sen de bişeyi birini beğensen..
seni kim beğensin??..
bu iki cümle ergenliğim ve gençliğim boyunca duymaktan bıktığım iki cümle idi..
hala da öyle de artık yaş ve konum gereği pek söylenemiyorlar..
eleştiri severim..
şöyle dört başı mamur ve gerçekçi olanını..
olayın tüm yönlerini bilen birinden gelen eleştiriyi severim ..
ciddiye alırım..
kabul edebilirim ve değişebilirim hatta..
feci eleştirebilirim.. eleştirirdim de..
ama yine artık yaş ve konum nedeniyle vazgeçtim..
soruyorum sadece..
sence doğrusu bu muydu..
daha ne kadar devm edebileceksin..
şeklinde..
cevabı verebiliyorsa karşıdaki memnun demek halinden..
paylaşıp uyarmaya da diyeceğim yok..
eleştirmiyorum dedim ama bu pek beğendiğim anlamına gelmiyor..
herkesi beğendiğim anlamına da gelmiyor..
ama kimseyi değiştiremeyeceğimi gayet iyi biliyorum..
komutsa..
onu hiç vermiyorum ..
sadece işte.. ki görevim bu..
onun dışında..
çocuksa bile vermiyorum..
komut akıl eleştiri..
bir kaç gündür yazdıklarıma bakarak..
kendi kendime..
aman ne ego dedim..
sen de bi kere de biyere gitsen de beğensen.. bişeyi de beğensen..
ama napayım beğenmiyorum.
olara söylemiyorum yutuyorum..
ama..
buraya not ediyorum işte..
okuyanlar ve blog ve canıtın da diyordur.. aman sen de bi kere de beğensen.
seni kim beğensin atalet.. diye..
dünkü.. okuma konusuyla bağlantılı bir yazı okudum bugün..
pek beğendim..
neyi??..
bir kaç isim tamlamasını..
başkalarına.. "bana -bile-bir-sır-olan-yeni-okunacak-kitabı-seçme metodlarımı açıklamayı sevmiyorum cümlesini.. sevdim..
arkadaşınla sohbet ediyorsun.. sana okuduğu kitaptan söz ediyor .. sen de "ilginç/ hoş(buraya beğeni içeren bir sıfat yerleştir) görünüyor" dedin..
sen neşeli hayatına gittin..
bir sonraki karşılaşmada..
o kitabı sana getirmiş buldun onu karşında..
"oh shit"..
bölümünü sevdim..
kitabı getirene yönelik..
"yeterince ilgimi çekseydi alırdım zaten ya da sana bana ödünç verir misin derdim "..
bölümünü de..
şimdi okuyor muyuz kitabı yoksa okumuyor muyuz..
okumazsak arkadaş sorarsa napıyoruz.. gibi bir ikilemdeyiz demiş yazar..
ben tabii.. lanet kişi olarak okumayacağım şekerim diyebiliyorum da..
bazısı diyemiyor demek ki..
ayrıca kitap ve arkadaşla ilgili bir sorgulama var ki pek ilginç geldi..
diyor ki..
kitabı size veren kişi ne kadar yakın..
çok uzaksa sorun değil.. zaten az görürsünüz.. o zaman akadar ya unutulur ya da okursunuz..
çok yakınsa sorun değil.. ona anlatabilirsiniz.. neden şu anda bu kitabı okumak istemiyorsunuz..
sorun olan ara gruptur diyor..
kitapla bağlantılı olarak da..
eğer arkadaş kitabı verdi ve çokkkkk etkilendiğini söyledi ise..
yapıcak bişey yok okuyacaksın diyor..
ve arkadaşın neden bu kadar beğendi etkilendi.. anlamaya çalışacaksın..
eğer çok yakın arkadaşın bu kitabın hayata bakışını filan değiştirdiğini söylüyor ise..
ve sen okudun ama hiç de öyle hissetmediysen..
o zaman arkadaşını bir incele bakalım diyor..
gerçekten o kadar yakın arkadaşın mı ki??..
bu tehlikeli işte..
zira bu aralar ben..
bazı kitaplardan söz ederken..
gözlerim filan büyüyor.. serotonin tavan yapıp sesim bir perde yükseliyor ve..
süper filan demesem de.. anlıyorlar işte..
ya benim kaçırdığıma hükmederlerse..
bir elin parmağını geçmeyen arkadaşlarımdan bir ya da birkaçını kaybetmeye değer mi ki bu okuma işleri der..
kaçarım ben..
dekorasyon çılgınlığım da obsesif düzeyde gerçi benim ama.
yine de daha az tehlikeli..
1 yorum :
Üniversitede bir arkadaşım vardı, sürekli kulağında walkman kulaklığı, müzik dinlerdi. Orada burada rastladığımızda kulaklıkları çıkartıp kulağıma takar, "nefis bir şarkı, basları duyuyor musun?" gibisinden laflar ederdi. Ben de mal mal baktığımda "aaa.. yapma... bilmem kimi duymamış olamazsın!" der, konu ile ilgili cehaletimi tüm iyi niyeti ile daha bir yüzüme vururdu.
Kolay kolay kimseye kitap tavsiye etmem. Büyük oranda sebebi yukarıda anlattıklarımdır. Zaten kitaplarım pek kıymetlidir, yarıda bıraktıklarımı bile kolayına kimseye vermem. Yine de insan anlatmak istiyor. İşte bu yüzden blogda yazıyorum okuduklarımı. Yazarken de asıl niyetim bir bakıma monolog yapmak. Öyle yani... Sevgiler...
Yorum Gönder