4 Nisan 2012 Çarşamba

ve barhelona ve canıtın ve sahil ve gitar ve ateş..... balık içindeki koruyucu.. ve hatta soter ve diğerleri..

güncele meraklıydı benim halalar..
neyse ki akılları da bi o kadar çalışmaya devam etti.. ileri yaşlarına rağmen..
bunamadılar.. kendi zamanlarındaki gibi olsun herşey diye dayatmadılar..
o yüzden çok keyifli idi onlarla vakit geçirmek..
anılarını anlattılar..
ama hep o zamanlardı onlar dediler..
bugün daha iyi bir yaşam olduğunu söylediler..

hele bir kez..
çb sordu.. hala sen bu yaşında .. eskiye bakıp .. özlem çekiyor musun yeniden genç olsam diyor musun dedi..
halam da.. ay hayatta istemem.. eğer bugünkü şartlar ve aklımla olacaksa olsun..
dedi..

yani bendeki nostaljik olmama durumu bir nevi genetik..

ha evet severim tabii.. anıları..
bazı hoşlukları.. özlerim..
ama onlar da olsun bugünkü hiç bir şeyden vazgeçmeden derim..

şimdi efendim konu nedir.. beş yıl öncesi..
pek nostaljik de sayılmaz..
ve nerden çıktı dersek..
aslında ispanyolca kursundan çıktı..


ama nerden başlasam..
en iyisi bu sabah ki iki hastadan..
ilk hastam seksen yaşında..
düşme sonucu omzunu kırmış.. tedaviler olmuş.. rehabilite olmuş ama şimdi aynı omuzda yine bir ağrı oluyormuş..
erkek saçı kadar kısacık kesilmiş.. bembeyaz saçları..
makyajsız .. kırışık.. ama yıpranmamış yüzü.. masmavi capcanlı gözleri ile.. siyah kazak siyah pantalon.. şehir tipi spor ayakkabılar..
incecik.. uzun boylu..
gazetesini katladı koydu ayağa kalktı ben odasına girince..
neyse muayene bitti.. esprili.. tatlı bir hatun..

çıktım dışarı ben de böyle olmak istiyorum dedim benim hemşirelere..

sonra aşağıdan aradılar.. bir hasta için indim..
78 yaşında..
bronz bir makyaj yapmış..
bal rengi saçlar.. ufak bir postiş vasıtasıyla toplanmış.. diz altı füme elbise.. yakası mat taşlar işlenmiş.. ayakkabılar minik topuklu..
nasıl zarif nasıl şık..
ve akıllı.. esprili..
ordan çıktığımda da böyle olmak istiyorum diyordum..

şekerci dükkanında çocuk gibiyim..
kendime yaşlı hal beğenemiyorum..

ama bir orta hal var beğendiğim..
sakin eğlenceli ve hafif..
öyle olmak istiyorum..

bu çekirdek var ya bu çekirdek..
neyse çekiştirmeyeceğim..
ispanyolca kursunda.. elbet..
sınıf arkadaşlarım genç..
otuz maksimum..
kızlardan ikisi az şapşal ama şirin..
biri bi havalar peşinde ama şirin..
bir marangozumuz var..
ispanyolca kursunda..
"i layk" temsını işlerken kurduğu ödev cümlesi..
marangozum.. nesne tasarlamayı severim" idi..

şaka gibi.. hatırlatırım.. burası canım ülkem..
ve ben ispanyolca öğrenmeye çalışan.. gitar çalıp yeni türküyü pek güzel yorumlayan ve dil öğrenmeyi.. nesne tasarlamayı seven bir marangozla aynı sınıfa gidiyorum..

işte ben bu kez blogdaki gibi.. genç dostu olarak görünemiyorum ama..
şikayetim ve rahatsızlığım bu..
salaklığım da belki..
çekirdeğe homurdanırken görüntülendim bir kez.. ve sorumluluk sahibi anne modunu silemediğimden kafalardan..
sınıf arkadaşı olamıyorum..
hatta geçen bana.. siz sınıfımızın.. diye başlayan bi cümleye.. " hanım ağası valide sultanı" filan gibi sıfatlarla kendimle dalga geçsem de.. aha.. anı yaşamadılar .. ve siz olmaya devam ettim..
tam ortamı ısıtacak bir an geliştiğinde sanatçı krizi yaşayan bir çekirdek nedeniyle.. o ortam terk edildi..

