3 Kasım 2011 Perşembe

adaşım eski şeyler ve iyi ki otomatik kayıt varmış hakkında

aslına dün bunu yazmak istedim..
gretel niyetine..

bir zamanlar bir dergide okuduğum..
yazarlar ve çalışma odaları..
tomris uyar.. modada.. camları açınca yaşam seslerinin içeri dolduğu..
kanapesinde bazen bir dostla kahveyi kurabiyeyi paylaştığı ama sadece yazma amaçlı bir ufak daire odayı anlatmıştı..
iki satırbişeydi..
deri kanape bir koltuk kocaman masa kitaplık...
kahvedenlik.. odaya yayılan kahve kokusu..
ince porselen beş benzemez fincanlar..

gözümün önüne bir oda gelmişti..
doğru yanlış bilemeden..
hayal oda..

işte şurda da.. yeni bir proje başlatmışlar..
pınar kürün odasına bayıldım..
bu kez hayal etmem gerekmedi..
ama etseydim de bu olurdu sanıyorum..

sol duvarda kitaplık.. bir yumuş koltuk ve puf.. okuma köşesi..
karşı duvarda bir kitaplık önünde bir yuvarlak masa üzerinde daktilo..
cama arkası dönük..
bir çalışma masası..
yeterince geniş..

ne için yeterince..
pi-si ve not kağıtları ve elini sürünce onu mutlu edecek nesnelerle.. fotoğraflarla..

tam da kadınların eşyalara yükledikleri anlam ve gözleriyle nesne okşayabilirliklerinden dem vuracakken..
vişne bahçesi oyunundaki uşak geldi aklıma..
gölzeriyle sevişi evi.. ve o okşadığı duvarlardan çıkıp gitmek istediğinde..
çıkamayışı..
unutulmuş olması konusuna girmeyelim..
onun sevdiği nesnelerin içine hapsoluşuna da..
ama o sahne geldi gözümün önüne..

demek kadınlara özgü değil bu..
ama xyler bunu gizli yapıyorlar..

bazı nesneleri tanıtıyor adaşım yazar..,
bu dedemden diyor..
bu lise dönemimden diyor..
bu taaaa... şu zamandan..
daktilom sekiz kitabımın doğumunda vardı diyor..

artık bakımı bile verilemiyor..
artık şerit bulamıyorum..
artık uzun saman kağıdı bulamıyorum..

son saman kağıtları nerede acaba..
hiç örnek saklamışlar mıdır..

son şeritle ne yazılmış olabilir..

son kodakrom gibi onu da anısallaştırmış olsalar keşke..

yeni birşeyin girmesine karşı değilim yaşama..
hele de daha kolay yaşamamızı iletişmemizi sağlıyorsa..
ama diğeri de dursun istiyorum..

sarı defterler gibi..
arkasını yalayıp yapıştırdığımız kırmızı mavi kenarlı etiketler gibi..

daktiloda yazarken her tuşlardan çıkan sesin sözcüklerine eşlik etmesine alıştığını söyledi adaşım yazar..
eş zamanlı .. bilgisayara yüklenen böyle bir program vardı .. diye düşündüm..
sonra sağ işaret parmağını sağ yandaki düğmeye taktı.. ve başa aldı döner bölümü..
bu ses de dedi..
tamamlanmışlık başarmışlık duygusu verirdi..
bir satır daha yazdım diye..
işte bunu yapabileceklerini.. bu duyguyu verebileceklerini sanmam..

bilgisayarlı zamanların yazarları..
başka birşey koymuşlardır bu hareketin yerine eminim..
ama anlatmıyorlar..

onu da belki ancak bilgisayar da hayatımızdan azalarak çıkarsa öğreneceğiz..
epey daktilo kullanmışlığım var benim de..
asistanlığım boyunca..
az çeviri az seminer az tez yazmadım..
hocamız bir hata bulduğu anda geri verip düzelt getir derdi...
hani sonuna kadar okuyup.. bütün hata olarak gördüklerini işaretlemezdi..
onu düzeltince..
bir başkasını bulurdu hemen..
sayfa kayardı..
tüm yazı her seferinde yeniden yazılırdı..
epey yazmışlığım vardır demem o yüzden..servisin ortasıda bir kocaman.. parmak kıran..
asistan odasında bir kocaman parmak kıran..
evde de bir küçük olivetti.. zarif ince hafif..
kucak daktilosu =D..

kimbilir bigün de birisi daktilo günleri diye bir film yapar..

bilgisayarda yazarken.. yanıbaşında bir notluk /klipbord/ bunun türkçe adını bilmiyorum mandallı kağıtlık mıdır..
işte ondan var.. adaşım yazarımın..
bir bölümü yazarken aklına iyi birşey gelip de hemen kullanmayacaksa.. ona not alıyormuş..
ta.. liseden dedi..

