2 Eylül 2012 Pazar

ara verme nedeni.. yeniden dönüş özeti canıtın martı hareket ve migren ama en çok ergen ..

tamam.. epeydir yoktum..
biraz benim bağlantı sorunum vardı..
biraz da internet bağlantı sorunu yaşadım..

aklıma gelenleri not bile alamadığımdan..
çocukluğumdaki gibi yaptım..
günde birkaç kez..
aklımda tutmak istediğim şeyi tekrarladım.

o yüzden..
her paragrafı farklı bir yazı olacak bu..

*********

bazen hayatın en önemli ipuçlarını iş işten geçtikten sonra öğreniyoruz..

bunlardan iki tanesi benim haftamı etkiledi..

ben fırsatı kaçırdım ama..
başkalarına gerekirse diye..
not alıyorum..

sabahları işe giden kadının
bir de çocuklarını kaldırıp servise hazırlaması yoğun ve stresli bir zaman dilimi haline getirebiliyor sabahları..

sık sık.. ses sertleşmesi..
uyarı sertleşmesi..
emir cümleleri ile dolabiliyor..
pasif ya da aktif direnişe geçen çocukla..
bazen yoğun bir sinir bozukluğu oluşabiliyor..

ben bu duyguyu içimde saklardım gün boyu..
neden kızdım..
niye azarladım diye.. suçluluk duyardım..

iki gün önce vir alzaslı dostumla beraberdim..
bir kızı var.. o yalnız bir anne..
"oo dedi sabahlar zor oluyor..
çok bağırışıyoruz..
o yüzden bir karar aldk..
sabahları normal zamandan kabul etmiyoruz..
sabahları yaptığımız şey kavga değil..
sabah davranışı..
stresli oluyoruz.. yeni uyanmış oluyoruz.. keyifsiz oluyoruz  ..
dedim kızıma.. 
o yüzden sabahlar sayımıyor. dedim..
ama akşamları hafta sonları aynı şekilde davranamayız.."

keşke daha önce duymuş olsaydım bu yaklaşımı..
hemen benimserdim..
sabahları özel sayar..
diğer zamanları etkilemesine izin vermezdim..

**********

bloğuma güzel şeyler yazıyorum..
çünkü çocuklarımın onları anımsamasını istiyorum demiş.. lalem bir yazıda..
keşke bu cümle daha önce gözüme atlasaydı..
keşke lalem bunu kocaman yazsaydı bloğunun üzerine..

bende bir terslik var..
anı olarak hep üzüntü hüzün kalıyor bende..
hep onları yazıyorum..
onları analiz etmeye uüraşıyorum çünkü..
o anılardan ders çıkarıyor ve bir daha olmamasını..
başkalarına yansımamasını sağlamak için oluşumunu anlamam ve..
iyice analiz etmem şart..
bunu da yazarak yapıyorum..

hep hobara hebere yazanlara da biraz kızıyorum..
hayat bu değil diye..
lalem bana kızma fırsatı verecek gibi yazmıyor..
aslında hüznü yazmıyor ama şeker pembesi gibi de yazmıyor..
hem canlı hem keyifli hem ironik onun anılarını kaydetme tarzı..
o yüzden gerçek üstü gelmiyor..

ama keşke amacını..
bu tarzı seçme gerekçesini bileydim yav..
dedim..

şimdiden sonra bunu motto edinmeye kararlıyım..

************

alzasyen kadınla yemeğim çok ilginçti..
o yirmibirliğin fransızca hocasıydı..
bazen yol arkadaşlığı ederdik derse giderken bazen bir kadeh şarap veya kahve içimişliğimiz vardı ama bu sefer..
tamamen iki kadın olarak yemek randevusu istedi benden..
ve çok hoştu..

yalnız bir anne o .
tamamen kendi tercihi ile..
kızıyla birlikte bir yaşam biçimi kurmuş burada..
dramları.. trajedileri..
yaşadıkları..
sevinçleri.
herşey i tek kişilik bir dünyada hazmediyor..
ilginç mantıkları tuhaf bir sükuneti var..
bana değişik pencereler açıyor..

