20 Aralık 2011 Salı

romanrik mi ormantik mi kitaplar pembeler beyazlar ve diğerleri..

Kadının karar ve uygulamalarda önde olduğu bir evde yetişince.. doğal olarak öyle oluyorsun sen de..
Ve sonra gözün açılıp da.. bazı.. kimi.. çoğunluk kadının..
Karar .. düşünce.. uygulama silsilesinde.. yok ya da adsız olduğunu fark edince..
Çoğunun zaten bu yükümlüğü almak istemediği ya da..
Alacak kadar kişilik eğitim görgü sahibi olmasına fırsat verilmediği..
Kiminin de.. Bizans oyunlarıyla evin reisi erkeği xysi babasını ince ince çaktırmadan işleyerek ..
Hiç karara karışmıyor gibi görünüp .. tüm kararları aslında onun aldırttığını fark edince..
Şok yaşıyorsun..
Fanus kırıldı..
Kurander varmış.. durumu..

Ve öyle olmasın diyerek sahip çıkmaya başlıyorsun.. “kadın haklarına.. kendin sapına kadar sahipken hem de..
Tahammülsüz oluyorsun ikiliklere.. sana uygulanmasalar bile..
Bu nedenle..
Pembe dizi romanslarına bile karşı oluyorsun.. aşka adanmışlığa inansan bile.
Erkeği tarafından kollanma korunma gereksinimi ön planda olan çıtkırıldım karakterlere gıcık oluyorsun..
Tembellikten ya da.. meraktan ya da sadece öylesine okumuş olduğunu..
Sır gibi ayıp gibi saklayıp..
O kitapları da cinayet delili yok eder gibi yok ediyorsun..
Bir rosa luxemburg bir vircinia volf gibi saygın olmaya çalışıyorsun..
Günde çapkın .. flörtçü.. hafif.. keyifli olsan da.. konu bu olunca.. en gözlüklü.. en bilim kadını.. en kütüphaneci topuzlu beden diline geçesin oluyor..
Ve bir gün..
Bu dizilerin bu kitapların.. kadının toplumdaki durumu ile bağlantılı akademik çalışmalar yapıldığını öğrenip.. güncel yaşamda bu kitapların önemli bir yeri olduğunu öğrenince de şok yaşıyorsun elbette... ama bunu güncene eklemeden de duramıyorsun..

Bir film izledim bir süre önce bu tip romantik kitapların toplumdaki yerini inceleyen bir sınıf öğretmen öğrenciler konuşulanlar ve içiçiçe olarak da.. bu kitapları basma konusunda başı çeken bir kitabevi ile ilgili.. 19yirmilerde kurulan bir İngiliz yayınevi ile ilgili.. bir filmdi..
Hatta bunu yazmalıyım demiş ve amele defterine notlar düşmüştüm.. ama şimdi yanımda değil amele defteri.. aklımdan yazıyorum..
Ve benim neden amele defteri tuttuğum da merak uyandıran bir durum.. asla yanımda olmayan bir deftere ne zaman nasıl not alabildiğim ise bilimsel bir merak konusu olmalı bence..
Nerden nereye gitti gene manyak atalet demeyin diye açıklayayım.. dikkat bozukluğu konusu ile bişeyler araştırken.. birden bu konu neden nasıl bilinmez karşımda bitiverdi..
Hatırladım..
Yazayım dedim.. bu kadar.. çok gizemli bişi değil yani..
Ataletin kitap ve düşünme ve kadın temalarına uyar.. hem bu konu..

