28 Mart 2012 Çarşamba

orkideler kadınlar.. mesafeler.. hakkında.. martılar yok bu sefer..



Sene altmışların başları olmalı ..
parlak yumuşak kumral saçlı çıkık elmacık kemikli..
beyaz tenli narin yüzlü kalkık kaşlı genç kadın..
dik ve mağrur.. biraz kendini beğenmiş.. genç kadın..
evlenmiş olmalı..
Omuz başlarından göğüslerinin arasına ilerleyen dekolte bir gelinlik giymiş olmalı..beyoğlu nikah dairesinin basamaklarından..
ayak bileklerine gelen beyaz gelinliği ile..
sakince güneşli ama serin bir bahar gününe doğru yürümüş olmalı..

Yaşamında ayrıntıda güzel ayrıntıda zarif olmuş olmalı..
Bu yüzden biraz küstah olmuş olmalı..
Seçe seçe az ama öz dostu olmuş olmalı..
Misafir takımları misafir odaları olmuş olmalı..
örtüleri keten.. peçeteleri kolalı.. gümüşleri hep parlak olmuş..
ayrıntıda güzel şeyleri sevmiş kullanmış olmalı..

Başkasının yaptığı işi.. şeyi pek beğenmemiş olmalı..
Giyimde terzide dikişin içte kalan tarafına bakmış ..
O yüzden konfeksiyonu pek sevememiş olmalı..
Nazaryanda yaptırmıştır özel günler için ayakkabılarını kesin..
Düzenlenmiş mekanlarda bile ..
hızla geçerken bile elinin bir dokunuşu ile ille düzeltecek bir kusur bulmuş olmalı..
O yüzden pek de çok konuşmamış olmalı..

Bunca kontrol ve mükemmellik peşinde olan kişi kendini de kontrol ettiğinden.. bağırmamış.. kavga etmemiş.. tutkuyla aşık olmamış.. sevişmemiş olmalı..
Kızıyla mesafeli ilişki kurmuş.. torunlarıyla altalta üst üste kanape keyifleri yapmamış olmalı..
Ona bir şey alınacağında..
Onun için bir şey yapılacağında..
herkes paniklemiş ya beğenmezse diye korkmuş olmalı..

O da yapılanlardaki kusurları görmüş.. ama üzmemek için söylememiş olmalı..
Çok kibar ve ama bir o kadar da mesafeli olmalı…
Kolay sevinmemiş.. sevindiğinde de göstermemiş olmalı..
Kolay sinirlnmeyip sinirlenince belli etmediği gibi..
Onu tanıyıp sevenler tahmin etmek zorunda kalmış olmalı..
bunu sevmez sever beğenir kızar diye..

Bilmiyorum .. o hallerini hiç bilmiyorum..
onunla tanışıklığımız.. son birkaç ayın içinde..

Kızı büyüdükten.. eşini de kaybettikten sonra giderek çığrından çıkan bu şehri terk edip geniş bir arazi içindeki evine yerleşmiş..
hergünkü gibi uyanmış sabah.. bir ekim sabahıymış..
yağmurlu ama aydınlık bir günmüş
çayını demlemiş..
geniş pencereden görünen yeşil bahçesini izleyerek kahvaltısını hazırlamış..
ama kahvaltıya başlayamadan daha..
kurgu bilim filmlerindeki gibi.. akl-ı evvel..
başına buyruk bir damar inceldiği yerden açılıvermiş..
beyin sapına..
yığılmış olduğu yerde.. karanlık olmuş heryer..

tekrar gözünü açtığında..
parlak ışıkların altında bulmuş kendini..
bunca aydınlığa rağmen bulanıkmış etrafındaki her şey..

kolları bacakları hissiz.. oynatmaya çalışmışsa da olmamış..
nefes alıyor da.. nefes kendi kontrolünde değil sanki..
hımm pıss diye bir makine sesi geliyor yanı başından..

