6 Mart 2009 Cuma

romannnnnnnnnnsı

Sonbahar mevsimine özel sarı sabah güneşi yumuşacık ısıtıyordu şalla örttüğü omuzlarını. Ağaçların turuncu ve sarı yapraklarının arasından süzülen ışık, gözlerini almadan pırıl pırıl yıkıyordu bahçeyi.
Az önce bitirmişti bahçedeki işlerini, yeni ektiği mor çuhaların can sularını vermiş, kocaman seramik saksıları içerden bakınca bir çiçekli tablo oluşturacak şekilde büyüklü küçüklü dizmişti. Ellerini yıkamış, sütlü kahvesini almış ve yerleşmişti koltuğuna, daha biraz vakti vardı. Dizüstü bilgisayarını kucağına aldı, sık kullanılanlardan, bahçeağı isimli foruma girdi ve atıklardan süsleme grubuna tıkladı.
Bu siteyi okurken çok eğleniyordu, bir grup çılgın atılmış eskileri alıp boyayıp tamir edip bahçe aksesuarları yapıyorlardı. Bu sayfayı ingiliz bahçelerinde gördüğü küre şeklindeki aynalı bahçe aksesuarlarını araştırırken bulmuş, katılımlcıların çok keyifli bir grup olduğunu keşfedip kendisi de üye olmuştu. İstanbuldan bir deli bahçevan olarak o da ara sıra yaptıklarını ekliyoru ve çok hoş yorumlar alıyordu. Oradaki bahçevanlardan esinlenip o da, bir çocuk bisikletini saksı ayağı, türk kahvesi fincanlarını kuş yemliği yapmıştı. Yeni satın aldığı eski ve yırtık doktor çantası, babasının zorunlu hizmete giderken ona armağan olarak aldığı ufak çelik tıbbi malzemeleri sterilize etmek için kullanılan fırın benzeri kapaklı trommel, eski bir stetoskop ve refleks çekici ile bir bahçe doktoru köşesi oluşturmuştu. Bununla ilgili yorumları okumak istiyordu bugün.
Evin telefonunun çaldığını duydu içerden. Hiç sevmezdi bu saatlerde çalan telefonu. Anne ve babasının fazla sessiz evinde edindiği, rahatsız edilmeden sessiz zamanlar geçirme alışkanlığını sadece sabahın erken saatlerinde sürdürebiliyordu, çocuklar büyüdüğünden beri. Onları okula göndermek için sabah kargalarla beraber kalkıp, çocuklar ve eşi evden gittikten sonra bahçede vakit geçiriyordu kendince. Her dönemde kendine ayırdığı saatlerinin olmasına çaba göstermişti. Şimdi sadece bu çok erken sabah saatleri uygun oluyordu. Sadece aralıkla şubat arasında bahçeye çıkmazdı. Babama benzedim derdi gülerek, dokuz ay bahçedeyim, üç ay da bahçe için plan yapıyorum.
İç çekerek kalktı, kim bu münasebetsiz diyerek telefona doğru ilerledi.
-Cep telefonumu evde unutmuşum dedi eşi , gelirken getirir misin?
-Olur, nerede.
-Şarja takmıştım salonda, orda unutmuşum. Kaç gibi geleceksin işe?
-En geç bir saat sonra ordayım.
-Tamam uğrar alırım.
-Olur.

