günde bir satır defteri diye bişi gördüm.. beşyıllık bişi..
iş yerlerinde yılbaşlarında dağıtılan acendalara benziyor..
bir cilde beş yılı sığdırıyorsun..
her sayfada bir gün her gün beş yıla bölünmüş..
sadece birkaç satırlık yer verilmiş..
en iyisi kendiniz görün..
farkı şu..
günlük zaten insanı belirli bir güne ve zaman dilimine götürmeye yarar..
ama bunda..
o dört ekimde.. beş yıl boyunca sizi en çok etkileyen o tek olayı..
peşpeşe beş yıllık dilim halinde görebiliyorsunuz..
ben neden çok sevdim bunu bilmiyorum..
aslında hem uzun anlatası hem de gitgelleri olan bir ataletken..
demek bazen dar alanda paslaşasım oluyor..
paslaşasım ne zor sözcük.. söylerken de yazarken de..
kısa kısalar diye bir dönem ek yapardım biryerlere kategorize etmemek kendimi bari kendim özgür bırakayım derken temelli ipsiz uçurtma gibi oldu bu blog.
o yüzden bulamıyorum onları..
neyse sorun şu ki..
uzun yazası olunca insanın hayat yoğunlaşınca..
yazamıyor..
benim blog kişisel bişey ..
yaprakların alt ucundan pırrt diye çevirebildiğin defter gibi.. arasından tüy telek yaprak not fatura kalp şeklinde kart gfilan dökülen şişmancacık bi blog..
kedi yavrusunu kaybetse..
bulamaz benim blogda..
işte o yüzden kitaplık kurdunu seviyorum..
orası düzenli..
benim kişisel karmaşamdan iz taşımıyor..
çarşambaları.. kitaplık fotoğrafları yayınlayacağız..
cumartesileri.. kitap ayraçları..
pazar günleri kitapla ilgili kitaba dönük kraftlar olacak..
diğer günler..
kitap fotoları ve ufak bir bilgi.. özet.. eleştiri ne derseniz..
şimdilik programı budur ve bellidir..
oraya katılımlarınızı bekliyoruz..
kitaplık kurtları olarak..
kitaplikkurdu@gmail.com adresi sizi her daim bekler..
*****************
psikeart diye bir dergi var..
bir süredir alıyorum..
aşk sayısı ile başladım..
her sayıda bir duyguyu işliyorlar.. geçen sayı.. tembellikti..
bu sayıda vicdan var..
ve ilk yazıyı her bir bireyin okumasını
hatta okul ders kitaplarına konmasını isterdim..
kuraltanımazlık.. aldırmazlık duygu durumuyla..
herbir davranışımızın yarattığı kelebek etkisini göz ardı eden..
ve "bana kim zincir vuracakmış şaşarım" diye. istiklal marşını da kendine alet eden insan kişilere ise..
günde üç öğün..
yöneticilere ise günde beş vakit okutulmalıdır..
bu bir psikoloji dergisi değil..
tavsiye ediyorum..
bir kez deneyin.. vazgeçemeyeceksiniz..
umarım bir sonraki kavram.. şefkat olur..
***************
burası ise benim özel kaosum.. kakafonim olduğuna göre..
ve uzun yazan kadın atalet olarak..
kaç gündür tozlanmış durumda..
karar almaktan korkar oldum.
kararları anında bozdurma mekanizması devreye girerse diye..
ama keşke her gün en azından kısacık bir not düşebilseydim..
blogun facebook sayfasına çok yayın koyuyorsun diyenler oluyor bazen..
onlar aslında benim.. aldığım notlar..
güya sonrasında bloga yazma dürtüsü verenler..
ama birçoğu facebook paylaşımı olup kalıyor..
neyse.. karar demeyeyim de.. niyet diyeyim..
sabahları bir wordpad açsam boş..
gün içinde not düşsem..
sonra akşam çıkmadan en azından onu yayınlasam..
nedir bu saplantı bilmiyorum..
ama geçmiş sayfalarımda bazen öyle konular buluyorum ki..
yazmamış olsaydım kesin unutulup giderlerdi..
demek ki bir işe yarıyor..
ataletin kişisel tarihi biryerlerde birikiyor..
