29 Haziran 2010 Salı

bugün yıllar öncesine götüren bir haber vardı ecizgiposta kutumda..

mezunlar derneğinden gelmiş..

mermirianı kaybettik..

mermirian bir rahibe.. uzun boylu geniş.. hani kapı gibi derler öyle bir kadın.. o zamanlar kaç yaşındaydı ne bilirim.. o zamanlar benden büyük herkes çok yaşlıydı..

beyaz tenli kırmızı yanaklı .. arkada ufacık bir topuz.. bir söylenti gezerdi hakkında.. kimi 2. dünya savaşında ayak parmakları donmuş derdi.. kesilmişler.. kimi de balta düşmüş derdi.. nedeni belirsiz kimse ne ne olduğunu sorabilirdi.. ne de hatta ayaklarında bir tuhaflık olduğunu farkettiğini.. söyleyebilirdi.. ama farkedilirdi.. o botinlerinin burnu bir tuhaf dururdu çünkü ve hızlı yürüyemezdi hafif öne eğik dururdu..

hep gülümserdi.. ve hep dalga geçerdi.. en güzel sıfat.. muzur olabilirdi sanırım.. ne bilirim.. o zamanlar ben çok silik sessizdim..çok sözcük de bilmezdim..

yapı taşlarımdanmış.. bugün başkalarının da anılarını okudum da.. kendiminkilere katınca.. evet.. bugün farkettim.. yapıtaşlarımdanmış..

özel bir dersi vardı onun.. adını unutmuştum bugün hatırladım.. “carrefour””.. bu bir alışveriş merkezi değil.. kavşak demek.. ne anlamlı bir isim bir özel ders için..

karfurda sıra yoktu.. öğretmen masası yoktu.. yer minderleri.. anaokulu sandalyesi gibi bir sandalye.. o sandalye onun için .. bizler minderlerde..

kapının önünde beklerdi bizi..elinde kocaman anahtarlarını şıngırdatarak.. kitapsız deftersiz girerdik içeri..

ne şaşırmıştım ilk derste..

diapozitif gösterirdi.. parketaşlar üzerinde yapraklar.. sakrekör kilisesinin vitrayları.. müzikler dinletirdi..kler de lün.. ayışığı.. bak yaprak düşüyor.. bak burda işte ayın ışığı göle yansıyor diye notaları söze dökerdi.. bethovın.. çaykovski.. ondan öğrendim .. mimari.. eskiye ilgi.. arkeoloji.. mitoloji.. o merak ettirdi.. masal gibi..

jangaben öldüğünde derste” şimdi biliyorum” isimli şarkısını dinleten ve “o artık biliyor” diyebilen ....

eğer erkek arkadaşınız mantonuzu tutmak isterse.. sizin için kapıyı açmak isterse.. “boş veeer “ demeyin .. diyen..

okuyun ve çalışın.. özgürlüğünüz bununla başlar diyen..

kendinizi egonuza hapsetmeyin diyen..

aynı zamanda fransızca öğretmenimizdi.. hiç bir kompozisyona.. mua jö.. “ben” diye başlanmayacağını öğretmişti.. ve hayatta da “ben”in önce gelmemesi gerektiğini de farkettirendi ..

sözlülerde sadece.. okunması gereken romandan bir bölümü anlattırarak yapan..

en kızdığı zamanda bile “sizi gidi ostrogotlar” dan başka azarlaması olmayan..

muzur gülümsemeli bir kadın rahibe..

paradoksal ama tanıdığım ilk feminist.. ilk tarihçi.. ilk merak tutkunu.. ilk güzellik avcısı.. oymuş..

bir rahibe..

düşündüm de benim rahibelerim hep paradokslarla doluymuş..

mermriam da ..

ve o da şimdi bilenlere katılmış....

ps.. yirmiliğin sınavı bitti..

ps iki.. ama pire derdi bitmedi..

hatta mahalle pirelenmiş olay belediyenin ellerinde.. düşündüm de dünyanın dibi çıktı.. doğa artık bize kendine gel demekte.. keneler pireler kuşlar domuzlar elele ya bizimle yaşamayı öğrenin ya hakkınızdan geleceğiz demekte..

