10 Ağustos 2012 Cuma

kitaplardan.. kemalden.. stalinden kadınlardan baleden amberden ve dönemlerden..




gitmeden önce not almalıyım dedim..
akşamları uyumadan önce okuduğum kitap..
rus kışı..

dönem kitaplarını severim ben..
güzeldir.. zariftir.. bahsedilen ayrıntılar..
savaşlar.. acılar.. henüz yüzgöz olunmamış kavramlardır..
daha marslının “bizim petrolümüz yok di mi” diye sorduğu karikatürler çizilmemiştir..

iyisiyle kötüsüyle insan ve toplum gene ordadır..
ama uzaktadır sizden..
o yüzden masalsıdır..

bu kitabı da sevdim..
ayrıntısı çok..
ama boğmadı beni..
ayrıntısı güzel..
her küçük kız çocuğu gibi bale maceram oldu benim de..
ilkokulda derslerden sonra bir bale öğretmeni gelecekti.. kayıt ettirdiler beni de..
dokuz yaşımdaydım..
bale çorabı.. mayosu.. siyah havuz yakalı..
hala var olan nişantaşındaki bale mayocusundan alındı..
gittim ..
iki ders..

boyu uzun başı küçük bacakları uzun dedi öğretmen..
çok iyi balerin olur..
anneme dedi..
sonra bana..
popo içeri.. dedi..
çekince önde fırlayan göbeciğe vurup.. 
göbek içeri.. dedi..
göbeği çekince çıkan popoya bi tokat popo içeri..
bir saat..
içeri içeri..
bir içeri bir dışarı..

ikinci gün gittim kendimi sildirdim dersten.. bugünlerin tabiriyle.. hiç kasamadım o kadar..
naptılar bilmiyorum.. diğerleri.. gösteri filan..
dönüp de bir daha bakmam ben ..ardımda bıraktıklarıma..
merak da etmem..

lisede.. bir arkadaşım vardı baleye giden..
gösterilerde kuğu gölündeki solo danslardan birini yapardı..
çok zarifti sahnede de .. hayatta da.. hatta hala da..
birgün nişantaşında yeni açılan bir kafeye gitmiştik..
duvarlarda balet ve balerinlerin siyah beyaz posterleri asılıydı..
birini gösterdi bana.. balerin havaya sıçramış.. bir ayağının ucu yere değmek üzere iken yakalamış kare onu..


bana dedi ki.. “eğer beş derece daha eğik açıyla inseydi.. düşerdi..”

hiç o gözle bakmamıştım..
cemal beyin batı sanatları merakıyla epeyce bale izlemiştim..
ama güzel sanat olarak bakmıştım hep.. sahne arkasını düşünmeden..
karnımı ve popomu aynı anda içeri çekmekten yüksünen ben..


çekirdek dört yaşındaydı..
aynaları da olan bir yerde bale öğrenmek istediğinde..
ilk yaptıkları şey.. parmaklarını ayaklarını geliştirmekti okulda..
puanta çıkana kadar yıllarca esneme germe güçlendirme..
o parmacıkları bilekleri tarak kemiklerini..




hastalarım var balet ve balerin..
ne ağrılar çekiyorlar..
ne acılar içindeler çoğu zaman..
sahnede hoplayıp zıplayıp pas de deux’ler attırıp..
içeri girince.. hemen korselerini takıp yerlere uzanıyorlar..

basit bir dans değil..
her hareketi eklemin ve kasın doğasına aykırı bir esneklik ve uzama..


bedelleri var sınırları zorlamanın..
acıları var esnemelerin karşılığında..



işte kitap bence balerin olmayan birinin dilinden..
en nötral şekilde anlatmış bu mesleği..
sanatı..

ve en inanılmaz şekilde de.. diktatorya yönetimini..
beyin yıkamayı..
ağacı yaşken eğmeyi..



kör inancı.. güveni.