şimdi ise.. aklımda kalanlarla şuraya notlar düşeyim..
kar ayırır.. telaşlandırır.. ve birleştirir.. ama kar birleşmeleri ümit verici değildir..
kar candır.. evde oturabilene candır..
işe gidebilene de can olur bazen ama..
ergen değişkendir.. sınırlarını büyürken genişleteceğine..
büyüdükçe daraltabilir..
onyedi yaşında birine.. diyet deyince.. ömer seyfettini değil.. kalori kısıtlamasını düşünür..
çocuğun hep çocuğundur..
neden savaşlar kadınlar yüzünden çıkar derler anlamıyorum aslında savaşlar çocukların yüzünden çıkar denmeli..
mesafe ve zaman iyidir..
araya girdikçe.. arasına girdiği kişileri daha bir güzelleştirir.. buğulu büyülü çekici yapar..
ama bazılarına mesafe ve zaman bile farketmez..
alfa erkek alfadır.. can değildir.. çekilmezdir.. alfa insan da biraz öyledir..
erkekler ya da alfa erkekler..
geçmişi olmayan canlılardır..
piyano candır..
manevi ücreti çok yüksektir..
************
bir de amour'dan bahsedesim geldi benim de.. maden çok konuşuluyor..
kadının filmin başındaki absans nöbetine adamın verdiği tepki zayıf geldi bana..
bizde olsa.. o kadını yere atmış.. komşular başta herkesi ayağa kaldırmış..
acili basmış olurduk..
fransayı ve sağlık uygulamalarını bilen biri olarak..
eve neden fizyoterapist gelmediyi merak ettim ben..
kızlarının sakinliğini.. pek normal kabul ettim..
öyle çünkü..
hatta bence benim gördüğüm hasta yakınları evlatlar biraz fazla dominant..
pek çok.. "kadını.. adamı rahat bırakın" demişliğim vardır..
hatta hasta olmayan ana babalarına da insanların uygulamaya çalıştıkları baskıya pek karşıyımdır..
ama..
mutfakta masanın üzerindeki.. o lambaya bittim..
kahveni koy..
kitabını.. mektubunu .. ne işle uğraşıyorsan onu aydınlatan lambanla nasıl mutlusun..
evdeki oturma düzeninde.. ellerini atıp herşeye ulaşabilmelerine bittim..
ve konuşuyor olmalarına..
ve kadının bağımsızlık savaşına..
yatakta kitap okuyuşuna..
**************
geç kaldım ama.. "bangır bangır ferdi çalıyor evde" yi okuyorum..
eve hırsız girecek korkusuyla yıllardır uyuyamamış olan adamın öyküsüne bayıldım..
hırsızdan sonra rahat ve derin uyuyuşuna..
yatağıma girdiğimde öyküler..
diğer zamanlarda..
balsac öyküleri.. e kitap olarak..
**************
4 yorum :
Ortağım, seviyom seni :)
Allaam yabugün onca işin içinde oturdum ayraç seçtim:) resim çekmek kitaplıkkurduna göndermek için...
Acendaya bayıldım ayol.Çok beğendim.
Ferdiyi sevmiştim ben de, evde Ferdi falan çalmıştım hatta, Huzurum kalmadı bu fani dünyada diye bağırmıştım onla...
Dergiyi not ettim.Bi de seviyom Ataleti...
pşştt kumm gene buralarda dolanmaya başladı :)
yazasım var sürekli
Kitap okumuyorum bu aralar fakat ayraçlar enteresan:) geçenlerde gittiğim fuarda çok değişik gelen oldu aldım bikaç renk onlarda benim katkım olur:)
çoook güzelmiş bu. küçük çanta ajandalarının sayfalarını doldurup, sene sene onları biriktiren, zaman zaman da açıp bakan biriyim. "bu ne kadar pratik" dedim görünce. sanki insanın gerçekten böyle bir ihtiyacı varmış da bu defter ona çözümmüş gibi. belki de "ne saçma" diyebilir birileri ama. bilmiyorum.
Hasan Âli Yücel "yazı zekanın fotoğrafıdır." demiş. hem zekanın, hem de an'ların, duyguların falan fotoğrafı yazı. hem de ölümsüzlük vaadediyor. ondan mı ki bu yazma merakım? 8)
dergiyi ben de ilk kez aşk sayısıyla tanıdım. bi arkadaşım tavsiye etmişti, "ilk kez arasına kitap ayracı koyarak okuduğum bir dergi" demişti.
bangır bangır ferdi çalıyor evde'yi hiç duymamışım ben 8( ekledim listeye ama. 8)
bi de öpüp sarılıp gittim.
Yorum Gönder