Bu tip romanların..
Bu kadar tutulmalarının nedeni.. “kahramanların her zaman yakışıklı.. zengin ve güçlü olması ve kadınların korunma.. güven duygularını yansıtmaları..”imiş..
“Kadınlarını terk etmezler… ortada bırakmazlar.. istediklerini elde ettikten sonra.. onlarla evlenirler..
Asla hamile bir kadını sahipsiz bırakmazlar.. gerekeni.. doğruyu yaparlar..
Babalığa yatkındırlar..
Kadınların giysilerini fark ederler..
Yani kısaca kadınların erkeklerin yapmasını istediği ama gerçek hayatta erkeklerin yapmadığı her şeyi yaparlar..” bu kahramanlar..
Ayrıca .. yüzyıl başında ağırlıklı olarak erkek yazarların yarattığı kadın kahramanların aksine bu romanlardaki kadınlar..çalışan kendi ayakları üzerinde duran kadın karakterlerdir..
Bu da 1930larda bu kitapların okurlarının çoğunun ev kadınları olduğu düşünülürse.. yine kadınların gizli hayallerinden biridir..
Dilekleri yerine getirmek demişken.. cinsel açıdan da..bu konuda tam donanıma sahiptirler.. kadın hayallerine saygılı erotik sahneler.. kadınların doyuma ulaşmasına pek dikkat eden erkekler..düşünceli dikkatli sevgililer.. rasgele olmayan ilişkiler.. erkek olmasa bile kadının erkeğe aşık olduğu duygusal olarak da doyum sağlayan durumlar..
Değişen zevklere çok hızlı cevap vermiş bu tür kitaplar.. bu açıdan yüz yıl içinde kadın beklentilerinin ne olduğu konusunda çok iyi bir test göstergesi olabilmişler..
Doksanlardan daha çok bakire kadın roman kahramanı varmış şimdilerde bu romanlarda.. yetmişlerin cinsel devriminden sonra.. rasgele ilişkiler sonucu gerçek hayatta bir çok sorun .. terk edilme yaşayan kadınlar.. hayır ilişki için yoksan bana saygı duymayacaksan o zaman beraber olmanın bir anlamı yok.. diye düşünmeye başladıkça bu durum ortaya çıkmış..
Ama aynı zamanda bir paradoksal zarar da vermekte imiş..
Hem de Yılda “yüzotuzmilyon” basılan “her dört saniyede bir adet”satıldıkları düşünülürse.. etklerinin ciddi ve yaygın olduğunu yadsıyamaz kimse..
Çok ciddi tıp dergisi biemjey.. / İngiliz tıp dergisin/de yayınlanan bir makale.. evliliği yıkan.. aldatma ve istenmeyen gebeliklere yol açan etkileri olmalarını .. korunmasız sekse yönlendirmelerini dile getiriyor..
Eh omantik sevgili.. seninle sevişmek istiyorum ama senden çocuk yapmaya hazır değilim hadi korunalım demediğine göre..
Kadınlar da kendi beden ve geleceklerin korumaktan vazgeçebiliyorlarmış kitap etkisinde..
Kadınların kurgulanmış romantizm ile gerçeklik arasında bir kavram karmaşası yaşamalarına yol açıyormuş.. kısaca..
Aile ve cinsel psikoloji konusunda çiftlere istendiği kadar gerçek hayata yönelik doğrular öğretilsin.. yıllar önce süslü salonun bir ucundan sevdiğinin görünmesinin yarattığı heyecan kadar etkisi olmuyormuş.. bu öğütlerin kadınlar üzerinde..
Kadınları çok etkiliyormuş.. ve hala olduğu şarttan daha iyiye götürecek.. sahip çıkıp koruyacak sevgili arayışı.. ellerindeki ilişkiyi daha iyi hale getirmekten.. yaşadıkları sorunları çözmeye çalışmaktansa yenisini aramaya çıkmaya itiyormuş kadınları..
Bir süre serbest özgür bilinçli yaşam sonrası.. şimdilerde.. bu tip kitapların satışı gene tavan yapmış..
Hatta terapistler artık.. kitapları bırakın gerçeklere yoğunlaşın demeye başlamışlar..
İlişkiler kolay biter.. istenmeyen gebelikler olur.. sonra da kürtaj sonrası ya da.. çocuk doğurularak.. ama istenilen yaşama ulaşılamamış olarak.. devam etmek yaşama.. bu kitapların etkisiyle oluyormuş..
Okuduklarıma inanamadım..
Yapmamıştırlar değil mi..
Kadınlar .. bunca romantizm meraklısı olamaz değil mi özel hayatta..
Sevgi saygı empati filan tamam ama bu ne ya dedim..
Ve bu yazıyı.. romatik romanlardaki kadın kahramanın uyanışı olarak bitiremediğim için hayıflandım..
Çünkü ne zaman ki kadın topyekun akıllanır sorumluluğuna kendine aklına sahip çıkacak güçte olmanın getirdiği yükü sırtlanır.. o zaman güzelleşir dünya ..
Diyorum da kime diyorum…….

pese.. hala yok bağlatılama düğmesi benim sayfada..
http://silverrose.hubpages.com/hub/Harlequin-Mills-and-Boon-romances----history
http://www.telegraph.co.uk/culture/books/booknews/8620883/Mills-and-Boon-cause-marital-breakdown.html
http://www.guardian.co.uk/books/2011/jul/07/mills-and-boon-sexual-health-problems
Image Hosted by ImageShack.us

8 yorum :

Çiğdem dedi ki...

