2 Ağustos 2012 Perşembe

sayfalar arasında saklanan yaşamlar

Diane Keaton'un kitaplığı şurdan



dostum taşınıyor..
evlendiklerinden beri aynı evde oturmanın.. ve o evin de çok katlı bir ev olmasının dezavantajını yaşıyor..
yıllardır sahip olduğu hiç bir şeyi yok etmesi gerekmemiş..
nasıl birikir bilirim..

aynı yıllar süresinde ben beş kez taşındım..
ve asla “yumurtanı bile taşıyıp yeni evinde buzdolabına yerleştiriyorlar” denilen firmalarla taşınmadım.. taşınma gününden bir ay önce başlardım hazırlanmaya kutulanmaya..
bu arada da ayırırdım atardım .. bağışlardım..
eşyalarımız sadece eşya değil elbet..
anı demeti olabiliyorlar bazen..

satın alırken eve yerleştirirken kullanırken içinde olduğumuz
duygular saçılır ve ince bir tabaka halinde sarar sarmalar bazılarını.. basit şeylere bile bir özellik ayrıcalık katar..
şu kahve sehpama her baktığımda horhordaki eskicide minicik bir yirmibirlik.. gözümün önünde.. saçları.. mavi yeşil çizgili gömleği.. blucin kumaşından bahçıvan şortu.. elimden tutmuş..
masanın bir tarafı benim diğer elimde..
bir tarafı o zamanlar sk olan çb’nin elinde.. sevinik adımlarla otoparka yürüyoruz..
ben o masaya her baktığımda.. saime hanım hala sağ.. cemal bey de.. hayat önümde.. kocaman..

zamanında toplanamıyorum diye çıldırmış..
evi organize etmenin kolay yöntemi var mı diye gugl’anıma sormuştum..
çok yöntem var demişti de hatta günlerce o yöntemlere dalıp evin daha da dağınık hale gelmesine sebep olmuştum..
o yöntemler arasında bir tanesini hep hatırlarım..
eline eşyayı alıp bakıyorsun..
kullanıyor muyum diye soruyorsun kendine..
kullanmıyorsan eğer.. benim için duygusal değeri var mı diye soruyorsun..

eh ben genellikle aşk ilişkisi kurduğum için.. sahip olduğum nesneler ile..
hepsinin duygusal değeri var.. iyi ya da kötü.. anısı var..
yine de bu değerlendirmeyi..
beş kere yapınca.. hafifliyor insan .. hem duygularını gözden geçiriyor.. hem eşyalarını..
kimini atıyor.. kimini veriyor.. hayatından çıkarıyor..
kullanmadığın senin değildir derler.. bu düzenleme işlerinde..
bence bu ilişkilerde de öyle.. kullanmadığın yararlanmadığın senin değil..
onu çıkarınca hayatından yenisine yer açılır..
bir içeri bir dışarı ..
bak bu da önemli bir kural..
arkadaşım.. tutkulu bir kadın değildir..
ince zevkli zarif bir kadındır..
kimseyi ezmez.. ezebilecekken..
bu nedenle ezilir bile bazen..
bana benzemez o .. daha narindir.. hala şaşırabilir yaşadıkları karşısında..
işte..
bir de yılların birikmişini elden geçirince..
alt üst olmuş..
telefon etti bana..
“evi ayıklarken senin için de bir şeyler ayırdım” dedi..
“hoşlanırsan tut değilse sen ver birine..”
“kitaplarım” dedi sonra..
sevgili kocası.. (sk’sı).. “ne gerek var bu kadar kitaba.. yeniden okuyacak mısın” da demiş..
bazılarını bana vermek istediğini söyledi..

çok katlı evin en alt katı başlangıçta iyi tasarlanmış bir çalışma alanı gibiydi..
masif kitap rafları.. çalışma masası..
ama zamanla kitaplar (eğitim ve okuma).. çocuklar ve onların eski okul kitapları ansiklopediler dahil her yeri kapladı.. güzelim masanın yanına bir tane de pratik ve sıradan olanı  geldi..
iki oğlan bazen yirmibirlik de dahil üç oğlan bilgisayar oynadılar orda..
müzik odası oldu bi ara..
birikti orada.. herşey..
işte kitaplar..
“ver bunları” diyor bana dedi..
“napıcaksın” diyor..