ps üç.. iyi haftanız olsun..

ps dört bu hafta da hüzün kotamızı açtık bu yazıyla..

ps beş sedenimle saklambacın pek sevdiği bağırgan ağlak bebe kedi.. hala ağlamaklı ve söylenmeli bi yaşam sürüyor.. yirmilik .. ne kadar süreyle bağırabilir dedi.. bağırır.. anne çağırıyor dedim.. ama ne kadar dedi.. bütün gün dedim.. ama bi farkettim ki anne diğer iki yavrusunu alıp.. kaçmış.. önce yokluğunu farkettim.. sonra da yolda gördüm biyerlerde anneyi.. yanında öbür iki yavrusuyla .. sessiz olanlarla.. aslında gördüğüm yere kadar geliyordu bebenin sesi.. ama anne asla bebeden yana gitmiyor.. sanırım bu kadar bağırtıyı kafası kaldırmadı.. hak verdim.. bebeye bir çok kedi sever hanımın yanında yer ve yuva buldum.. ama kadın sağır değil ne kadar sürer bu ilgi dönemi bilmem..



tamam başka bulamıyorum bişey..


üç elma boyunda çocukken yüksek sesle konuşurdum..erkek sayılmak için “biliyorum” diye bağırırdım..

başlangıçtı .. ilkbahardı.. sonra onsekiz oldum.. “ biliyorum” dedim “ bu kez biliyorum”..

ve şimdi dönüyorum olduğum yerden geriye .. yere bakıyorum.. üzerinde yüzlerce adım attım.. oysa nasıl döndüğünü bilmiyorum..

yirmibeşimde herşeyi biliyordum.. aşkı.. gülleri..hayatı.. parayı.. aşkı.. adım gibi bilirdim..

neyse ki arkadaşlarım gibi orda durup kalmadım..orta yaşlarımda birşey öğrendim.. bildiğim üç dört sözcükle özetlenebilir..

“birisi sizi sevdiğinde.. çok güzel olur.. başka türlü söyleyemem.. çok güzel olur”..

yaşamımın sonbaharındayım.. ama beni hala çok şaşırtan.. birsürü hüzün gecesini unutur da insan.. bir sevgi sabahını asla unutmaz.. tüm gençliğim boyunca.. “biliyorum” demeye çalıştım.. ama ne kadar aradıysam o kadar bilemedim..

hayat saatim altmışı vururken .. penceremdeyim.. bakıyorum ve hala kendime soruyorum..

şimdi biliyorum.. biliyorum ki asla bilinmiyor..

yaşam aşk para arkadaşlar güller..şeylerin rengi ve sesi.. asla bilinmiyor..

işte bunu biliyorum..

biliyorum ki asla bilinmiyor…

jean gabin 1974
Image Hosted by ImageShack.us

8 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Rahibenin yolu ışık olsun Ataletim , ışıklar saça saça yürümüş zaten...

Sanat Tarihi hocamız Tuncay Hanım ders dışına çıkardı hep , sosyal yaşamda nasıl birileri olmamız gerektiğini anlatırdı ... mesela müze gezerken elde pabuç kadar sandviç olmaz derdi biz kiki gülerdik... insan sonra anlıyor ne kadar çok şey öğrendiğini bu gibi insanlardan ve O da benim ilk tanıdığım feministti...
Çook öptüm seni

Ada dedi ki...

Merhaba Ataletim :)

Mermirian'ın toprağı bol olsun. Böyle hatırlanmak ne güzel...

Özlemişim yorum yazmayı ama yazamıyorum hissettiklerimi ne tuhaf..Öpeyim gideyim en iyisi :)

Ada dedi ki...