Telefonu yerine koydu, kahvesinin ve diz üstü bilgisayarın yanına döndü.
Ekrana odaklanmadan göz gezdirdi etrafına. Bahçesi minicikti, şakalaşırdı bazen Ferhan Şensoyun bir öyküsünde bahsettiği “bahçe mahçe değil, olsa olsa bah” tanımını kullanırdı bu minicik yeşil alan için. Evi satın aldıklarında ortada çirkin karolar ve bir kaç meyve ağacı vardı. Meyve ağaçları evin içinde gibi olduğu için ışık içeriye yeşil bir loşluk verirdi. Evde değişiklikler yaparken ısrarla o cepheye yarım duvar örüp bahçeye açılan bir kapı koymalarını önerenlere karşı durmuş, yerden başlayan kocaman iki sürgülü kapı koydurmuştu. Perdeler açıkken bahçe evin içinde gibi olurdu.
Parke zeminin bittiği noktadan itibaren kışın bir kar örtüsü , yağmur , yapraklarla sanki dışarsı içerdeymiş gibi görünürdü. Yazın da ağaçların altındaki mermer masada ve koltuklarda geçerdi yaşam. Hafta sonu sabahları uzun sabah kahvaltıları, akşam üzeri çayları, geceleri ise armut altı soğuk beyaz şarap partileriyle, evde olduğu tüm saatleri bahçede geçirmeye çalışırdı. Bu bahçe sayesinde yazın tatile gitme ihtiyacı bile duymuyordu artık. Şehrin ortasında bir vaha gibi derdi. Çok uğraşmıştı planlama için, bazı ağaçlar yaşlı olduklarından kesilmiş, yerine yenileri dikilmiş, ağaç diplerine her ay başka bir çiçek açsın diye her mevsimin çiçeklerini ve her zaman yeşil kalan çalılar ekmişti. Yaz kış yeşil ve her zaman çiçekliydi bahçesi.
Eleştirecek birşey bulamadı gördüklerinde, yeniden dizüstünün ekranına çevirdi gözlerini.
Bahçe sitesini kapadı, blog sayfasına geçti. Şifresini girdi ve önünde açılan sayfadan yorumlarına baktı. Hobileri çoktu kadının, eli her işe yatkındı, o yüzden maymun hevesli idi zaten. Ben yaptım cümlesini kurabilmek önemliydi onun için.
Önce bir hobi bloğu olarak başlattığı sayfası sonra her konuda yazıp çizdiği keyiflerini paylaştığı bir yer olmuştu. Bir derken üç ayrı blog sahibi olmuştu. İlk bloğuna biri bahçe diğeri ise yabancı dilde bir hobi bloğu eklenmişti.Hobileri kitapları evi çocukları ve blogları hayatındaki en keyifli şeylerdi.. İş hayatında hastanede tek hekim olmanın , gün boyu hastalar sağlık görevlileri ve hasta yakınlarıyla vakit geçirmenin , akşamları da çocuklarla ilgilenmek için evde bulunmaya dikkat etmesinin sonucunda sosyal yaşamı çok azdı. İşini çok sevmesine rağmen bir süre sonra bir sıradanlık oluşmuştu yaşamında. Ailesi, ve bir iki dostu dışında çok fazla görüştüğü insan ve gezdiği yer yoktu. Bu yüzden bu bloglar onun sosyal hayatı olmuştu.Çok severek okuduğu başka blogcu arkadaşları olmuştu. Sabahları ziyeret etmezse gün boyu içi içini yerdi, kaçırdıklarını düşünerek. Bir kaç gün yazmasa endişelenirler, birkaç gün yazmasalar endişelenirdi.
Kahvesini yudumlayarak bırakılan yorumlarını okudu, bazılarına cevap yazdı. Sonra yeni yazısını ekledi.İngilizcedeki kısaltma gibi değilde kedi çağırır gibi pisi dediği dizüstünü kapadı, içeri bıraktı.Kahve fincanını, kül tablasını aldı,önce demir kapıları kapadı kilitledi,sonra sürgü cam kapıları kapadı. Perdeyi çekti. Elinde boş kahve fincanı ve kültablası ile yürürken gözü eşinin cep telefonuna ilişti. Giyindikten sonra çıkarken unutacağını bildiği için onu da fişten çektiği anda mesaj geldiğine dair yüksek sesli bir uyarı sinyali çınladı telefondan.
Hiç düşünmeden baş parmağı evet düğmesiyle buluştuğu anda, bu hareketin yaşamındaki her şeyin önem derecesini değiştireceğini bilmiyordu.

********
uzun öykümün ya da romanımın ilk bölümü...
gerçek fikrinizi istiyorum....
acımasızca.. eleştirilsin..
param parça edilsin..
sizi editörlerim kabul ettim........

***************
EDİT GEREKTİ....
yaradanın şanslı kuluyum ben....

birkaç meyl aldım..sevgi dolu..
koruma içgüdüsü dolu..

o yüzden edit gerekti..