***********


home tv izledim az önce..
anthony bourdain..
istanbuldaydı..
yabancıların gözünden içinde yaşadığım dünyayı görmek ilginç oluyor..
hani biz içinde olduğumuz denizi artık farketmiyoruz ya o açıdan.. 

gerçi o yemek için geziyor..
ramazanda buradymış..
bir ev yemeği..
bir asmalımescid meyhanesi..
bir alevi mutfağı kebabevi..
asitane.. saray mutfağı şeklinde çok çeşitli yemek alanlarında farklı insanlarla beraber oldu..
hatta haliç kenarında oruç açanların çadır yemekleri ve ramazan eğlencilerini..
ve sultanahmet  semtinde sahuru bile görüntüledi..

ilginç bir taksi şöforünün varlığını onun sayesinde öğrendim..
ingilizce konuşan neşeli keyifli ihsan..
her bir binanın yapılış tarijhini bilen ve tarihçesini özetleyebilen ihsana hayran kaldım..

istanbul temiz dedi  bourdain..
midye dolması yedi boğaz kenarında ve kayıt dışı ekonomi ve kayır dışı 
 midyelerdeki ağır metal zehirlenmesinden de söz etti..
"bu o kadar lezzetli ki komşunla paylaşırsın dedi.. " ..
"ama komşunu zehirlememen gerekir..

"reklamcıların bir antik çağ kalıntısı.. bir süper gökdelen görüntüleri ile hazırladıkları istanbul ve türkiye tanıtım filmlerinden dem vurarak..
"biz artık o değiliz.. ama hala biraz da oyuz".. diye kafa karıştırıcı bir mesaj verdiğini..
esas eğer yemeğin üzerinden gitsek nasıl da daha iyi tanıtabileceğimizi söyledi..
ve türkiyeye gelmeyi hep ertelediğini..
ama şimdi çok memnun kalıp..
daha önce bunu kaçırdığını düşündüğünü söyledi..

en hoşu ise..
meyhane mezelerine bakıp..
bunun yunan bunun slav.. bunun  bilmem ne yemeği olduğuna yemin edebilirdim..
osmanlı imparatorluğunun bütün oralara yayılmış kocaman bir imparatorluk olduğunu bilmesem ".. dedi..

birden bir şimşek çaktı aklımda..
zeytinyağlılarım türk yemeği olduğunu iddia eden ve hebire yunanlılarla kapışanlar var biliyorsunuz sağda solda itişilip durur..
biz orta asyadan et ve baharatlarımızla geldiğimizde..
ne deniz balığı .. ne tahıl.. ne de hele zeytin ve yağını görmemişken.
bizim diye .. milat öncesinin zeytinyağı toplumuyla kapışmaya kalkmamız bana hep ironik gelir de..

işte sırrı ..
işte aslında bazı parıltılı insanlarınç
örneğim benim " dilek hocamın" sırrı bu.. 
çok sevdiğim.. mine'm  kırıkkanatımın sırrı bu..

bize nasıl avrupalı değil dersiniz demişti..
fransız tevesinde fransızlara..
sonra osmanlı harıtasını gösterip..
350 yıl.. macaristanda yaşadık.. =)

bize nasıl bu mutfak sizin değil dersiniz..
yediyüz yıl.. oralarda yaşadık.. =)..

tam olarak iade edemedim..
ama içimde biliyorum..
eğer nasıl klavyeye dökebileceğimi çözersem..
yazarım..
***********

sağ elimin işaret parmağının tırnağı..
benim mottom ve can simidim..
oldu..
ve başarılı da oldu..
basit ve ilginç bir çözüm..
neden ve nasıl olduğunu yazasım yok..
ama kayda geçmeli ..
o kadar önemli çünkü.

kemal'e eren kadınları yazdım bu kez kitap eleştirisinde..
çok güzel bir kitap..
aldı beni götürdü..
o yulların dünyasına kadınların ruhlarına..