sahi kitaplar ne yapılır..
kitaplığa dizersin.. sonra.. ne yapılır kitaplarla..

ben biliyorum..
aklına takılır bazen.. gider alırsın raftan ve bir bakmışsın okumaya başlamışsın..
kitabı ya da kenarına el yazınla düştüğün notları.. kocaman ünlem işaretlerini ( yaparım ben bunu evet) bir bakmışsın canıtının kanadında o günlere dahası o duygulara uçmuşsun..
derken bugünkü sen o zamanki senin işaretlediği bazı şeyleri artık önemli bulmuyor.. ya da farklı yaklaşıyor o ünlem işaretlerine..
alırsın eline kalemi.. yeni notlar düşersin.. yanına tarih koyarsın..
yaparım ben bunu da evet..
dahası var..
kitabı okurken arasına saklanan günlük yaşam anıları olur bazen..
bir kartvizit..
üzerine not aldığın bir kağıt parçası..
en güzeli.. o kitapla ilgili bir köşe yazısı.. katlanmış konulmuş..unutulmuş..
arasına yaşamını saklamışsın sayfaların.. haberin yok..

herkes uyurken geceleri yaparım o yüzden ben bu işleri.. ya da herkesin evden gittiği pazar günleri..
onlar rüya görür ben anı ayıklarım..
onlar gezer.. ben uçarım..

ilk basım.. tarihi değer.. özel cilt yok benim kitaplarımda..
karton kapaklı çoğu..
ama bir kitaplık kaybettim ben daha önce..
cemal beyin evinde kalan kitaplarım o alana su basması yüzünden yok oldular..
cemal beyin kendi kitapları da..
hele bir tanesi vardı ki..
“kitabı okurken bir patlamayla çadır direğinde asılı duran gaz lambası sönüverdi.. hasan komutanım yere yat baskın diye bağırdı” gibi not düşmüş.. cemal bey.. tutuk el yazısıyla.. altına da tarih atmış.. kırklı yıllardan.. bir rus yazarın kitabı idi.. sordum bunlar ne diye anlattı..
doğu görevinde iken arazide geçirdikleri bir geçe kampları eşkiya baskınına uğramış.. hasan da emireri imiş cemal beyin.. cemal bey yüksek sesle mi okuyordu kitaba da hasan da yanındaydı.. yoksa hasan çadır dışındaydı da mı içeri daldı.. ama ne olursa olsun cemal bey.. o kitaba.. yaşamın o anını kaydetmiş.. geldi mi aklınıza.. eski amerikan filmleri.. suay ve karısı ingiliz hastam filan.. (neden biz bu sahneleri ancak bu tip filmlerle görselleştirebiliyoruz..)

cemal bey o kitabı okuyor olmasa.. o notu düşmese.. ya da ben o kitabı çalıp da okumasaydım.. nerden duyar bilirdim cemal bey gibi ketum bir adamın eski anısını..
bir kez kitaplık kaybettim.. bir yaşam zamanı kaybettim gibi oldu..
tek tek topluyorum o kitapları şimdi.. eskicilerde buldukça..

“ne yapıcaksın ki bunları” desin biri bana ..
hele bir desin..
=)

arkadaşım benim gibi kitap delisi değil..
ama benim gibi duygulu..
sen bir sıkıntından söz ederken hala gözleri dolabilen insanlardan..
üzülürsün onu da üzdüğüne..
yüzünden bir bulut geçer..
sen üzgünsen.. görürsün..

arabasına geçirdim bana getirdiklerini alıp bir yaseminli buzlu çay ikram ettiğim akşam..
orada baktı gözüme.. içime..
dedi ki "sadece yorgunluk değil halim..
o kadar çok.." nefesi tıkandı bir ana arandı doğru sözcüğü ….
"biliyorum" dedim.."yaşamın.. ellerinin arasından geçti.."


********************
ben aslında kitaplıklarla ilgili bir yazı okurken aklıma düştü bu yazı..
bu arada diane keaton'un kitaplığında.. " göz sadece kalbin zaten bildiğini görür " yazıyor.. 





Image Hosted by ImageShack.us

9 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

çok değil üç ay önce biliyorsun, ben de yaşamımı bir bir elden geçirdim. Ama tam yerleşirken öyle bir şey oldu ki, öyle bir ağladım ki...Yazmadım unutayım diye ama bak sen bir başkasının yaşamından bir sayfa yazdın, benimki gün ışığına çıktı.