çok okuyan ben ..
güzel de konuşur anlatırım bıdır bıdır..
öykü aktarmayı bilirim .. bağlantı kurmayı.. ve severim de... ayrıntıları hatırlar sözcüklerle çizerim odaları mekanları..
hep.. bi gün de yazarsın sen bunları derler.. yazı çizi işini sevdiğimi bildiklerinden..
beni tanıyanlar..

o yüzden aynen güzelsin yarışmaya kaytıl..
sesin güzel plak çıkar diyenlerin etkisinde kaldığını söleyenler gibi..
benim de bir fantezim oluştu.. dolduruşa geldim..
öykü roman her ne ise bişi işte..

ilerde bi gün vaktim olursa.. kitap çıkarmayı bilemem de..yazı kurslarına gideceğim de kesin..

ama en istemediğim şey.. otobiografi..
yok bi önemli tarafı..
benim öz yaşamımın..

etrafımda çok farklı
birçok kadın bir araya gelirse ancak..
bir öykü çıkabilir..

pisi dolu.. bi sürü taslakla..

o kadar çok ana hat çizip giriş yazmışım ki..
ama ilerlemedi gitti..

taslaklar biraz daha gelişti de....

öykü mü roman mı ne olduğu bile belli değil..

işte .. bu da yeni eklediğim roman girişidir..
sadece..
bilmek istiyorum..
satın aldınız geldiniz..
ve bu bölümle başladı..

hangi paragrafta amannnn fıstırık dediniz..
nneyi eksik neyi fazla..

benim yaptığım..
ilk bölümde kadının ailesi.. yaşam tarzı ve ilgi alanlarını verebilmekti..

bu bir .. özyaşam deneyimi..
kalbi kırık bi xx öyküsü değil..
sadece bir öyküler silsilesi olacak..olsun istiyorum..
içinde beni etkileyen..
mottolaştırdığım sözleri söyleyen..
gerçekten ünlem işareti koyduran kadınlar olacak..
elbet..

yaşamadığımızı tanık olmadığımız.. yazabilir miyiz..
sonuçta..
flober bile..
ben madam bovariyim demiş di mi.. =)
basılsın basılmasın...

bu da benim hobilerden biri ..
ve en sevdiğim..
o yüzden eleştirin..
dedim..
para verdin aldın..genelde bi fikrin olur..
ilk bölüm biterken .. ya nefret edersin..
ya seversin
dilinden .. yazımından
şimdi paniksiz bi daha okuyun..

bi de öpücem kocamannnnnn..
beni benden korumak isteyenleri..

birine verdiğim cevap gibi..

o telefonla kadın bi aldanmayı öğrenmişse eğer..
kısa olurdu kitap..

ama bak bu da bi fikir..
düşüneyim ..=)

12 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

nasıl heyecanla okudum anlatamam.Bir his var içimde senin romanın sonunda hepimizin romanı olacak.
Ben şu anda eleştirilecek hiç bir yön göremedim. Dur şimdi hem sonra parça piinçik ederiz şimdi çok erken. Çook öptüm seni

geçkalmadımki dedi ki...

Bir solukta okudum.. içine girdim.. o bahcede kahve içtim, bahçenin serinliğini hissettim ürperdim.. ve o mesajı gördüm yine ürperdim..
Ataletim muhteşem başlamış roman.. olağanüstü..
lütfen devam..
Sevgiler...

alpernatif dedi ki...

İzin varsa aceleye getirmeden evde okuyup yorum yapmak isterim :)

(okuduğumu belirtmek için ufacık yazı kondurayım dedim)

Adsız dedi ki...

Sakin, yumuşak, usul başladı sonra son anda heyecanı patlattın atalet.

Hadi bakalım hayırlısı...

laleninbahcesi dedi ki...

ben bu romanın otobiyografiye dönüşeceğini hiç düşünmedim, bi de o teelfondan aldatma hikayesi çıkacağını, ne kadar basite indirgemiş olurdum seni ve hayal gücünü. Ben girişi sevdim neden??. Çünkü bir romana başlarken ana kahraman ve yaşadığı çevre hakkında bilgi sahibi olmayı seçenlerdenim. Her 10 sayfada bir kahramanı yeniden tanımaktansa baştan tanıyıp , romanda onunla birlikte ilerlemek isterim.
Betimlemeler çok güzeldi kahramanı yaşadığı yeri ve zevkleri hakkında bilgi sahibi olduk. Hiç sıkılmadan hem de. Uzun kadın öykülerinden oluşan bir kitap niye olmasınki...

carpediem dedi ki...

okudum gittim,2 yorum olmuştu,
geldim 2 daha,
bi de edit yazılmış,
akşama kadar gidip gelecem,
bakalım neler olacak...
başlangıç güzel,
terapi mi olacak,
hayatı gözlemek mi,
meslek gereği,
doğuştan gelen gözlem yeteneği,
artmış tabii.
konuşmak için erken
bakalım kendimizden neler bulacağız...
bu romansda...
sevgiyle...

carpediem dedi ki...

lale de ben gibi gidip geliyor
alışkanlık yapmışsın
be ataletim...
sevgiyle öperim...

alpernatif dedi ki...

