18 Kasım 2011 Cuma

entelektüellik.. kitaplar.. bir çörek ..bir kitapsız adam.. ve diğerleri..

blogları yönet.. toplam 1..
yeni kayıt..

dili ne sevimsiz sanal aleme yazı eklemenin..
oysa.. anı defteri.. günlük.. andaç her ne dersen..
ondan olsa.. aç sayfayı..
al eline kalemi..
yavaş ağır özenli..
bazen hırslı.. öfkeli.. yaz..
sayfa hışırtısı..
kağıt dokunuşu özlüyor bazen elimin dış kenarı..

enteliz fazlasıyla..
kendi adıma ben öyle düşünürdüm..
son zamanlarda hep aynı şeyi söylüyorum..
merdivenli kütüphane düşleyen..
jane austen sheakespeare ve benzeri yazarların ev müzelerine bir gezi hayalleyen..
hokka buldum diye sevinen..
renk renk mürekkep biriktirip..
defter tasarlayıp..
kırtasiye gezip..
eve gelince.. kütüphanesini görecek bir koltuğa yerleşen bir kadından ne olur ki..

birisi geldi bugün..
benim de kargom geldi..
can yayınlarından bir kitap çıktı içinden ..
marquezin bir kaçırılışın hikayesi kitabı..
-cem yayıbları mı o..
-can..
-tanıdım da kırmızı kalbinden..
bu noktada üçüncü bir kişi girdi devreye..
-evet tanır hepsini dağıttı da.. o arada elinden geçti..
-bi kısım kalmış.. onlarla soba yakıyorum..
o noktada gözlerim yuvalarından uğradı..
yakmak..
nasıl yani..
üçüncü kişi.. devam etti..
-hiç sevmez dedi.. kitap.. evinde bir tane kitap yok..

benim gözlerim hala dışarda idi..
kitabı olmayan bir ev.. ruhsuz kalır dedim..
bilinçle..
ve sonra da..
kitabım olmadan asla dedim.. kızım olmadan belki.. ama kitabım olmadan asla..
şurdan şuraya kıpırdamam..

iki tarafın da birbirini anlama şansı yok..

diğer bir çok özelliğini severim oysa..
nalburiyeden anlar eski eşyaları kurtarmaktan anlar..
fotoğraftan anlar..
yemekten anlar..sofradan ve içkiden anlar..
ama sözcükleri nasıl almaz kişi yaşamına..

gelelim..
dün okuduğum bloğa..takıldım kaldım ben orda..
prustun madlenine..
hani ağzına atar da ve ardından hatıralar dökülür.. lezzetle beraber..
adam da.. çaya batırılınca yumuşayacak madlen tarifi peşinde..
batırmış olmamış bayatlatmış olmamış bin tarif denemiş olmamış..
prust uzmanlarına danışmış..ağzına attığı ve çiğnemeden tad alıp yuttuğu konusunda iddialı..
birisi çiğnemiştir demiş.. yazıda çiğnemek yok tartışması yapmışlar..

işte bu noktada..
sapıttığımı hissettim..
var böyle uçuk tipler avrupada ve avrupa bundan bitiyor..
üretmeye gerek yok..
katkıya da..
bir nostaljidir.. bir entel dantel analizdir.. gidiyor..
avrupa can çekişiyor..
bunlar sömürgecilik alışkanlıkları..
çalışsın köleleştirilmiş insanlar yesin avrupanın entel danteli derken uyansın köleleştirilmiş insanlar..
göçsün gelsin avrupaya..
ekmek aslanın neresinde bilmem ama ne bu tipler.. memnun yaşamdan.. ne göçüp gelenler..
kitap yakan insankişi ile ben kadar hatta daha da fazla uzaklar birbirlerine..



gerçi zaman zaman.. hayallenirim ben de..
bir şarap bağı evinde yaşadığımı.. kütüphane odamda deri koltukta şömine başında keyif yaptığımı.. camdan bakıp yeşil alanlar gördüğümü.
yazı masamda güzel şeyler yazdığımı..
ama bu bir kesittir hep.. sonunda hayalimde bile illa ki.. dışarı çıkıp.. bişeylere karışırım..
bi ucundan tutarım yaşamın..
bir zorluğa koşarım kendimi..

yok kendimi övesim yok.. o değil derdim..
bir..yaşamdan bu kadar kopuk olmanın mümkün olmayacağını düşünüyorum..
iki.. bunun bir lüks olduğunu..
ister mükemmel madlen tarifinin peşinde olmakla para kazanıp karnını doyuruyor ol..
gene de bunu bu kadar deşifre etmenin dünyanın bir yerlerinde birilerinin canını sıkıp..
içini acıtabileceğine inanıyorum..