*********

oscar wilde ile ilgili bir kitap okuyorum şu anda mum ışığı cinayetleri..
ve eş zamanlı okuduğum.. savaşları filleri anlat onlara yı da bitirdim..
eski gerçeklere..
notlara mektuplara dayandırılıp arasındaki boşlujların yazarın keyfince doldurulduğu eserleri okumaktayım üstüste..
hoş oluyor..

*********

son iki haftanın on günü manevi açıdan biraz zedeleyici oldu beni,m için..
ve çevremde bazıları için.. yedim bitirdim onları sonrasında da migren krizleri elbette..
şu anda yazı yaıyorsam..
insan üstü.. inatla yapıyorum inan..
gözüm çıkmak üzere..
gene krizdeyim..
ama aldım bazı kararlar..
bir yeniden kendine geliş..

********

şunu çok iyi anladım blog..
bizr zamanlar..
b..kuna cila yapan insanlardan söz eden bir dostum olmuştu..
gerçekten varlar..
ve üstelik bunu farketmeden yapıyorlar..
çocuk yetiştirirken almaları gereken sorumlulukları ve onun getirdiği zorluklar yüzünden almak istemiyorlar..
bir kıstlama ya da yasak koyduğunda..
arkasını kovalaman gerek..
ergen dediğinin.. tek işi kendi istediğini gerçekleştirmek olduğundan..
o israrlarda krizlerde ve kaçamaklarda..
sen de onu kovalamak zorundasın..
ama bu senin bin işin arasında çok vakit yiyor..
bu yüzden başını öbür tarafa çevirirsin..
hiç sorun kalmaz..
görmezsin.. yok olur..
işte bu nedenle ne kadar yalnız kalmışım ben ergenlerim ergenliğin tavanlarında gezerken..
kadınlar..
kendi ergenlerinin gösterdiklerine bakmış geçmiş..
gördüğünü beğenmezse.. kafasını çevirmiş geçmiş..
bu yüzden tek sorun gören sorun kovalayan olarak aman ne kadar yorulmuşum..
kızgınım biraz..
ama çözdüm artık..
ve ergen konusunu kapadım arkadaşlar..
ergenleri n yaşamı zor..
eğer onlara arkanızı dönerseniz..
kendi geleceğinizi de onlarınkini de yok edersiniz der geçerim..
son alarak..
yabancı kültürlerden..
çocukları özgür bırakma örneğini alırken..
yanında onların çocuklarına verdikleri sorumluluk kültürünü almadığımız için..
şımarık.. kendinden başka kimseyi düşünmeyen..
ve  sorumsuz genç insanların bundan bir beş on yıl sonra..
bize vuracağı.. şamarı hayal dahi etmek acıtıyor bilin..

hadi blog..
görüşmek üzere..
Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

of bir geldin pir geldin...Ben de yer almışım bu gelişinin içinde pek memnun kaldım.
Naziş'in ergenliği annemin hastalığı sırasında kaynadı gitti.Zuz daha çok birlikte oldu onunla... O da az taban tepmediler birlikte, kavgalarının çoğunu da onunla yaptı o yüzden. Gamse'nin ergenliği ise Naziş'in İstanbul dışında okumaya gitmesi telaşına karıştı.Benim en yoğun çalıştığım koleksiyon dönemlerine... Paldır küldür geçti gitti. Zor iş bir ergenle yaşamak. Nazlı'da hatırladığım evde sürekli dinlediği ''Kargo'' ve Kadıköy'de sürekli takıldığı ''Karga''... Sabahları saymamalı evet...
Sevdim yeni yaşam mottolarını...

Öptüm çoook Ataletim canım benim.

Selgin GB dedi ki...

Sabahları saymamak güzel fikir, sevdim. Çocuklar değil benim derdim, Bizim Bey. En beter kavgalar o saatlerde kopuyor da ondan.
Ergeni yalnız bırakmamalı. Bizde bir şeyler hep eksik ya, ondan o özgürlüğün yanında sorumluluğu verememek. Nadir ama sorumluluk verilip de özgürlük verilmedi mi de fena oluyor. Galiba marifet insanın ergenini kendi kendisinin takipçisi yapabilmekte.
Atalet'im hoş geldin.

Follow my blog with Bloglovin