Şimdiiiiiiiiiii
Tabi ki yazdıklarım tamamen kişisel
Sen nasıl mütevazilik gösterip kendini yazar statüsüne sokmuyorsan
Ben de eleştirmen değilim =)

Önce
Kayırma değil ama tasvirler çok güzel
Bahçeyi her şeyi ile gözümde canlandırdım
Ve hatta aslında bahçe tasviri, kadın ve zevkleri hakkında bilgi verdi

Neyi biliyoruz
Yaratıcı bir kadın
Mali durumu iyi
Evli
Doktor

Bütün bunları giriş kısmından anlıyoruz

Da

Yemin ederim sabahtan beri fırsat buldukça belki dört ya da beş kez okudum

Bir şey rahatsız edip duruyordu
Neyin rahatsız ettiğini bir türlü çözememiştim

Şimdi anladım

Yukarıda söylediğim tasvirler içinde verilen bilgiler çok kısa bir bölümde çok yoğun biçimde aktarılmış
Başdöndürücü bir şekilde hikayenin girişinde tüm bilgiyi yüklenmiş gibi oldum

Sonra aklıma şey geldi
Eğer bu bir öykü ise hareket doğru
Öykü yazımının (bana göre) kendi içindeki en büyük dezavantajı kısa sayfalar arasında karakterleri olabildiğince tanıtıp olaya giriş hazırlamaktır

Ama konu bir roman girişi ise,sayfalar ilerledikçe bilgileri alabilirdik

Tasvirlerle durağan giden bir yazının sonunda tansiyon yükseltici hareket çok iyi
En sevdiğim numaralardan biri

Bir de daha kişisel fikir

Fiiiii tarihinde roman denemesi yapıp yayınevine gönderdiğimde üç ay sonra bana dönüş yapmışlardı
Klasik ilk yazar hatasına düşüp her şeyi bir kere de anlatmaya çalışmışsın demişlerdi

Yazıda takıldığım tek nokta bu oldu

Onun dışında köşeleri açık bırakılmamış bir öykü başlangıcı
Ellerine sağlık

Çiğdem dedi ki...

Şey...

Ben bir romanda bir tek şeye deli olurum. Sayfalarca anlatırlar ya hani, keyfini sürerim girişin, gelişmenin... Son otuz sayfada "oysa daha yazılabilecek en az yüz sayfa varken" yalapşap toparlayıp bitiriverir ya o yazar... İşte o zaman kitabı kafasına fırlatıp atasım gelir :) Adam gibi başladın, harika sürdürdün de sonunu niye kaytardın der günlerce devamını yazarım aklımda.

Heyecanla başladım. Yalnız biraz da günışığı olacak mı bir yerlerde? :)

Elinize sağlık, sevgiyle...

Ada dedi ki...

Güzel güzel okurken bitiverdi..
"yerden başlayan kocaman iki sürgülü kapı " bu kapıyı gözümde canlandırmadım bir türlü :)
Bir iki devrik, düşük cümle var ama onlar da önemli değil...
Gayet akıcı bir anlatım, tasvirler iyi.. ve can alıcı bir yerde bitti. Ben mesajın aldatma ile ilgili olduğunu
sanmıyorum..bekleyip göreceğiz artık :) Ama bu romadandan çok öykü havasında gibi geldi bana...yine de sevdim tabii. Fakat
bahsettiğin eleştirileri yapmak için erken henüz. Bir bu kadar daha yazman lazım :p
( başım ağrıyor, çok sağlıklı yorumlayamadım sanırım )

Ece dedi ki...

'Edit'ten evvel okuyup, bir türlü yorum bırakamadığım zaman, diyecektim ki; 'Gerçek kişiler ve kuruluşlarla ilgisi yoktur' diye bir uyarı koymayı unutma!'

Sen ne yazarsan zevkle okurum biliyorsun.Ama seni dinlemek daha zevkli. Kanlı-canlı..

Gene de merakla bekleyeceğim devamını.
Özetle; sevdim ben.Bir de gözümde canlandırıverince..Daha çok..

Gecikmiş bütün öpücüklerimi hafta sonunda bırakıyorum şuraya..

Adsız dedi ki...

isterseniz anlaşılabiliyor olmanız güzel ve düşündürücü.

Follow my blog with Bloglovin