herşeyin fazlası fazla..
bizim aydınlar da.. zaten..
demokrasiymiş.. kemalizmmiş.. nasyonalizmmiş.. masa üzerine yayıp inceleyip tartışıp..
herkese eşit uzaklıkta kendi egolarına çok yakında durup konuşup yazdılar ya bir süredir..
herhangi bir izme ait olmaktan utanıp..
pragmatizm ve egoizm dışında birşeye yanaşmadılar beğenmediler ya..
hani burunlarını havaya dikip..
önemli anlamlı analizler yaptılar ya insanların anlık tepkisel duyguları üzerine bile ahkam kestiler ya..
işte böyle geldi biz ve onlar noktalarına..
bu biz ve onlar ikileşmesinin ebesi aydınlar..
orijinal olmak adına..
rasyonel olmak adına.. soğukkanlı analize gelmiyor işte bazı şeyler..
açlık gibi..
ölüm gibi..
şeyler.. cümleye de analize de gelmiyor..

aman ya cuma cuma..
hafta sonu babında yani..

dün akşam eve gittim..
boynumdan sıyrılan be nerdeyse kek kalıbına düşen kolyem dışında yüksek topuklularım bile ayağımda iken sadece kollarımı sıvayıp..
ellerimi yıkayıp..
bişey yaptım..
madlen desem madlen değil..
mekik desem mekik değil..
üç yumurta bir bardak şeker.. çırpılırken yüzseksek gram tereyağ erirken..
80 gram kadar bademi un haline getirdim..
un ne kadardı diye gittim bilgisardan tarife bakmaya..
geçmiş olsun..
yumurta akı dört olacakmış.. şeker de pudra şekeri..
eh atacak halim yok..
aldığı kadar un faslına giriverdim ben de..
tahta kaşıkla karıştırdım elediğim bir bardaktan az fazla unu.. içine bi kaşık ucu da kabartma tozu kattım ama.. keke benzedi diyerek..
bademi kattım sonra.. alttan kaldıra kaldıra karıştırdım.. en son da..üzerinde biriken beyaz köpüklerini süzdüğüm tereyağı..

kalıp da sorun..
benim mekik ya da madlen ( midye kabuğu gibi) kalıbım yok..
mafin kalıplarım var..
hatta bi ara mısır ekmeği bile pişirirdim mafin kalıbında..
düşündüm..
mısır ekmeğine olan..
neden madlenimsi mekiğimsi şeye olmasın dedim..
doldurdum..
derece 180.. dakika on iki..

nefis oldular..

bugün de hastaneye getirdim..
dün madlen madlen dye başını yediğim doktor arkadaşıma..
şaşırarak..
-çok güzel olmuş dedi.. ummazdım ..
beni mutfağa yakıştırmadığı için yeşekkür ettim.. =D..

akşam koku ve görselliğin çekimine kapılan biri daha oldu..
ÇB.. kim yaptı ki bunu .. sen mi yaptın ki.. neden yaptın ki.. şeklinde hayret belirten bazı sesler çıkardı..çok güzel olmuş.. dedi beğendi..
ben de başladım..
-marcel proust yaşamının son yıllarında bir kitap yazmaya başlamış..
işte o kitapta bir kurabiyeyi yerken..
döndüm baktım..
arkamda kimse yoktu..
ama mutfaktan tıkırtılar geliyordu doğrusu..

şimdi..
iki gün önce alıp bu sabah kırdığım kuş biblosundan bir tane daha almak üzere yola çıkıyorum..
sonra istikamet..

cuma bugün ne soruyosunuz ki..

*******
pese..
yunanistanda ekonomik kriz büyüdükçe..
türk tebalı olup da yunanistanda yaşayan istanbulun eski renkleri rumları..
geri dönme planları yapmaya başlamışlar..
********
suriye.. abede gelmesin istemezük.. gelecekse türkiye gelsin demiş.. bop kaçıncı evreye girdi dersiniz..




Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

Işın dedi ki...

Çok doğru tespitler. Entellik lüks gibi bence bu dünyada.
Ama illa bir aşırılığımız olacaksa bir konuda, kitaplar olsun bence. Araba çılgınlığı, hani şu pek pompalanan ayakkabı düşkünlüğü, ne bileyim işte her çeşidinden tüketim çılgınlığı olacağına kütüphaneler, okumak yazmak olsun hayatımızda bol bol.

Çiğdem dedi ki...

Bi şey diyemedim. Kitapla soba yakmak kısmına diyebileceklerim fevkaladenin fevkinde fazla kaçacaktı. Binaenaleyh öptüm kaçtım. Keyifli bir hafta sonu dilemeyi unutmadım.

carpediem dedi ki...

ebesi lafına bayıldım...
vıdı vıdı konuşup hiç bir sonuç alamayan türedi insanlar,
ara sıra baktığımda inkardan,karalamadan başka bir şey yok...
kitap yakma ise korkunç,diyecek laf bulamıyorum.
hep derim
sömürgeci batı,
vaktiyle aldıklarından daha fazlasını verecek sömürgelerden gelen insanlara...
batı bitti,kapitalizm de.

Follow my blog with Bloglovin