28 Eylül 2011 Çarşamba

işte tam da böyle şeyler yazdığımda başlık bulamıyorum




doğu batı yönünde evim..
sanki çocukluğumdan beri bu evde yaşıyorum.. oysa altı yedi yıldır burdayım..
bazı köşelerine aylardır uğramadığım halde her santimini içselleştirmişim..
bazen kendime zehirliyorum burdalığımı.. burdalığını..
"rüzgar rüzgar otur artık.. huzur ver kendine" dedi geçen gün bir kadın..

doğu tarafı bahçe..
yüksek ve sık yapraklı ağaçlarım yüzünden..
oradan içeri güneş ışığı süzülemiyor..
yazın ve şu anda da..
ama batı tarafındaki apartamanın camlarından yansıyan günışığı..
mutfağı ışıkla dolduruyor..
ışınlar içeri süzülüyor duvarda dolaplarda oynaşıyor..
yalancı gün doğumu.. sahte doğu sanki bizim evin batısı..

evlere insanların ruhu siner..

sabah erken uyandım.. uyanmam gerekenden daha erken ..
gün doğmamıştı..
baktım çok uyanığım
bir kahve yaptım..
akşam onbeş yirmi sayfasını okuyup ..
uyumadan önce yere bıraktığım kitabımı aldım elime.. okumaya başladım..
önce okuma koltuğumda.. erafım emek emek yaptıklarım.. tek tek seçtiğim sevdiklerimle çevrili odamda..
sonra ikinci bir kahve için çıktım yukarıya..
sahte doğu mutağıma.. biraz da orda okudum..

şu anda salondayım.. gün ışınlarının sızamadığı yerde..

kitap bitti..
beş saat.
okumuşum..
ağladım.. bazen gözyaşlarımı silmeye yetişemeyerek.. bazen de silmeyi unutarak..
yer gibi okuyorsun derdi dayım pöti feti.. öyle okudum..
yıkanmış gibiyim..
vaftiz olmuş gibiyim..

kitabı kapadığımda.. aklıma gelen şey..
çekirdek..
ilkokula gidiyordu.. üçüncü ya da dördüncü sınıf olabilir..
mutfaktaydım.. sabah kahvemi içiyor ve sabah lanetliğimle sessiz duruyordum..
servisini bekliyordum çekirdeğin..
birden anne diye seslendiğini duydum..
gene ne isteyecek sabah sabah diye düşünmüş olsam gerek..
çünkü aksi bir sesle ne var dedim..onu anımsıyorum..
gel bi..
dedi..
içeri salonun kapısında gittim..
yeni tomurcuklanan yapraklar..
evden içeri güneşin girmesine engel olamayacak kadar küçük olmalıydı..
pırıl pırıl bir güneş ışını bahçeye çıkılan sürgü kapılardan..
çift camdan..
demir parmaklıklardan ve tüllerden sızmış..
yere..
ve ta arkadaki duvara kadar vurmuştu.. dallar rüzgarla sallandıkça..
ışınlar da dansediyordu oldukları yerde..

kızım merdivenlerden inerken bu dansı yakalmış ve benimle paylaşmak istemişti..
gülümsedim.. gülümsemiştim..
anımsıyorum.. çünkü bu bir ilkti..
bir güzelliği farkedip.. benimle paylaşmak istemesi..

....
bu sabah..
okurken tam da..
"durup dururken dünyanın en küçük ülkesinin neresi olduğunu sordu.
dünyanın en küçük ülkesi mi? Sana rasgele bir şey soran bir yabancıymış ibi boş boş annenin yüzüne baktın. Dünyanın en küçük ülkesi hangisiydi? Annen o ülkeye gidecek olursan ona gül ağacından yapılmış
bir tesbih almanı istedi.
-gül ağacından yapılmış bir tesbih mi? dedin
-gül ağacından yapılmış dua tesbihi.
sonta bitkin bitkin sana baktı.
-tesbihe mi ihtiyacın var?
-hayır sadece o ülkeden alınmış bir tesbih istiyorum.
annen duraksayıp içini çekti.
-oraya gidecek olursan , bana bir tesbih almanı istiyorum.
yanıt vermedin.
-çünkü heryere gidebilirsin."

bölümünü okumuştum ki..
saatimin alarmı çaldı..