sonra ..
ay nolucak şekerim bunlar biriktir biriktir..
aa bu da gitmiş.. at at at..
atalet hanığm.. aslında bu eski dolapları atsanız da..
koçtaşbavhauzaykiada var üç kuruşa onlardan alsanız..

e ama o alacağım şey..
elimi üzerine koyduğumda..
bana.. çekirdeğin iki yaşındaki karagözlü lüle saçlı pembe yanaklı fışırfışır konuşan halini..
içine oyuncakları koymak için tasarlayışımı.. istediğim ölçülerde bişey bulamayınca..marangoza yaptırışımı..
eve gelip onu yerleştirdiğimiz gün çekirdeğin keyfini..
kapakları açınca bebek evi olan oyuncak dolabının karşısında parlayan o kara gözleri..
dolabın ve benim sonraki hayatımızı..
önce ergen şifoniyerine..
en son da.. bahçe aletleri dolabına dönüştüğü o yıllardan kalma bir sürü anıyı fısıldayacak mı bakalım..

hayır..
peki o dolap olmasa..
ben unutacak mıyım..
hayır..

ama beni.. elim gözüm takılınca..
işimin arasında..
kavganın ortasında..
yemek telaşı arasında..
aniden bir zaman yolculuğuna çıkaran bir şeyden yoksun olacağım..

rasgele zaman yolculukları makinesi..

bir dostum..
ortak bir tanıdığımızın
"ben bugünü bile düşünmem.. değil dünü..
bugünü yaşarım .. aynı anda yarını planlarım" dediğinden ve bunu pek yadırgadığımdan bahsettiğimde..
bana.. şaşılacak birşey yok .. geçmişini sevmeyen .. geçmişi anımsamak istemez demişti..

belki öyledir belki de değildir..

nostalcia izn't glam..
bunu biliyorum..
ama kapanan devirlerin törenle anılması.. son kodakrom son gaktilo şeridi..
ve o devirdere.. kendi devirlerimize ait nesneleri seviyorum..
beni yumuşarıyorlar..

aa bu da gitmiş demeden önce..
yumuşatıcının yararlarından faydalanmak gerek..
diye düşünüyorum..


Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Ben de, ben de, ben de...
O yüzden eşyaları değiştiremiyorum, geçen gün temizlikçim beni ayıpladı, apla deniştir artık şu mobilyalarını dedi:)))
Ben fakültede ders olarak daktilografi okudum 2 yıl, sonra da birkaç yıl dersine girdim öğretmenliğimde. Çok severim daktilo yazmayı ve ondan çıkan her türlü sesi. İlk öğrendiğim yıllarda başına oturur bir yandan şarkı söyler, bir yandan da söylediğim şarkıyı yazardım. Piyano çalar gibi olurdu:)))
Azıcık üşütüğüm galiba...
Öper ve giderim...

uctemmuz dedi ki...

eskim kıymetlidir.
anılarıma bağlanırım. yaşamım değerli, bende ve eşyalarda bıraktığı izi seviyorum.
o kadar içimde hissettimki anlattıklarını..

selgingb dedi ki...

Ne garip...ben herşeyi atıyorum. Elime ayağıma geçmişin dolanmasına tahammülüm yok galiba. Belki de belleğimdekiler bana yetiyor ya da hep ilerisi beni daha çok ilgilendiriyor. Tek bir şey var atamadığım, o da kitaplarım. Bir gün gelecek onları da dağıtacağım büyük ihtimalle. Bilmiyorum, benden geriye nesnelerin kalması ban nedense ürkütücü geliyor.İnsan bu çeşit çeşit.

Adsız dedi ki...

selginim gebem..
en doğrusu bu.. insan bu çeşit çeşit.. =).. sadece saklayıcılar biraz eleştiriliyorlar diye galiba bu yazı.. hani kendim gibisini bulunca sevinmekten =).. ama pınar kürün odası.. çok hoş..
sanırım atanlardan olsam.. ben de kitaplarımı atmazdım..
sonuçta önünde merdiveni olan kütüphane hayalleyen kadınım ben =D..
sevgilerimle.. iyi yolculuklar ve iyi keyifli bayramlar..

****

üçüm temim..
hadi diyelim ki.. kendi eskimi seviyorum.. eh ama diğer eşyalarım için de.. soluğu eskici antikacıda alıyorum ya ben =)..

****

hehe.. piyanistim leylak dalım..
ben asla o kadar hızlı yazamadım.. zaten iki parmak şampiyonuyumdur.. =)..
benim yardımcı da bana habire aynı şeyi diyor.. at bunları bir de işte yer tarif ediyor..
alanı atanı kınamam..
ama alamam da..
bi kitap raflarım.. onları da eski kitaplar sayfalarıyla kapladım..
ortama uydurdum..

sevgiler..

Follow my blog with Bloglovin