24 Ekim 2012 Çarşamba

atlıkarıncalar.. hayat.. ataletin kendisi ve kendini bilmek ve.. güzel şeyler olsun dilekleri..

kaynak


sabahları kimse yokken etrafımda..

bir de akşamları tam uykuya dalmadan önce.. yani mutlak huzur saatlerinde..

bu yıl sonunda yazacağım bilanço yazısı geliyor aklıma..

madde madde..

şükranlarım geliyor kırıklıklarım..




genelde yapmam böyle şeyler..

ama bu yıl ilginç bir yıl oldu..

yapılası..

hem de daha önce ki ben hiç.. madım.. yazıları gibi değil..

bu seferki.. o yüzden aralıkta yoğunlaşacağım bu listeye...




bir de..

şu aralar yaşadıklarım var.. onlardan söz edesim var hep.. ama klavyeye notepadi açar açmaz uçup gidiyor..bir kısmı hep yarım kalıyor o yüzden..

bazen blogda veya feysde yazdığım şeyler..

"bana mı dedin" ya da " bana rağmen mi dedin" şeklinde algılanıyor ..

ilginç şekilde de asla..

laf sokuyor bile olsam..

lafı sokmaya çalıştığım kişi hiç üzerine alınmıyor..

ki laf sokma değil zaten yazdıklarım..

dilek ya da saptama ya da öfke tebahürü..




tebahür evet tezahür değil.. doğru yazdım..




katı tutumlardan yoruldum blog..

belki de nedeni çok bencilce..

hekimlikten..

özel sektör çalışanı olmaktan..

saime hanım.. katolik rahibe.. dilek hoca tornalarından geçmiş olmaktan..

anne olmaktan..

olabilir.. ama zaman içinde işin yapılması.. iyinin ortaya çıkması için..

tolerans yumuşaklık ve sabır gerektiğini öğrenmekten gelen bir kabıma uygun davranış benimsediğim için..

insanların aklına geleni cırt diye..

kızgınlığını pırt diye..

kırgınlığını öfkesini hart diye dile getirmesini kıskanıyor da olabilirim..

bu bir lüks..

o kişilerin.. kendilerinden daha çok kolladıkları kimsenin olmadığını gösteren bir lüks..




benimse sevgimden ya da sadece öyle gerektiği için ya da alıştığım için.. ya da yaşam boyu süren terbiyem nedeniyle..

cümlelerim artık öyle kibar..

üzeri kaydırıcı sıvağ ile kaplı oldu ki kızınca bile söylenip rahatlayamaz oldum..

ancak ağız dolusu küfredersem rahatlık verebiliyor.. o da sırf araba kullanırken blog bi tek kimse duymazken..




çok zekiyim ben ve akıllıyım..

(hey kibele.. burda da böyle yazdım ya .. sanırım iyice narsist sanılacağım)..

evet ne diyorum zekiyim.. çabuk anlarım..

satır altı okumayı da bilirim..

bunun için yeterince agatha christie.. okudum..

diğer kitapları..

tüm kurguları..

filmleri..

karelerdeki küçük ipuilarını ve de yaratıcı yazarlık kursunu da sayabilirim..




ama zayıf tarafım şudur.. ben geleceği düşünmem..

plan yapmam.. yani bir karede anahtar deliğine zuum yaparsam..

kırk dakika sonra o anahtar deliğinden bir sapık gözü göstereceğim anlamına gelmez..

sadece anahtra deliğidir o..

o anda hoşuma gitmiştir..




çb.nin sorunları var bu aralar..

ve sonuçta 25 sene kendisini hiç kazıklamamış.. üzmemiş .. etrafındaki en kibar ve doğrucu insan olarak bana anlatası yorumlatası var..

içimden geç bunları şarkısı söylemek gelse de..

adı büyük.. çb.. çocuklarımın babası..

bu da ona mühim bir kavram yüklüyor..

iyi olsun ki iyi olsunlar..




dinliyorum..

değerimi öğrendim dedi..

bir eşdeğer arkadaşım emekli oldu ve devlet gözündeki değerimi öğrendim..

geleceğimi planlamak istiyorum artık..

ve o arada bana sordu sen ne düşünüyorsun..

nasıl kahkahalarla güldüm anlatamam..

ben dedim.

akşam yatınca şükür bu gün de bitti diyen sabah kalkınca hadi bakalım bu günün de altından kalkalım diyenlerdenim..

çocuksdan evlenmeden önce..

bavulu kapının arkasında.. anlık yaşayan biriydim..

onlar beni oturttu.. duruldum ama.. içimde aynıyım..

onlar büyüdükçe ben yeniden anlık oluyorum..

iznimin zamanını bile dört gün kala planladım.




zaten planladığım biçok şeyi de zamanı geldiğinde ya istemem artık..

ya da başka nedenlerle vazgeçmek zorunda kalırım..




bana mı sordun şimdi sen geleceği..

benim hedefim seni büyütmek demiştim çekirdeğe de beni ezik bulmuştu..

"yani sen de plan yapmayanlardan mısın " diye..

evet öyleyim..




yani.. ben strateji kurmam kursam da uygulayamam zaten..




hayat bu..

geçen yanımdan altmışlı yılların bi amerikan arabası geçti süslü.. gelin arabası..

önüne kocaman bi çiçek koymuşlar..

