23 Şubat 2010 Salı

 

kısa kısa ama uzun..

 

2012 filminin treylırı nasıl güzeldi.. kırmızı giysili yaşlı keşiş dağın tepesinde incecik bir patikada koşyor ve eline alıp tokmağı koca çana vurmak üzere iken.. dağların.. tibetteki o en yüksek sıradağlardan bahsediyoruz .. onların üzerinden.. gelen dalga.. keşişi çanı tokmağı yutuyor..

çarpıcı.. keskin ve kesin..tılmış buldum..

elbette ekolojik felakete gidişimiz zaten abartılı bir durum.. abartmamızın sonucu.. tüketimi.. ucuzu sıradanı bartmamızdan oldu..

ve yaşayacağımız şeyler de abartılı olacak.. oysa filmi izlerken sürekli abartılmış yıkılma kırılma dökülme sahneleri bir yol bir viyadük bir gökdelen bir gökdelen daha bir köprü daha yıkılıp kırılıp camlar betonlar araçlar çatlaklar peşpeşe.hepsi birden iki saatte verilmeye kalkınca.. olmamış işte olmuyor.. sonuçta bunlardab en fazla birine tanık olup terkedeğim zaten dünyayı.. o bir tanenin görkemidir beni etkileyecek olan.. diye düşündüm.. 

bi de o filmde hani kendince elit ve paralı kesimin kurtulma çabası ama kurtulmak iöçin sıradan insanların kahramanlığına gerek duymaları.. aslında girmelerini hiç istemedikleri.. habire öldürmeye çalıştıkları alt sınıf insancıkların.. yine de gemiye girebilselerdi muhtemelen bunlara yemek yok su yok diyecekleri insancıkların orda kalabilmeleri için gerekçe uydurulma zorunluluğı hissedilmiş olması da gıcıktı.. anlayacağınız.. bence film yerine bir çok saniyelik mega ekstra felaket anı çekilseymiş konusuzca.. süper olurmuş.. tek kişilik başyapıtlar..

tek kişilik felaketler.. treylır ondan güzel diyalog yok.. açıklama yok..

zaten bi sabah gözümü açıp .. o dalgayı görünce/ görsem kimsenin bana da işte o gün demesi gerekmeyecek…

********

bi sürü cümle geliyor aklıma..

örnek mi….

sürü sözcüğünü kullanmayı ne kadar az insan biliyor..

insanlardan bahsedilince hakaret anlamı da taşıyor..

“bi sürü arkadaşım geldi” kötü bi ifade.. ama beni de içine alan böyle bir cümlede ben sadece kişinin türkçe konuşma becerisinden yola çıkarak eğitimsiz olduğuna karar veririm.. öğretimsiz değil belki.. ama eğitimsiz..

ama bazıları da bi kocaman insan grubu içinde.. bu sözcük için olay çıkarabilip..

sonrasında olayı uzatabilip.. sonrasında.. o grubun tam olarak dağılmasına da yol açabiliyor.. açtı hatta ..

bakın çaktırmadan yazı yazmaya başladım..

aklıma gelen tek cümleden..

gerisi nasıl kolay akıveriyor..

bu yazıyı.. ayrıca.. şu iki psikoloğun yeterlilik eğitimlilik ve eğitim ve başarı konusuna bağlayabilirim.. yeteneksiz ama biraz eğitilmiş insanlar daha da kötü ve agresif davranıyorlşar çünkü kendileriyle ilgili farkındalıkları artıyor ve yetersizliklerini farkediyorlar diyen çalışmaya bağlayıveririm..

öyle bir insan .. kendisinin aslında sürü tanımına ne kadar uyduğunu farkettiği için o kadar cansiperane canhıraş savunuyor kendini….

gibi bir bağlama da gelebilir arkasından..

ama olamıyor..

çünkü balık hafızam var.. ki o da çürütüldü.. aslında hatırlıyorlarmış.. öyle üç saniye filan değilmiş.. hafızaları ..

bu durumda ya hayatta kalma dürtleri fazla kuvvetli değil.. ya da aptallar.. ama bu benim teorim .. bu konuda bi çalışma yok okuduğum

***********

işte bu cümleler.. örneğin metroda klasik gitarla rak şarkı çalıp söyleyen delikanlı ile.. aynı yerde arkadaşını beklerken .. kendini kaptırıp şarkıya yüksek sesle eşlik eden türbanlı kızı.. ve bu grubun az ilersinde dizlerinin üzerine çökmüş.. pembe blok flütü ile nota üfleye.. küçük kız çocuğunu yazabilirim..

aynı pembe blok flütü bu sefer bir oğlan çöcuğunun elinde.. konsept aynı.. diz çökmüş ve çalamazken.. beyoğlunda gördüğümü.. acaba pembe flüt nöbeti mi var yoksa pembe flütleri bedava dağıtan bi yer mi buldu çocuk dilenci çeteleri.. ya da.. her çocuğa bir pembe blok flüt flütsüz çocuk kalmasın istiyorsan.. 9876ya bi boş esemes gönder dendi de ben mi duymadım.. diye başlayıp devam edesim de olabilir…

*******

ama benim balıktan az hafızam var..

bi de krizlerim var..

cuma.. hastaneye varır varmaz.. fenalaşan bi hastayı sevketmeye ve hayatta tutmaya çalışırkenodamın telefonu çalmaya başladı.. ona bakarken cep..

cebi açıp önce sabite cevap verip cebi kulağıma götürdüysem..