çekirdeğin yukarda pıtır pıtır dolaştığını duyuyordum bir süredir..

kalktım..
odsının kapısını vurdum..
içeri girdim..
sabah lanetliğiyle bana baktı ve günaydın dedi..
günaydın canım dedim...
yanına gidip öptüm alnından..
benim için bir şey yap dedim..
okuduğum kitap çok güzel..
bitirdiğimde onu senin okumanı istiyorum..
tamam dedi..
çıktım odasından..

fazla bulaşmamamız gerek birbirimize..
iyi niyete rağmen..
kapışmamız an meselesi.. sabah saatlerinde..

mutfağa geçtim..
az sonra yanıma geldi..
ve son okuduğum bölümü anlattım..

anlamadım dedi..


yıllar geçecek..
bir sabah belki bir kitap okurken..
belki.. çocuğuyla konuşurken..
bu sahne aklına gelecek..
annem bir sabah.. yanıma gelmişti elinde bir kitap vardı ve gözleri kıpkırmızıydı..
ve bana bu kitabı çok beğendiğini söylemişti..
ve bana bir bölümü okumuştu..
"çünkü sen her yere gidebilirsin" diyordu anlattığı bölümde kadın kızına..
anlamamıştım o zaman..
annem neden okudu diye..
ama şimdi biliyorum diyecek..

***********
bazı kitaplarda kendimizi buluruz.
bazılarında olmak istediğimiz kişiyi.. bazıları ise..
ne kadar iyi ve ne kadar doğru yaptığını gösterir sana..
işte bu kitap bir yandan hüngür hüngür ağlattı beni..
bir yandan da ne kadar doğru yaptığımı anımsattı.. bazı şeyleri..

kişisel gelişime takan
zen buda reiki .. doğuyu kurcalayıp duranlar var ya hani..
işte onları düşündüm bir de..

yaşam uzmanları olarak çok saydıkları..
peygamberden başlayıp ferrarisini satan bilgeye kadar..
güzel öğüt veren.. doğru yaşamayı kendince öğretenlerin her dediğini okuyup..
gerektiğinde o cümleleri .. tekrarlayanlar..
böyle bir romanı okuyup içlenmeyen..
içlerinden doğaçlama..
hem kendilerine hem çevrelerine iyi gelecek şekilde
sonuç çıkarıp doğru davranmayanlar geldi bir de aklıma..
neden sinir olduğumu düşündüm onlara..
buldum da..
özlü sözler.. özlü kişiler söylemeden .. doğru felsefeyi bulamıyorlarsa..
onlara hiç kimsenin faydası olmayacağını bilmemden olabilir..
sahte doğu eğreti doğular..

o yüzden bir şekilde dönüp dolaşıp..
çok etkilendikleri ama asla içselleştiremedikleri..
özlü sözleriyle..
hocalarının ustalarının söylediklerini bana aktarmadaki heveslilikleri..
benim kızmama yol açan..
bi dur bi bak bi gör di mi..

************

bu aralar düşüncelerimde..
"kadın.. diye başlayan cümleler oluşuyor gene..
bir döngü tamamlanıyor sanki içimde..
ilginçtir..
ehlikeyif olmamda bir döngünün bitmesine denk gelmiştir..
atalet olmam da..
atalet kendi küllerinden yeniden doğdu mu..
bu kez kanatlarında hangi tüyler hangi renkler olacak en çok ben merak ediyorum..


***********"
"gözleri görmeyen dörtyüz kişinin karşısında nereye bakacağını bilemiyordun."

***********
"seul istasyonundaki platformda onu gözden kaybetmeden önce sadece çocuklarının annesiydi."

***********"
bu yüzden daha özgür olmanı istedim hep. öylesine özgür olmalıydın ki hayatını başkaları için yaşamalıydın."

***********
bir ev ancak içinde birileri yaşadığı hareket ettiği ve orada kaldığı sürece yaşar.

***********
lütfen anneme iyi bak... kyung-sook shin..

Image Hosted by ImageShack.us

5 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Çarptı değil mi herbişeyden kardeşim.
Ben de vurgun yemiş gibi olmuştum okuduğumda...

laleninbahcesi dedi ki...

Akşam en heyecanıyla televizyon izlerken,
Sen anneme bak.
Yaşanmışlıklarını göreceksin çocuksu bakışlarında;
Yaşattıklarını, yaşatamadıklarını,
Sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında
Anneme iyi bak

ben bu kitabı, Pandora'nın kutusuna çok benzetmiştim...İzlemediysen mutlaka izle Ataletim canım benim...

Adsız dedi ki...

sorma.. vurgun gibiydi.. leylak dalım can kardeşim..

lalem canım benim..
pandora neymiş senin izindeyim..

atalet..

Adsız dedi ki...

aklına gelmiştir
okumuştur
ama ağlamamıştır
böyle gözleri yaşarmıştır
belki yine gelirim der.
gider

veroçka

Adsız dedi ki...

sevinir.. gözlerinin önüne yaramaz bi kız çocuğu gelir.. gülümser..
bekler..
atalet

Follow my blog with Bloglovin