumuştum..
hatta ekmek makinelerine sırf o yüzden gıcığım..
ve yine hatta..
proje annelere ve proje çocuklara da kılım..
ama..
şimdi artık asla proje anne olamamış..
olmayı istediği ve istemediği dönemlerden geçmiş ve fakat ..
unları bir şekilde elenmiş..
hatasıyla sevabıyla..
çocuğun büyüdüğünde bile hala hergün giderek daha zor bir ".." olduğunu anlamış..
anne yaşımda..
o günleri o dertleri.. anlayışla.. dinlemek..
o sahte ve aslında içi boş insan ve aile ve konu annesi ve bebesi ..
sonuçlarının da ortada büyümüş hallerini izlemek bir olgunluk ve dolgunluk verdiğinden..
kakakra kikiri blog yazarını sevgi ve şefkatle kucaklıyorum..
oyh büyüttüm..
eksik bıraktığım ne varsa eklesinler kendilerine tamamlasınlar aaa.. işleri ne diyorum..
iki..
şu adresteki tarih tepkisi ve bu tepkiden doğan bir okuma listesini paylaşmak istiyorum..
ama söz veremem pek sevdiğim bazı erkek yazarlar da var zira.. =)
bu kadar..
sanki daha söyleyeceklerim vardır ama..
ne bileyim bu kadar da yetermiş gibi..
3 yorum :
bi iyi geldi, sabah sabah seni okumak. Hatta okumadım yazını seyrettim bugün, Ercan Kesal'ın da dediği gibi...
E ben o kadın yazarların neredeyse tamamını okudum, dönüp bir daha mı okuyayım şimdi okunacak onca yeni kitap varken. Yazsınlar yeni birşeyler okumayan namerttir :)
Atalet'i de okumayan namerttir :)
Yazının tadına doyamadım.
John Grisham'ı seven biri daha var diye de seviniverdim.
Yorum Gönder