üzerine eğilen gözüne ışık tutan.. ayaklarını parmaklarını sıkıştıran .. elini kolunu oynatan ve hakkında bir şeyler konuşan insanlar oluyor arada etrafında.. ama onlara soramıyor bana ne oldu diye..
boğazında bir tüp var.. acıyor boğazı ama yutkunamıyor.. bile..

ne kadar zaman geçtiğini takip edemiyor..
çünkü bulunduğu yerde gece de olmuyor gündüz de..
çalışanların seslerine alıştıkça..
artık bir zaman kavramı oluyor..
onların vardiyalarına göre..

gene bu aşkım aşkım diye konuşan hemşire geldiğine göre bir gün daha geçti diye düşünüyor..
bugün nasılsın aşkım diyor hemşire..
damar yolunu değiştireceğiz bugün "aşkım"....
sesini tanıyor hemşirenin ama.. yüzünü bilmiyor.. bulanık..
sinir oluyor kendisi ile böyle konuşulmsaına ama itiraz edemiyor..

diğeri onun bedenini evirip çevirirken yandaki yataktaki hastayla ilgilenen hemşireye bir önceki akşam yaptıklarını.. anlatıyor.. fütursuz.. elleri usta ama.. duygusuz..

kendi kızını da seçiyor arada.. ama sesinden..
üzgün sesi.. doktordan bilgi alırken
ve hasta bir çocukla konuşur gibi konuşuyor ona ümit vermeye çalışırken..
her şey çok güzel olucak anneciğim.. derken anaokulu çocuğu ile konuşur gibi olmasa.. bu kadar yakınına yanaşıp bu kadar bağırmasa
daha inandırıcı olacak aslında..

sonunda gecesiz gündüzsüz yerden..
ve solunumunu kontrol eden aletten kurtulup odaya geçiyorlar..
kızı hep aynı şeyleri söylüyor..
iyi olacak herşey..
derken birgün yeni bir şey söylüyor..
buradan gidiyoruz.. yeni bir yere..
orda seni hareket ettirecekler.. yürütecekler diyor..

seviniyor..
cihazdan kurtulduğu için gülümseyebiliyor artık..
yüzünün yarısı ile..
hala bulanık görüyor gerçi ve daha önemlisi sormak istediği hiçbir şeyi soramıyor..
kızdığı şeylerden biri de bu.. kimse fazla ayrıntı vermiyor..
ve herkes yüksek sesle konuşuyor onunla..

önce ambülansın tavanı.. sonra bir başka odanın..
derken yüzüne doğru yaklaşan yeni bir yüz..
elini sarmalayan parmaklar..
hoş geldiniz.. geçmiş olsun..

hayret bu sefer.. bağırmayan biri..
izin verirseniz sizi değerlendirmek istiyorum..
anlaşabilmemiz için.. şöyle bir işaret dili geliştirelim.. ben size bir şey sorduğumda.. evet demek isterseniz gözünüzü kapatın.. hayırsa cevap.. kapatmayın..
iletişim……. Sonunda…..

önce ağrıyan bir yeri olup olmadığını kontrol ediyor..
işte şu omuzu.. ah nasıl çok ağrıyor onu çekiştirirlerken..
hareket ettiremiyor ki.. kaçırsın.. konuşamıyor ki uyarsın..
ağrıyor mu.. kapatıyor gözünü...

odadaki herkese.. o kolun dokunulmazlığını anlatıyor.. yeni yüz..

hevesleniyor.. ümitleniyor..
ona dönüyor yüz..
-şimdi bakalım neleri yapabildiğinize..
öyle heyecanlı ki.. tüm komutları yerine getirmeye. . gülüyor yeni yüz.. e süpersiniz diyor..
her ayrıntıyı ona da anlatıyor .. tüm tedavi planını..