Ataletim şu sıra tarih ve roman dedin mi hep öyle bir şeylerle karşılaşıyorsun. Bi tarihte yaşamış güzel bakire kız, soylu bir adam, bir sürü anlaşmazlık aman tanrım kontesi kim...? Barbara Cartland romanlarını aratmıyorlar. Kipa' da 4 tanesi 20 liraya satılıyorlar :)

Sağa dönünce DNR, sola dönünce Remzi yok burada, kitaplarım bitince elime de geçince ben de zevkle okuyorum. 20 sayfa oku git yemeğe bak, 50 sayfa oku maillerine bak, 10 sayfa oku çarşıya git gel. Gayet kolay okunuyor, nerede kalmıştım dedirtmiyor. Vallahi hiç öyle semptomlar da göstermiyorum. Bende mi bozukluk var? Romantizmimi nereye koydum bulamıyorum :)

Adsız dedi ki...

Rüya nehri kıyısında

Alacakaranlıkta yıkanmış öylesine duruyorum

Mor'un içinde erimiş.

Senin yakınımda olduğun yeni bir rüya dizisi açıyorum.

Acıları bastıran kalp kapısına vuruyor,

Özlemi uyandırıyor.

Gün yavaş yavaş kayıyor.

Sessiz ürkek dalgaların yanına

Aklıma dolumunu bırakıyorum.



Rüya nehri kıyısında

Rüzgar zaman kumunu sepiştiriyor.

Hayır, ben bir an'ın kaybolmasına izin vermiyorum

Kalmak için taş oluyorum.

Senin nefesinin izlerini

Kramplı bir şekilde içime sıkıştırıyorum,

Zamansızlık mekansızlıkta an'ıları nefesleniyorum...





Biri bu gün dünyaya ceee-eee mi dedi:))

Hoş geldi hoşluklarla gökkuşağını dünyamıza kardı.. Nice niceee dilediğince doğum günlerine..


alienfaMey

Adsız dedi ki...

oohhh özüüür tarihi şaşırdım:(

Adsız dedi ki...

Sevgili Atalet,
Bir süredir okuaymamak hastalığından pek bir muzdariptim. Belki diyebilirim 8 kitaba filan başlayıp bıraktım ki, bu hiç olmadık, görülmedik bir şeydir benim için.Lakin oldu işte. Sonunda aradığım kitabımı buldum: Yarattıcı Aşklar / 20.yy ın dokuz ünlü kadının yazınsal ilişkileri. Şimdiye kadar feministlerin kurban gibi gösterdiği, edebiyat dünyasından 9 kadının aslında hiç de kurban filan olmadıklarını anlatıyor. Nispeten biyografi ama roman tadında. Eminm sen de seversin. Misal ben Katherine MAnsfield bölümünü bitirdim ve gerçekten kadına farklı bir gözle bakmaya başladım ve öykülerini yeniden bir de bu bakış açısıyla okumak istedim. Öyle yani...Paylaşmak istedim.

Adsız dedi ki...

selginim gebem.. =).. öyle uzun bir okuyamama döneminden çıktım ki.. sular seller gibi okuyup doyamıyorum ben de şu aralar..
hemen aldım internetten.. ve hemen baktım..kimler varmış diye.. vircinyam volfum yok o kadınların arasında tanıtım yazısında.. =)
gelir gelmez başlayacağım.. =)

alienım fameyim.. bayıldım.. çok sevdim.. teşekkür ederim hem noolmuş bir gün önce olsun.. erkenci olsun.. =)

çiğdemcim..
=)
romantizmini bulursan acık ucundan bana da gönder.. =P..

atalet.. sevgiler..ve keyif dilekleri ile..

carpediem dedi ki...

romantizm mi o da ne?

Adsız dedi ki...

güzelliklerle dolu bir yaş diliyorum!

Adsız dedi ki...

teşekkürler adsız ..

ve dilaram kibele aşkına.. bilmem .. klavye sürçmüş sanırım...

atalet

Follow my blog with Bloglovin