üç gün önce kalçasında bi sorun oluşan ve iki koltuk değneği bi avuç ilaçla evde istirahatte olan çekirdek hanımın çığlıklar atarak bağırarak anne evde birileri var aaaaaaaaaaaaaa anne korkuyorum aaaaaaaaaaaaaaa diyen sesini duydum..

kızım sakin ol korkmuşundur yoktur demeye çalıştıysam da.. ııh bağırıyor kontrol dışı bi durum..

yol üzerinde iki tamirat bi kaza olan normal şartlarda 4 dakika olması gereken yolu yaklaşık yirmi dakikada.. dörtlüler açık bazen iki teker kaldırımın üzerinden sollayarak sağlayarak ve kulağımda çekirdeğin çığlıklarının sürdüğü telefonla.. aklımsa.. zaten geride bıraktığım klinikte ve hastada kalarak gittim..

elbet evde kimse yok.. çekirdek ergen.. olabilir çok korkmuş.. zaten evcek sinirler gergin isteri  / kitle sinir krizi anlamında/ eşiğinde yaşamaktayız..

olsun aldım kızımı da geldim kliniğe.. hastam sağ salim sevkedilmiş.. .. psikolog sakinleşme egzersizleri filan..

yeni yol. açıldı önümde.. mutluyum.. yol dediysem.. şeytan azapta gerek azap yolu..

dün ise.. yine cuma günün saatlerinde.. komşum aradı..

sizin kadın çöp atmaya çıkmış.. kapı kapanmış.. ocakta da yemek varmış..

bu kez de klinikte ölmeye yatan yok ama benden başka doktor da yok..

eh .. yine ben ön ayarlamayı yapıp.. sonra dörtlü trafik anksiyete üçlüsü ile ancak bu kez elde telefon olmadan aynı yolu.. tencereye az su koyarak çektirme denilen usulde pişirilen raviolilerin tutuşma hızı katsayısı hesaplayarak gittim..

ev yanmamış yansa da sigortam var napiyim hem hatta iyi bile olabilirdi.. duygularıyla ancal üçüncüsü olur mu ki bu gidişlerin..

ben araba kullanmaktan gocunurken sabah ve akşamlarda.. araya bir gelgit daha sıkıştırmak da nesi duygularıyla..

başbaşa..

baş başa..

 

işte böyle..

sözcüklerim var..

cümlelerim var..

hafızam

ama yazılarım olamıyor..yok..

ah bloumu güncelleyemedim filan değil derdim.. napiim..

ama yazasım anlatasım günce tutasım denememeleyesim var.. fikrimi kullanasım gezdiresim var.. ama ..

ama larım da olunca olamıyor..

************

“çok değer vermediğin bir insanı takip etmek gibi seni huzursuz eden bi görevin var” dedi bi arkadaşım..

************

bi de simgeler var..

arabada aynı parçayı çal şeklinde bırakılan şarkı gibi..

mutfak tezgahındaki bir şampuan şişesi gibi..

sarılı dürülü benjaminler..

gibi..

kanape elbet kanapeler gibi..

************

dinlemeyenin ertesi gün söyleneni elifi elifine yapıvermesinin..

yap diyenin canını yakabilmesi gibi..

iyisiyle kötüsüyle hayat var be canım .. hayat.. dışarda.. içerde.. her yerde..

************

4 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Ataletim, ben senin yazılarını anasıl ama nasıl özlemişim meğer. Se araba kullanmanı anlatırken yan koltuğa kuruldum neredeyse. Çekirdeğe çok geçmiş olsun, bu ara bizim kızlarda sorunlu, bu gün de Gamsegamse ev , üç gün raporlu. Gastrolojik bir durum. Bir de kansızım ben diye tuttururdu , benim kzılar kar beyaz, ilk günkü gibiler heheh o yüzden bunları gören dr lar ilk iş kan tahlili ister ne desen boş yine de isterler. Bu gün de yapıldı ve gayetime kanlı canlı çıktı. Ay gelmişkene bütün dertlerimi döktüm.

Ay ben bu pembe flütlüleri niye kaçırdım heheheh. Olsun anam başka haltlar karıştırmasınlarda çalsınlar flütlerini pembe pembe.

Çook öptüm seni, kucakladım bi de...

Çağlar dedi ki...

dunning-kruger ...
moda oldu bunlar. du bakalım n'olcak.
Ama trafik, birşey olacağı yok. Sadece elimizden dikkat demek gelir.

Ece dedi ki...

Onemli degil dedigin bunlarsa eger, onemlileri duymak bile istemem

Gecmis olsun Cekirdege.
Opuyorum ozlemle

.. dedi ki...

. kendimi düşündüm. bir sürü insan, bir sürü arkadaş falan dedim mi acaba? demişimdir. bilemedim.
. pembe flüte de karnım tok. moda bu. bi ara ankarada hepsinin önünde aynı ilkokul kitabı vardı. sosyal bilgiler dersi bitti, müzik dersi başladı demek.
. çekirdek korkuttu beni. yani bişey oldu diye korkmadım da, korkusunu hissedip korktum. çok fena, kalmasın yerleşmesin bu duygu, gitsin.
. senin dörtlü-trafik-anksiyete üçlüsü ile başa çıkma gücün takdire şayan ataletim. sendeki pek çok şey gibi. ama tamam, tekrarlamasın artık bir daha.
. sarılırım, öperim.

Follow my blog with Bloglovin