çalışmalarda mutlu.. gözünü açıp kapatarak onay verebiliyor istediklerine.. yeni yerde.. az da olsa yaşamının kontrolü kendisinde yine sanki..

bir sabah yine çalışma sırasında iki yeni ses giriyor hayatına..
onun hakkında konuşuyorlar.. girdikleri gibi.. çıksınlar istiyor..
kol tutmuyor zaten yürüyemez..
yapamaz edemez..

birden yıkıldığını hissediyor..
kim bunlar bilmiyor..
ama anlaşılıyor sonra..
eski kaldığı hastanedenkontrole gelmişler..
onu.. bitkiymiş gibi.. hayaletmiş gibi.. hakkında konuşuyorlar..

sonra o tanıdık sesi duyuyor..
bu kez soğuk.. yılan gibi..
hastamı değerlendirmeden önce keşke benimle konuşsaydınız..
size gereken her bilgiyi verirdim.. diyor..

kolunu evrip çevirip duran acemi el..
bir an titriyor ve hemen bırakıyor onu..

devam ediyor tanıdık ses.. durumunu özetliyor..
ve hep yapabildiklerini anlatıyor.. yapamadıklarını değil..

kızı.. istanbuldan uzakta yaşıyor..
gidip geliyor o yüzden birkaç gün kalıyor yanında..

sonrasında bu bakıcı.. odasında bu parlak saten kadife sabahlıklı şişman genç kadın..
hiç durmadan anlamadığı bir dilde telefonda konuşuyor..
televizyon izliyor..hayatında hiç izlemediği saçma sapan evlilik programları magazinler hep açık.. bu sesler bu düzeysiz kadınlar erkekler delirtecek gibi oluyor onu..
hayatında hiç kimseyi fazla yakınına sokmamış olan kadın.. artık bir oda arkadaşıyla yaşamak zorunda.. hem de hiç söz hakkı olmadan..

çok sıkıntısı var çok..
yalnız hissediyor..
kapatıyor gözlerini uyur gibi..

söylenen her şey yapılıyor..
kurtuluyor yavaş yavaş borulardan..
solunumu kendinin olması insanın ne kadar hoş bir lüks..
fark ediyor..
ve burnun kaşındığında kaşıyabilmek..
tişörtün kaydığında düzeltmek..
ve kapat şunu söndür şunu diyebilmek ya da.. yalnız olmak..
ne kadar hoş lüksler..

her dokunuşu her davranızı güzelliğe ve kusur gidermeye yönelik olandın..
diyor kendine..

insanları tanıyor artık..
o fark ettiğinde bir rahatsızlığı düzensizliği..
fark ediyor.. fizyoterapisti de..
saçını düzeltiyor.. çorabını..

sesi kısıyor doktoru odaya girdiğinde..
şu buhurdanlığı kaldırın diyor..
bu ne.. onu sabahtan beri öksürten tütsümsü şeyi söndürüyor eliyle..
pencereyi açıp havalandırıyor..

lavanta yağı.. diye cevaplıyor.. bakıcı kadın..
ben ona doğal lavanta getiririm diyor..

ertesi sabah getiriyor..
uyku güzelleştirir.. güzel rüya gördürür derler lavanta için..
diyerek yastığının altına koyuyor..eliyle..

uyuyor kadın..
rüyasında.. bahçesinde görüyor kendisini..
çiçeklerinin arasında yürüyor..
eteğine sürünen lavanta çalılarından
burnuna yükselen kokuları içine çekiyor derin derin..
bunları ektiğimi hatırlamıyorum diye düşünüyor..
rüyasında..
*******************************

hiç bilmiyorum..
öncesini..
ama yüzünün güzelliği
ve mimiklerindeki.. bakışlarındaki bir şey bana böyle bir kadın olduğunu düşündürdü..
hep siz diye hitap ettim ve seveceğine inandığım bir saygı ve mesafe ile davranmaya çalıştım..

zor bir vakaydı.. yaşaması mucize idi..
kısmen düzeldi..
bir haftadır evine gideceği için çok heyecanlı idi..
bugün..

tekerlekli sandalyede kraliçe gibi dik oturuyordu..
gerçi ben olsam mantosunu giydirirdim sabahlığı yerine..
ve ayakkabılar giydirirdim.. yumoş çoraplar yerine..

keyifle elini salladı giderken..
ve bana .. minicik orkidesini bıraktı..

Image Hosted by ImageShack.us

11 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Üff, hüzün:(
Ve ben de yakıştırdım bu öyküyü tanımadığım o kadına. Hem sen bilirsin kardeşim kime ne yakışır...

carpediem dedi ki...

tutuldum kaldım atalet,
bir şey söyleyemeyeceğim,
anlatımına...
yaz sen ben hep okuyacağım yazdıklarını...