dedim ya şikayetlenecek bişey yok..
çünkü buyum ben bir çekirdek annesiyim..

ama öyle atalet olasım..
öyle canıtınla deniz kenarı yürüyesim..
öyle.. yaşsız ve bedensiz..
süzülüp ateş yakıp.. gitar çalanların arasına sızasım.. ordan.. ateş üstü yengeç yahni pişirenlerin arasına karışasım.. hatta belki abartıp lambada yapasım var ki..

burun direği sızlıyor..

sşşşşt deme atalete..
horoz ölmüş gözü çöplükte kalmış deme..
bana biçilen rol ve yaşam alanı çok sıkıcı..

nadide hanım .. olasım..
burnumu büküp hımf.. deyip başka yana bakasım var....

soter:ΣΩΤΗΡ... kurtarıcı..
ispanyolca kursundan çıkıp guglda soter aramak..
işte ben buna kurs derim...
soterin neden balık içine yazıldığını bulmak.. sonra aslında..
ἰχθύς balığın içinde koruyucuyu bulmak rahatlamak..

ah bu ben.. diye bi şarkı da vardı değil mi..
vardı evet...



Image Hosted by ImageShack.us

7 yorum :

geçkalmadımki dedi ki...

Nasıl özlemişim sözlerini :)) her satırında başka bir yorum çıktı dilimden, ama özet sen bi harikasınn.

carpediem dedi ki...

evet harikasın atalet...
halalar,
genetik çekmişse çeker,
ah benim halalarım da.
hiç bunamadan terk-i diyar ettiler, babam da dahil...
ben de onlar gibi olayım isterim,
zihin berrak,parlak
yaşadıkları onca acıya rağmen.
mücadeleci ve çalışan kadınlar
nurlar içinde yatsınlar hepsi.

uctemmuz dedi ki...

:) belki bu yaz, belki de sonbaharda..belki bir tatile çıkıp , belki İstanbul'da..seninle bunları gerçekleştirmeyi düşünüyorum. öyle iyi anlıyorum ki seni..

Çiğdem dedi ki...

Atalet doktor kızı olmam sebebiyle hiç sevmem doktor arkadaşımla hastalık konuşmayı... ama öyle bir anlatıyorsun ki... sana kim olduğumu söylemeden bir gelesim var. Bir de utanmadan sıkılmadan hayal kuruyorum iyi mi? Geliyorum kollarım omuzlarım ağrıyor, vaktiyle feci düştüm ama üzerine battık o adrenalinle anlamadım acısını, sonra bir de ev taşıdım ama çok ağrıyor diyorum... Sen tutuyorsun sıcacık elinle burası mı diyorsun, sonra da ben bööööööööö diye koyveriyorum. Çok lazım di mi sana ? :)

.... bu arada bi dolu laf var onlar sonra :)...

Ağrıyan omuzlarım tık demez kocaman kucaklar öperim :)

Seden dedi ki...

halalarına ve iki hastaya bayıldım...
sır şu cümlende;
''kendi zamanlarındaki gibi olsun herşey diye dayatmadılar''
geçmişi unutmadan barışık kalarak...
günü yakalamak ve geleceği planlamak,
sanırım bir çok sorunu çözüyor...
ama işte bunu yapabilen insanlarında kabul etmek lazımki birkaç artıları var :)
kocaman öpüyorum...
sevgiyle...

hayatgibi dedi ki...

atalet'im..

ben buralardaydım diyeyim dedim.
okudum bir kaç yazını hasret giderdim.

özlemişim..

laleninbahcesi dedi ki...

ayyy halalar nasıl kaçmış benden ama yakaladım sabah sabah:)
Benim halalarda sevmezdi nostaljiyi heheh. Ama onların sevmeme nedeni biraz trajik biraz da komik.

Günaydınlar olsun Ataletim canım benim

Follow my blog with Bloglovin