.
faşizan terörü.. devlet baskısını.. güçsüzün yalakalığını..
ince detaylarda.. ince diyaloglarda..
ve her felaket döneminin sonunda dendiği giibi..
“ama biz bilmiyorduk.. “ “ ama düşünemezdik” cümlelerini..
sistemeortak olmanın .. sistem çöktüğünde geridebıraktığı toz duman yatıştığında ..
ortaya çıkan suçluluk balonlarını..
onların altında yaşayan.. ama artık yaşam zevki bulamayan sıradan kitleleri..

belgesel gibi kuru değil kitap..
ama arabesk duygusallıkta da değil..
kurgu da fena değil..
bilmediğini anlatmıyor gerçi..
ama unuttuklarını anlatıyor..
bir de..takılarla.. hele de.. amberle ilgili birçok şey öğreniyorsun..
okurken..

ama iki şey var aklımda kalan kitaptan..
birisi.. abedede bale izleyen adamın aklından geçirdikleri..
arka sıralarda..kor dö bale de ne kadar gürültülü diye eleştirenler nedeniyle..
“bu kadar zahmetli ve kendisinin hiç yapamadığı  bir şeyi bile beğenmeme lüksüne sahip olmak” kavramı..
gördüğüm gözlediğim ve nefret ettiğim birşey..

biraz çizmeden yukarı çıkmak gibi..
ama tam da değil..

ikincisi de.. aslında yukarda bahsettiğim..
faşizan despotizmin hipnotik etkisi..
ve giderek ah nasıl da yaygınlaştığı..
neylerse güzel eyler.. zaten bu olan kötülükleri de ..
eğer bilseydi zaten engel olurdu zihniyeti..

benimle beraber datçaya gelen kitaplar arasında en merak ettiği ise..
kemal’e eren kadınlar..
latife ve fikriyeyi kurguda karşılaştıran bir fanteziymiş..
o kadar farklı karakterde iki kadını bir arada nasıl canlandırmışl yazar..
merakımdan kuduruyorum..
onun dışında..
bol bol kriminoloji var.. geçen yaz mis marpılla serinlemiştim.. yeşil ingiliz manzaralarında..
çay sofralarında.. güzel dekorlarda dolanmıştım..
bu yaz da okurum ki ben dedim..
hele de gecekütüphanesinde görünce..
bir de ferhan var yanımda gelen..
diline bayıldığım.. biyografisinin ikinci bölümü ile..
stefan zweigiın son günleri bir dönemin üstelik gerçeklerinin tanığı olacak..
bir tutam dram katacak..

evde okunmamışlar yığını dururken gidip yeni kitaplar alan bir arsızım ben..
bir de kenarı kuş tüyü ile süslenmiş şapka.. bir ördek başı yeşille 
savan renklerinde afrika yerlilerinin dokumalarına benzeyen pareo ile..
süper düper mini şortlarımı.. transparan tüniklerimi unutmadan ekleyeyim.. dünki alışveriş listeme..=)..

hazırım tatil.. bekle beni ki..





Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Rus Kışı bana Lale'nin doğum günü hediyesi idi, ilgiyle ve severek okumuştum ben de, seninkine benzer duygularla.
Ferhan konusunda garanti verebilirim zevkle okuyacaksın, ben bitirdim az önce. Diğerlerini bilmiyorum ama polisiye kumsala en yakışan kitap olsa gerek.
Keyifli okumalar, iyi tatiller olsun...

Nehire dedi ki...

Nekadar güzel anlatmışsınız.Sanatın herhangi bir dalı,herhangi bir spor yada işimizde olsun başarı çok çalışmakla gelir denilse de ben bunun yanında yaptığınız işe emek verirken mutlaka onu çok sevmenizin ve mutlu olduğunuzu hissedebilmenizin daha önemli olduğunu düşünüyorum.Sevgiyle kalın...

Adsız dedi ki...

güzel tatilin huzurla geçsin ataletim.dilara

ATALET dedi ki...

teşekkürlerherkese.. ben daha çok kavafisi düşündüm gerçitatil süresince..........

atalet

Follow my blog with Bloglovin