çiçeğin içinde bir atlı karınca..

camı açıp yeni evlilere..

bravo hayatın anlamını çözmüşsünüz demek istedim..

acaba çiçekçi ne demek istemişti.. var mıydı bir felsefesi..

yoksa elinde bi tek bu oyuncak mı kalmıştı..

yoksa gelin hamile miydi..

bilemiyorum.

ama bence..

bir gelin arabasına ya da bir yeni doğurmuş anneye.. çok yakışır bu simge.. iniş çıkış ve aynı yerde sayış.. hem de dörtnala gittiğini sanırken..




öyleyse gelecek de ne..

yarın ne..

emniyet ne..

bak büyükçekmecede deprem oldu ben şişlide popomdan gümm diye darbeyi hissettim hem de üç buçukmuş..

ne geleceği..




ben zekiyim blog..

gördüklerimi anlıyorum..

duyduklarımı anlıyorum..

ses vermiyorsam bu konuda bir katkım olmasını istemediğimden..

eğer tepkim varsa..

bu bir değişim elde edebileceğine umudumu kaybetmediğim için..

sessizsem.. katılıyorum demek değil ..

reddediyorsam bazen de seni koruyorumdur..

çünkü o teklif gerçekleşirse.. olabilecekleri..

kare kare görüyor ve istemiyorumdur..

ya kendimi o karelerde istemiyorumdur..

ya da bazen senin o anları yaşamanı.. üzülmeni istemiyorumdur..




ben kavga etmem blog.. ve ben yarışmam..

bu yarışırsak seni geçemeyeceğimden değildir..

geçebilirim ama seni geçmenin benim için bir değeri yoktur..

ben kendimi geçmeliyim her gün yeniden ..

aşmalıyım kendimi..

kavgada söyleyeceklerim dizi film kavgası gibi sıralı ve kalıcı olmaz blog ben sakin sakin anlatırım..

dinlersen önemsersen anlarsın beni..




ben şımarığım blog.. bazen sırf sen bana bişey olmaz de diye hata yaparım tam önünde..

ve en çok kendim dalga geçerim kendi şaşkınlığımla..

ençok kendim cezalandırdığım gibi kendimi..




ben sevimsizim blog.. bunları.. beni tanıyıp da beni sevimli bulmak zordur ..

eğer sen de kendinle barışık değilsen..




kendine münhasır derlerdi eskiler..

aynen öyleyim..

onbeşimde farkettim beni şekillendirmeye çalışanların tek yaptığının benim şeklimi bozmak olacağını..

pasif direnişçiyim blog bunu asla söylemedim..

he ama ders aldım da öyle davranmadım kendi çocuksuma..

şekillerini kendileri bulsunlar istedim sadece..




şimdi.. ben buyum da blog..

bundan bana ne diyorsun değil mi..

ama sonuçta kimin evrene bir iyi bayramlar dileği saldığını bilmek lazım..

ayrıca carpe diemin hakkını yiyenler olsa da..

önemlidir anı yaşamak ve tadını çıkarmak..

saime hanım derdi ki.. seninle kahve içmek zevkli..

çünkü her yudumda.. farketmeden.. mmmm diyorsun..

ne zaman kayboldu mmmlar bilmiyorum..

ama bi gün baktım kahveyi vazife gibi.. diplemişim.. o zaman anladım..




ben yine öyle olsun istiyorum blog..

mmmmmlamak istiyorum..

boğazımda yüreğim atmadan ne olacak demeden..

etrafımdakileri ve kendimi, kollamadan sırf tadına vara vara kahvenin..

kibelem kabul etsin ve kaygısız.. sıkıntısız anlar dizsin benim atlıkarıncamın yoluna..




kabul ederseniz..

sizinkine de..


Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

Çiğdem dedi ki...

Az önce Paulo Coelho' nun "Veronika ölmek istiyor" adlı kitabını bitirdim. Sayfa 90 "Vitriol" zehirlenmesinden söz ediyor.. insanları "acılaştıran".

Sonra sayfa 186' da bir mektubun ilk cümlesinde seni düşündüm. Şöyle diyor...

"Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutna bir kuyu olma" ve devam ediyor.. "Bu sözlerin doğruluğuna inanmamıştım o zaman. Çünkü taşmak tehlikeliydi, taşan suyun sevdiklerimizin bulunduğu alanı basması olasılığı vardı, onları sevgi ve coşkumuzla boğabilirdik. Hayatım boyunca iç duvarımın sınırını aşmayan bir sarnıç olmaya çabaladım"

Büyük olasılıkla okumuşsundur kitabı. Okumadıysan okursun bir ara. Ben kimi insanları "ekşi" diye tanımlıyordum içimde. Meğer acı daha uygun bir tanımmış. Bildiğim taştan fışkıran "Pınar"' ı sevdiğim. Akan su pislik tutmuyor ne de olsa :) Mutlu bayramlar olsun. :)

Adsız dedi ki...

İçi dolu dolu bi yazı daha..

Dileklere katılmamak mümkün mü..

Kuş gibi hafif nice ayramlara..Hep sağlıkla..
Ece

laleninbahcesi dedi ki...

seviyorumm uleynnnnn....

hem okudm hem de ben ben dedim, kendi kendime... Ben istemiyorm artık kendimi sorgulamak , geldiği gibi yaşansın istiyorum hayat...Benim kocanın bi lafı var, ne gele gele der...Güzel olsun be.

Hem severim ben atlıkarıncaları.


Follow my blog with Bloglovin