Bir de şarkıyı ve sözlerini çok beğendim, mersi :)

.. dedi ki...

mermirian. adı ne güzelmiş.
bir rahibe olduğuna göre, tanrı katındadır yeri bence. huzurlu olsun ruhu.
hem senin "yapıtaşlarından" olabilmek, bırakılan ne güzel bir miras.
bebe kediye şans dilerim.
bilebilse, çağırmak için o kadar bağırdığı annesi, o bağırıyor diye gelmiyor...susardı belki. ama biz insan halimizle anlamıyoruz bunu bazen, o kedi haliyle nerden bilsin 8)
not:
muzur sıfatını çok severim ben.
8)

Sedencik dedi ki...

yılların ardından böyle güzel hatırlanıyorsa kesin iyi bir yerlerdedir şimdi...
rahmet olsun...
ve başın sağolsun ataletcim...
şu ağlak bebeği alsaydın demiştim di mi...
belkide ''beni al''diye ağlıyordu...
devam edeyim mi sömürüye:)
neyse...
yeni yuvasında mutlu olsun inşallah...
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

eskiden beri tanıdığımız kişilerin kayıpları,
kendi hayatımızda da bazı taşların yerinden oynamadan durmayacağını
ve önce sırayla en değer verdiğimiz şeyleri sonunda da mutlaka kendi hayatımızı kaybedeceğimizi hatırlatıyor bize galiba.

o yüzden daha çok üzüyüor..

hayat gibi..

Çağlar dedi ki...

senin deyişinle sakrekör, çok ilginç gelmişti bana. Büyülüydü.

Ama bu yazıda beni vuran, evet şarkı sözü oldu: “birisi sizi sevdiğinde.. çok güzel olur.. başka türlü söyleyemem.. çok güzel olur”

Adsız dedi ki...

çağlarım bilirim.. doğrudur.. ama sonra sevmekten vazgeçince.. ya da sevdiğini sandığın sürede.. sevmek fiiliyle bağdaşmayan bir yaşam biçimi sürdürdüğünü öğrendiğinde.. insansın.. yıkılırsın.. ve bir daha yapmaya çalışırken kendini elinde bir sürü tanımadığın kimlikle kişilikle.. incele incele dur.. kur yapılandır kaldır.. parçalanırsın ki..
bugün ben artık.. sevgi filan istemiyorum noktasına gelmiş bir kişiyim..

yalancı ve dışa bağımlı güzellik.. yerinde kalsın ben ev yapımı huzur alayım mümkünse..

***********
hayat gibi..
kendi hayatını kaybedecek olmak..
diğerlerine daha özenli davranmamızı gerektiriyor diye inanırım.. zaten en zayıf yanım da bu.. bir de kişiyi kendi gibi sanmak elbet..
o yüzden.. dağınık mı bıraksak.. felsefe mi yapmasak durdurabilirsek elbet..
***********
sedenim ayrık otum.. bebiş mutlu..
ben de..
hatta annesi de..
ve alamam bir tane daha bakım gerektiren bişey.. zaten bi ev dolusu var..onlardan.. iki ayaklı ve dört ayaklılarından..
=9
***********
saklambacım.. iki noktam.. ayçöreğim..
yorumunu bir kez daha okudum da.. özledim.. bir zamanlar kahkahalar.. aksiyonlar ve heyecanlarla dolu blog zaman dilimimizi..
öp tabii.. ben de öpeyim..
***********
sevgili adam..

bir dostum vardı.. şu göçmen kuşların okyanusun ortasında .. bir noktaya intihar dalışı yaptıklarını çünkü bir zamanlar orada bir ada varken orasının onların dinlenme yeri olduğundan.. sorgulamadan orayı var kabul edip.. güçlerinin sonunda.. can havliyle oraya pike yapıp .. adayı bulamayınca.. boğulduklarını..
anlatan ve öykünün.. " sizin de her zaman sizin için orada olduğuna inandığınız bir adanız vefalı ve vefa gösterilmeye değer dostunuz var mı " sonucundan yola çıkarak bana " adam" diyen bir dostum var benim.. aralıklı ama çok güvenli ve yakın bir ilişkimiz var.. onu anımsıyorum hep.. sana adam derken..
oysa vefa istanbulda bir semt değil mi??
*************
lalem..
asır olmuş nerdeyse bu yaorumdan bu yana..
yorumunu değil de.. o zaman bu zaman ne çok bitiş.. başlangıç.. yeni endişeler.. yeni korkular.. kafa tutulacak yeni şeyler.. olmuş diye düşünüp hayret ettim..

atalet..
**************

Follow my blog with Bloglovin