Öptüm çok ataletim canım benim

ATALET dedi ki...

öperim ben de lalem.. en kırmızısındanım..affedesin bu şaşkın klevyeşörü sen ..e mi..

"bi" dedi ki...

hiç bir kitabımı -isteyerek- elden çıkartabilmişliğim yok. tekrar okuyacak olsam da, olmasam da... evet bazılarında anılarım, yaşadıklarım, konserve edilmiş duygularım var. onlar pek kıymetli. ama özelleştirmediklerim de kıymetli. hepsini tutuyorum.
bi de çok öpüyorum 8)

hayatgibi dedi ki...

Atalet'im hep sık yazacağım diye söz verip kendime tutmuyordum ya, yine aldım o kararı ben. Hastaliktan sonra zorlaştı bilgisayar karşısında oturmak ama, bakalım. Hem
Yenileeini hem kacırdıgım yazılarını okuyorum blogcu dostların. Bu yazi da cok guzel ve kitaplari elden cikaramamakla ilgili de cok yazacaklarim var benim.
Ama esas bebek otopsisi yazisinda kaldim ben.
House'un bi bolumunde vardi, orada izlemeye bile dayanamamistim aglamaktan.
Sen bir de yasamissin.
Hem de celiklerin laboratuarlarin soyutlanmisligi olmadan, evin icinde.
Hele suyu isitman.
Ah Atalet'im.
Kitap cikar senin anilarindan eminim.
Okuduktan sonra da ayrilamadigimiz, uzerine motlar aldigimiz, hayatimizin bir parcasi yaptigimiz o kitaplardan sen de bir tane cikarsan keske..

SElgin GB dedi ki...

Leylak Dalı'mın demesiyle benimkiler "bir kenef dolusu". Umutluyum, banyoyu işgal etmeye başlayınca Bizim Bey kitaplarıma ev alacak (öyle bir hayal işte. Sadece benim ve kitaplarımın olan bir stüdyo daire...)

Leylak Dalı dedi ki...

“ne yapıcaksın ki bunları” desin biri bana ..
hele bir desin..

Bu yazdığını ben yazmış gibi hissettim, hele bir desinler. Evden ayrılmam ve eşya seçmem istense sadece kitapları ve kitaplığı alırım sanırım. Bu konuda bıkbık eden bir sürü ruhsuz var etrafımda; ne olcakmış bu kadar kitap, birine bağışlasaymışım ya, okuduklarımı birine verseymişim ya, vs vs...
Burnum bile dinlemiyor inan, içine kitap ruhu sinmiş adam zaten böyle bir laf etmez, edenlere de benim ruhum yüz vermez.
Sevgiler olsun tüm yorum bırakan kitapseverlere...

serpil dedi ki...

Çok güzel bir yazıydı, beni de vurdu gitti. Babamın çok eski Varlık dergileri var bende de, kendi el yazısıyla şiirleri var, daha neler. Tekrar bakarken Atalet, Lâle, Leylak Dalı ve Selgin olacak aklımda.

Adsız dedi ki...

sevgili biblo kadım önce öp beni diyeyim kendimisapık gibi hissederek..
ben de arasına iz bırakmamış olsamda.. bırakabilirim belki bir gün.. diye düşünüyorum.. zaten =)..

hayat gibim.. rootik oluyorsun o an.. sanırımondan yoksahi_woman filan değildimelbet..
seni görmek sevindirdi beni.. ferahjlık getirdin.. sağol:. =)

selginim gibim en ilginç on kitaplıktan biri bence seninki de.. =)o stüdyo dairelerden hayalleniyorum ben de adını da damier koyucam.. garsoniyer'e nazire olsun diye..=P..

serpilcim iyi bak onlara..
ben saime hanımın tek el yazısı örneğine tutundum kaldım.. (herşeyi kendisi yok ettiğinden.. )..

sevgiyle hepinize..
atalet

semaca dedi ki...

kitaplarını arada sırada okşamamış... gözü takılınca bile bir başka duygulara akmamış... kitapların kenarındaki kendi notlarıyla gözleri ıslanmamış... ve kitaplığının önünde oturup sıcacık ısınmamış birileri diyebilir; "ne gerek var" diye... hoş görmeli ve biraz da üzülmeli kaçırdıkları için... sevgiyle

Follow my blog with Bloglovin