Adsız dedi ki...

O kraliçe edasıyla çıkıp gidişinde senin payın çok büyük.En son gördüğü yüz seninki olmuş, lâyık olduğu davranışı senden görmüş, kendisine bu kadar değer veren hekime saygısından belli etmemiştie içindeki fırtınaları..

Ben senin hastalarınla ilişkine hayranım. Aslında ben sana hayranım.

Dilerim olabildiğince iyi bir ilerleme kaydetsin hastan.Orkideye baktıkça O'nun için dua edeceğini biliyorum.

Ece

hüznün tadı dedi ki...

Kalan ömründe onurunu hiç yitirmese keşke...

laleninbahcesi dedi ki...

ben böyle bir kadın tanıdım biliyormusun.

Adsız dedi ki...

Empati....nin böylesi...
Ben üzüldüm kadına. Kesin senin anlattığın gibiydi. Hatta eminim geçmişte böyle elden ayaktan düşmüş birilerine acımıştır da o.
Elim, ayağım tutarken, doktora hastaneye muhtaç olmadan, diyorum. Gitmek o zaman olmalı....

"bi" dedi ki...

keşke kendisi bişekilde okuyabilse bu öyküyü. kendini böyle anlatabildiğini bilip gururlansa.
bi de, istediğinde yalnız kalabilmek ne büyük bir lüks' gerçekten. dilerim bunu hiç tam olarak bilemeyelim.
sen "şans"sın ataletim.
seni tanıyan herkes için.
sarılıyorum.

semaca dedi ki...

"bağırmamış, tutkuyla kavga etmemiş..sevişmemiş" " kızıyla hep mesafeliymiş ilişkisi".... bunlara takıldım ben.... Ataletimin sık anlattığı başka bir kadınla benzerliği.... ve Ataletimin kadına hissettirdiği.... saygın olandan gelen bir saygınlığa....ne güzel demiş yorumcu... sen bir "şans" sın ataletim... sıcacık kucaklıyorum....

Adsız dedi ki...

leylak dalım.. ben bazen yazıyorum böyle öyküler.. bazı kadınlara.. ama genelde hüzünlü asil görüntülü kadınlara.. bir tuhaf seçiciliğim var bu konuda.. =)
leylak dalım.. sağol uzaklardaki arkadaşım..
ecem.. yok hayran olunacak bişey.. bazen böyle içimden bir teli tıngırdatıveriyorlar.. sadece..
diğerlerinin ayak ucumda durup.. "atın havuza".. " global bu global" diye konuştuklarını duymak.. =D..

hüzün tadı.. hoş geldin..can öyle tatlıdır.. nefis öyle doymazdır ki.. bilemezsin.. hep var olsun ster.. hep daha iyiye ister.. zordur bu konularda bişey dilemek kendin için bile.. gönlünce olsun lafını ondan severim.. ve yaradan gördüğünden ayırmasını da..

selginim gebem..aynen katılıyorum.. laf aramızda.. en büyük korkum kendi kurumumda afazik hasta olmak =D...
bi.. bitanem.. bilemem onu.. bazen öyle farklı çıkabiliyor ki öykülerimle kendileri.. hiç bilemem.. sen şanssın esas da.. tüm o lükslerin lükslüğünü hiç bilmemen dileğiyle.. öpüyorum seni.. ayrıca..
semacam.. dostum.. saime hanımla benzemiş seçtiğim sıfatlar.. ama büyük bi farkla.. saime hanım hep.. kendi çabasıyla ulaştığından bişeylere.. bu hanıma hiç benzemezdi.. sıfatlarda benzese de.. sevgiyle..

atalet..

carpediem dedi ki...

http://pinterest.com/kathysw54/making-cards/
seveceksin eminim

uctemmuz dedi ki...

Umutu düşündüm, hepsini biliyorum bunların. özgürlüğü seçmek lazım değmeyeceğini anlarsan.

Follow my blog with Bloglovin