Park yerinin ulu çam ağaçlarının altında düzgün parke
taşlarıyla döşeli olduğunu söyleyeyim..
Pazar yerinin de..
Pazara doğru yürünen yolun sağ yanının..
girişteki ilk tezgah sera olduğu için..
tenekelere ekilmiş mercanlar.. begonviller.. mavi yaseminler..
hurmalar.. Marmaris mineleri.. rengarenk süs biberleri yaseminler zakkumlarla
dolu olduğunu..
rengarenk bir bahçeden geçilerek pazara yüründüğünü söyleyeyim..
siz tenekelerde yazan akhisarlı peynirci, karayazı
zeytincisi gibi..
çirkin grafik tasarım etiketler yerine..
bembeyaz ya da daha iyisi masmavi boyanmış tenekeler hayal
edin..
Yaklaştıkça artan domates kokusunun..
Pazar yerinde sizi bekleyen tadlara sadece hazırlık olduğunu
söyleyeyim..
Yerel otların baharlı kokusunun baş döndürdüğünü söyleyeyim..
Kayısı marmelatlarının kavanozlarında.. güneş marmeladı gibi
durduklarını ..
Hemen tadına varmak için insanı saırsızlandırdığını söyleyeyim..
Siz zencefil reçelini görmezden gelin..
Üzümün şeftalinin domatesin yerlisini bulunabildiğini
söyleyeyim..
Portakalın var mı diye soran kadına..
Pazarcının var ama kabuğuna bakarsan almazsın.. fakat içi
çok güzel dediğini..
Kadının ben zaten ondan istiyorum dediğini..
Onlar zaten senin istediğin gibi diye cevapladığını kaşını
eğip alttan gülerek..
Otuz yıldır buraya gelip kimi yaz kış..
kimi en az altı ay kalan bazı prensip sahibi insanların..
Buraları çok sevdikleri için.. tüketmek ve eritmek için
değil..
Geliştirmek ve korumak için yaptıkları uyarılar sonucu artık
çakma …lı diye bir kavramın oluştuğunu..
Çakma …lının ülkenin demokratları gibi gereksiz ve sevimsiz
addedildiklerini..
Bir kerelik gelen turistin..
Evindeki zehirli rahatı burada sürdürmek istediği için..
Görgü bilgi zevk geliştirmektense..
Mısırın uçan çekirgeleri gibi gelip sömürüp tüketip yeni ve
ilginç bir yere..
Yine evindekinin aynısını bulmak üzere uçuşa geçmeyi
yeğleyen bu sürüye..
Yöre halkının değil..
Töre.. gelenek.. dürüstlüğün egeliliğin filan değil..
Sadece yolunun kötü olmasının.. daracık yarım adaya
havaalanı yapılamamasının engel olduğunu..
Çeşme artık iyice bozuldu.. son zamanlarda herkes …dan
bahsediyor diyen birine..
neyse ki yolu bozuk diye cevap verdiğimde..
Havaalanı yapsınlar.. yer yoksa o zaman deniz uçakları
ayarlasınlar diye cevap aldığımı..
Anlatmayayım sana..
Sen beni..
Şimdilik süren bir vahada bir güzellikler içinde hayal et..
Ağustos böceklerinin ağustosun hakkını verdiğini..
Rüzgarla dalgalanan seslerine arada ağaçkakanın gaga
darbelerinin arada guguk kuşunun..
Arada kumru kuğurdamasının katıldığını…
Çam dallarının rüzgarla hışırdamasına en güzel benim rüzgar
çanımın çınlamasının eşlik ettiğini..hayal et..
Sesini iki perde alçak tutmaya çalıştığın..
Huzuru bozmamak için en ufak gürültüde özür dileme
gereksinimi duyduğun bir yerde hayal et..
Güneş doğar batar..
Dağların arkasından..
Battığı dağlar kızıla.. karşısındakiler mora boyanır diyeyim
ben sana.. balkonumdan o moraran dağlara karşı..
Dahası otuz yaşında ilk defa zeytin veren zeytin ağacıma
karşı..
yöre üzümü az tuzlu yöre peyniri ve beyaz şarabımla keyif çattığımı..
Az sonra giyinip..
Süslenip..
Tepedeki şıkır şıkır deniz manzaralı lokantaya
ya da..
kıyıdakı şıkır şıkır dalga sesli lokantaya gideceğimi..
Anlatayım sonra..
3 yorum :
Geçen ay oradaydım ben de, hâlâ gözümün önünde o güzellikler. Kumsaldaki masalar mı sözünü ettiğiniz, limanda.
Çok güzel bir tatil olsun, sevgiler :)
yazıyı okumak için geç kalmışım ama seni oralarda hayal ettim. Pazar yerinde yürürken, kafanın arkasından zencefilli reçelde neyin nesi ola diye fısıldanan bendim ayol.
O şıkırtılı restoranlarda hayal ettim seni, yok gelemedim oraya ben pazardaarkandan dolaşırken yorulmuşum, evde işim de vardı:)) ,,Öptüm çoook Ataletim canım benim
sen çok akıllısın.
blogu terketmedin çünkü.
bu kadar.
Yorum Gönder